Haberler

Türk Bilim İnsanları Yapay Organ Çalışmalarını Geliştiriyor

Doktorasını ABD'de de bulunan Kaliforniya Üniversitesi, Los Angelas'ta tamamlayan ve aynı üniversitede doktora sonrası araştırmalarda bulunan Dr.Yavuz Nuri Ertaş, TÜBİTAK'ın 2232 Uluslararası Lider Araştırmacılar Programı ile Erciyes Teknoloji Transfer Ofisi'nin de koordinasyonu ile Türkiye'ye dönerek çalışmalarına Erciyes Üniversitesi'nde başladı. Doku hasarı yaşayan hastalara direkt bir şekilde sağlıklı hücrelerin tedavi amaçlı aktarılmasını hedefleyen Ertaş, geliştirdiği biyomürekkep ile yapay organlardaki hücreleri kan damar ağı oluşana kadar ihtiyacı olan oksijen kaynağını sağlamayı başardı. Yaptığı çalışmanın Ağustos 2020'de bilimsel alanda çok prestijli olan Advanced Healthcare Materials adlı akademik dergide kapak fotoğrafı olarak yayınlanmaya layık görüldüğünü kaydeden Ertaş, Erciyes Üniversitesi'nde bulunan Nanoteknoloji Araştırma Merkezi'nde çalışmalarına devam ediyor. Çalışma hakkında bilgiler veren Dr.Yavuz Nuri Ertaş, "Doku hasarı yaşayan hastalara direkt bir şekilde sağlıklı hücrelerin tedavi amaçlı aktarılması, uzun süredir tıp ve mühendislik bilim insanlarının hedefi olmuştur. Her ne kadar bu konseptin terapatik potansiyeli yüksek olsa da karşılaşılan teknik zorluklar geliştirilen teknolojilerin klinikte pratik uygulamalara dönüşmesi noktasında engel olmuştur. Bu zorluklardan birisi ise implante edilen hücrelerin oksijen ihtiyacını karşılamaktır. Hücreler, yaşamsal faaliyetlerini sürdürmek için oksijene ihtiyaç duyarlar ve biyolojik ortamlarda ise bu oksijen kaynağı kan damarları vasıtasıyla sağlanır. Lakin implante edilen hücreler kendi damar ağına sahip olmadıklarından bu kan damar ağı oluşana kadar hücreleri canlı tutabilmek gerekmektedir. Yalnız, kan damar ağının oluşması da günler sürmekte ve bu aşamada hücreler yeterli oksijene ulaşamadıklarından ölmektedirler" ifadelerini kullandı. Ertaş, "Biz de bu problemi çözmek için 3 kıtadan araştırmacılarla bir araya gelip sentetik bir teknik geliştirdik. Hücrelerin kan damar ağı oluşana kadar ihtiyacı olan oksijen kaynağını sağlamayı başardık. Oksijen kaynağını sağlamak için kalsiyum peroksit denilen bir malzeme kullandık. Buradaki kritik noktalardan birisi kalsiyum peroksitin ortamdaki su ile reaksiyona girip hidrojen peroksit üretmesi ve sonraki aşamada ise hidrojen peroksitin oksijene ayrışarak ihtiyaç duyduğumuz oksijeni bize vermesi şeklindedir. Bu kalsiyum peroksit malzemesini jelatin yapısı içine gömdük ve 3D biyoyazıcı ile bu hücrelerle beraber bastık. Yani bir tür biyomürekkep geliştirdik. İçinde canlı hücreler olan bir jelatin yapısı düşünelim. İşte bu jelatin yapısı içinde kalp hücrelerini ve başka deneyde ise bağ hücrelerini 3D biyoyazıcılar ile ürettik. Akabinde bu yapıları çok düşük oksijen ortamlarında beklettik ve canlılıklarını takip ettik. 7 güne kadar hücreleri canlı tutmayı başardık. Bu sonuçlar, oksijenlendirilmiş biyomürekkeplerin günümüz doku mühendisliği ve doku rejenerasyonunda damar oluşum öncesi implante dokulara oksijen sağlanması noktasında efektif bir çözüm olduğunu gösteriyor. Bu çalışmada geliştirdiğimiz oksijen üreten 3D biyo-baskılanmış yapılar, rejeneratif terapilerde ve klinikte uygulama alanı bulma potansiyeline sahip olup yapay organların gerçeğe bir adım daha yaklaşmasının önünü açmıştır" şeklinde konuştu. Kaynak: Basın Bülteni

Humanis, Türkiye’den Çin’e İlaç İhracatı Yapan İlk Şirket Oldu

Konu ile ilgili açıklama yapan Humanis CEO’su Yunus Sancak, “Çin pazarı Türk üreticileri için önemli bir potansiyele sahip. Biz de hem üretim kapasitemiz hem de AR-GE yatırımlarımızla gücümüzü global ölçekte kanıtlayan bir şirket olarak bu pazarda yerimizi almaya hazırız. Çin gibi güçlü bir ülkenin, kendisi Avrupa Birliği standartlarında üretim yetkinliğine sahipken Humanis’i tercih etmesi ülkemiz ve sektörümüz için çok değerli. Önümüzdeki dönemlerde yatırımlarımızı güçlendirerek Çin’deki adımlarımızı hızlandırmayı hedefliyoruz.” şeklinde konuştu. 2010 yılında yaklaşık 200 milyon dolarlık yatırımla ilaç sektörüne güçlü bir giriş yapan Humanis, insan odaklı sağlık felsefesini tüm dünyada erişilebilir kılmak için var gücüyle çalışıyor. Yatırımları ve Çerkezköy’de bulunan önemli bir potansiyele sahip üretim tesisi ile Türkiye’nin en hızlı büyüyen ilaç şirketlerinden biri olmayı başaran Humanis, sahip olduğu GMP (Good Manufacturing Practices-İyi İmalat Uygulamaları) sertifikaları ile global çaptaki firmalara üretim hizmeti vererek, kısa sürede iç ve dış pazarın etkili oyuncularından biri haline geldi. YUNUS SANCAK: “ŞİMDİYE KADAR İHRACATTA ÖNEMLİ ADIMLAR ATTIK” Humanis’in üretim prensipleri ile ilgili konuşan CEO Yunus Sancak, “Yatırımlarımızı ve satın almalarımızı Humanis’in insan odaklı sağlık felsefesine dayanan stratejisi doğrultusunda büyütmeye devam ediyoruz. Bugün deneyimli ekibimiz, üretim kapasitemiz ve teknolojik altyapımız sayesinde birçok formda ilaç üretebilecek bir konuma geldik. Yerli üretimin gittikçe değer kazanan bir üyesi olarak uzun zamandır ihracatta da önemli adımlar atıyoruz.” bilgisini verdi. “Aralarında Almanya, İngiltere, İtalya, İspanya gibi ülkelerin de bulunduğu toplamda 3 kıtada 25 ülkeye ihracat yapıyoruz. Almanya’da kurduğumuz ofisimizde, ürünlerimizi Avrupa pazarına kendimiz satmak için çalışmalarımızı başlattık.” açıklamasını yapan Yunus Sancak, Türkiye’nin gelişmiş ilaç endüstrisi sayesinde yüzlerce ülkeye ilaç ihracatı yapabilen bir pazar payına sahip olduğunu vurguladı.   YUNUS SANCAK: “TÜRKİYE’DEN ÇİN’E İLAÇ İHRACATI YAPAN İLK ŞİRKET OLDUK” “Çin, bir buçuk milyara yaklaşan nüfusu için uygun fiyatlı ve erişilebilir ilaçlar sağlarken aynı zamanda ilaç endüstrisinin büyümesini de teşvik etmek zorunda. Bu sebeple jenerik ilaçlar Çin ilaç endüstrisinin temel dayanağını oluşturuyor.” şeklinde konuşan Yunus Sancak, Çin pazarı ile ilgili değerlendirmelerine şöyle devam etti: “Çin pazarı Türk üreticileri için önemli bir potansiyele sahip. Biz de hem üretim kapasitemiz hem de AR-GE yatırımlarımızla gücümüzü global ölçekte kanıtlayan bir şirket olarak bu pazarda yerimizi almaya hazırız. Yakın zamanda bir ürünümüzle ilk adımı attık ve böylece de Türkiye’den Çin’e ilaç ihracatı yapan ilk şirket olduk. Önümüzdeki dönemlerde yatırımlarımızı güçlendirerek Çin’deki adımlarımızı hızlandırmayı hedefliyoruz. Türkiye’nin en büyük jenerik ilaç üreticilerinden biri olarak Çin pazarını büyük bir fırsat olarak görüyoruz.” YUNUS SANCAK: “İLK ETAPTA 5 MİLYON DOLARLIK SATIŞ HEDEFLİYORUZ” Kardiyoloji ve göğüs hastalıkları alanında kullanılan bir ilaçla Çin’e ilk adımı attıklarını açıklayan Yunus Sancak, şunları söyledi: “Bu ürünün geliştirilmesi, ruhsatlandırılması ve ticari üretimler için gerekli altyapının hazırlanması aşamalarında yaklaşık 2,3 milyon dolar yatırım yaptık. Çin pazarındaki bu ürünümüzle ilk etapta 5 milyon dolarlık satış yapmayı hedefliyoruz. Bu kazancı sürekli olarak büyümeye ve gelişime harcayarak ve en kısa sürede Çin’e ihraç ettiğimiz ruhsatlı ürün sayımızı artıracağız.” Almanya, Belçika, Kanada ve Rusya’dan GMP sertifikalarına sahip olan Humanis’in, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Kuveyt, Ürdün, Filipinler, Kırgızistan, Ukrayna, Rusya pazarı için de ruhsatlandırma çalışmaları devam eden ve yakında satışları başlayacak olan ürünleri bulunuyor. Önümüzdeki dönemde Avrupa’daki mevcut ihracatını artırmayı planlayan şirket, ABD ve Güney Amerika pazarına girmek için de hazırlıklara başladı.  Humanis hakkında: 2010 yılında Saya Grup bünyesinde Pharmactive olarak hizmet vermeye başlayan şirket, 2023 yılından itibaren Humanis adıyla çalışmalarına devam etmektedir. Her adımında insan odaklı yaklaşımla hareket eden ve ‘Herkes için sürdürülebilir sağlık’ anlayışı ile üreten Humanis, 200 milyon dolarlık bir yatırımla Çerkezköy’de kurduğu üretim tesisi ve AR-GE merkezi ile hem sektöre hem de Türkiye’ye önemli katkılar yapan bir sağlık şirketidir. Dünyanın en büyük global ilaç firmaları ile üretim ortaklığı yaparak uluslararası pazarda da yetkinliğini kanıtlayan Humanis, inovatif, güvenilir ve etik değerler çerçevesinde tüm dünyada insana ve insan yaşamına değer yaratmayı hedeflemektedir. Pediyatri, kardiyoloji, göğüs hastalıkları, kulak-boğaz-burun, dahiliye, enfeksiyon, gastroenteroloji, dermatoloji, fizik tedavi ve rehabilitasyon, ortopedi ve acil gibi birçok farklı tedavi alanda etkili bir portföye sahip olan Humanis, insan odaklı yenilikçi sağlık felsefesini sürdürmek adına Tüketici Sağlığı alanında da ürünler sunmaktadır. Humanis, farklı tedavi alanlarında sunduğu çözümleri ile sağlıklı bir geleceğe sahip çıkmak için çalışıyor. Kaynak:İHA

Almanya'dan 20 Milyar Euroluk Çip Teşviki

Almanya’da Olaf Scholz hükümeti, ülkede teknoloji sektörünü desteklemek ve artan jeopolitik gerilimle birlikte kritik bileşenlerin tedarikini güvence altına almak amacıyla yarı iletken üretimini desteklemek için 20 milyar dolar teşvik sağlamayı planlıyor. Bloomberg'in haberine göre söz konusu kaynak İklim ve Dönüşüm Fonu’ndan çekilecek ve 2027 yılına dek Alman ve uluslararası şirketlere dağıtılacak. KTF olarak bilinen bütçe dışı fon başlangıçta ekonominin karbondan arındırılmasına yatırım yapılması için kurulmuştu ancak Almanya’nın planlı kamu harcamalarını dizginleme çabaları sonrası fonun kapsamı genişletildi. Bloomberg kaynaklarına göre büyüklüğü 180 milyar doları bulabilecek bir fonun dağıtılmasıyla ilgili hükümet görüşmelerini sürdürüyor ve bu planın önümüzdeki haftalarda açıklanması bekleniyor. Scholz hükümeti yeni bir Intel Corp. tesisi için halihazırda 10 milyar euroluk teşviki onayladı ve aralarında Alman Infineon Technologies ve TSMC’nin de olduğu şirketlere yaklaşık 7 milyar euro daha sübvansiyon sağlamak için gerekli süreçleri yürütüyor. Hâlâ 3 milyar euroluk kaynak mevcut Çip teşvik planı şu anki haliyle ek projeler için en az 3 milyar euroluk kaynağın mevcut olduğu anlamına gelirken bu durumun Almanya’da faaliyet gösteren diğer şirketlere fayda sağlayabileceği değerlendiriliyor. Bu şirketler arasında Dresden şehrinde ciddi bir varlığı bulunan GlobalFoundries ve şehirde bir çip üretim tesisi bulunana Alman tedarikçi Robert Bosch da var. Agresif teşvik planı pandemiden kaynaklanan kesintiler ve Ukrayna’daki savaşın alevlendirdiği gerilimlerin ardından Avrupa ekonomisinin Asya’dan gelen tedariklere bağımlı olduğunun daha belirgin şekilde fark edildiği bir dönemde geldi. Alman hükümeti bu ayın başlarında Çin stratejisinde yarı iletkenler gibi geleceğin teknolojilerini çekerek ve çeşitlendirerek bağımlılıklarını azaltmaya çalışacağını açıklamıştı. Almanya da bugüne dek açıklanan teşvik ve yatırımlar şu şekilde; Şirket Proje Teşvik miktarı Toplam Yatırım Intel Wafer fabrikası 5 milyar euroya kadar 30 milyar euro TSMC Çip fabrikası 5 milyar euroya kadar 10 milyar euro Infineon Yarı iletken fabrikası 1 milyar euroya kadar 5 milyar euro ZF/Wolfspeed Silikon karbür çip tesisi 750 milyon euro 3 milyar euro Almanya’nın otomobil üreticileri ve diğer imalatçıları, pandeminin zirvesinde çip tedarikini güvence altına almakta zorlanmış ve bu durum yerel yarı iletken üretiminin artırılması konusunda harekete geçilmesini tetiklemişti. Fonların büyük kısmı Avrupalı olmayan şirketlere gidecek ABD ile Çin arasında yaşanan ticari çekişmeler, denizaşırı tedarik zincirlerine fazla güvenmenin risklerini de vurguladı. Öte yandan sağlanacak fonların büyük kısmı Avrupalı olmayan şirketlere gidecek. ABD’li çip üreticisi Intel Doğu Almanya’da yer alan Magdeburg üretim tesisi için planlanan 10 milyar euroluk teşvik ile fonun yarısını güvence altına alırken bu miktar tesise yapılan toplam yatırımın üçte birine karşılık geliyor. Kaynaklar, Scholz hükümetinin dünyanın en büyük çip üreticisi olan TSMC ile Doğu Almanya’da bir tesise yatırım yapılması konusunda müzakerelerin son aşamasında olduğunu ve toplam yatırımın yarısına karşılık gelen 5 milyar euroluk kaynağın halihazırda bütçelendirildiğini belirtti. İktidar, Dresden’de yeni bir yarı iletken fabrikasına yapılan yatırımın yaklaşık yüzde 20’si olan Infineon için yaklaşık 1 milyar euro ayırırken Alman otomotiv tedarikçisi ZF Friedrichshafen AG ve ABD'li çip üreticisi Wolfspeed’in Saarland eyaletinde silikon karbür çiplerinin üretimi için fabrika kurmak üzere yatırım maliyetinin yaklaşık yüzde 25’ine karşılık gelen 750 milyon euro alacak. Diğer önemli teknolojiler için başka fonlar planlanıyor Kaynaklar, Avrupa Birliği'nin bloğun yeşil ve dijital geçişinin yanı sıra IPCEI projeleri olarak bilinen diğer önemli teknolojilere yatırım yapma programı kapsamında başka fonların planlandığını söyledi. ABD'nin Çip ve Bilim Yasası ile sağladığı 50 milyar dolara yaklaşamasa da, Almanya'nın sübvansiyon paketi, diğer büyük hükümetlerin yerel çip üretimlerini artırmak için vaat ettiklerinden hala daha yüksek. Japonya 14 milyar dolardan fazla taahhüt vermeye hazırlanırken, Hindistan yatırım çekmek için 10 milyar dolar teklif ediyor. Kaynak:AA

Yapay Zekanın Hayatımıza Katacağı En Parlak Buluşlar

Gelişmiş yapay zeka Computer Vision, yani "bilgisayar görüşü", "bilgisayarların gördükleri objeleri tıpkı insanlar gibi tanımlama ve işleme" kabiliyetine verilen addır. Yapay zekanın önümüzdeki yıllarda bu alanın yanı sıra doğal dil işleme (insan dilini konuşulduğu ve yazıldığı şekliyle anlama yeteneği) ve makine öğrenimi gibi alanlarda atılımlara yol açması bekleniyor. Bu durum, sağlık ve ulaşımdan eğlence ve eğitime kadar çeşitli sektörlerde devrim yaratabilir. Kuantum hesaplama Kuantum bilgisayarlar "karmaşık problemleri klasik bilgisayarlardan çok daha hızlı çözme" potansiyeline sahiptir. Araştırmalar ilerledikçe kriptografi, optimizasyon, ilaç keşfi ve malzeme biliminde çığır açacak gelişmelere tanık olabiliriz.Yenilenebilir enerji inovasyonları İklim değişikliğine yönelik endişelerin artmasıyla birlikte, büyük ölçüde yenilenebilir enerji kaynaklarına odaklanılması muhtemeldir. Güneş, rüzgar ve enerji depolama teknolojilerindeki ilerlemeler daha sürdürülebilir ve temiz bir geleceğe yol açabilir. Genetik mühendisliği ve kişiselleştirilmiş tıp CRISPR-Cas9 gibi gen düzenleme teknolojilerindeki ilerlemeler sağlık hizmetlerinde devrim yaratabilir. Bireyin genetik yapısına dayalı kişiselleştirilmiş tıp daha yaygın hale gelerek hedefe yönelik daha isabetli tedavilere ve hastalıkların daha başarılı bir şekilde önlenmesine olanak sağlayabilir. Uzay araştırmaları ve uzayda kolonizasyon Özel uzay şirketlerinin ivme kazanmasıyla birlikte Mars gibi diğer gök cisimlerini keşfetme ve oralarda koloni oluşturma çabaları artabilir. Bu da yeni bilimsel keşiflerin, kaynak kullanımının ve çok gezegenli toplumların önünü açabilir. Beyin-Bilgisayar Arayüzleri (BCI'lar) BCI'lar insan beyni ve makineler arasında doğrudan iletişimi mümkün kılarak protezler ve sanal gerçeklik alanlarının yanı sıra bilişsel yetenekleri geliştirme potansiyelinde de ilerlemelere yol açabilir. Nesnelerin İnterneti (IoT)  Nesnelerin İnterneti, internet veya diğer iletişim ağları üzerinden diğer cihaz ve sistemlere bağlanan ve bunlarla veri alışverişi yapan teknolojilere sahip fiziksel nesneleri tanımlar.  IoT, çeşitli cihazları ve sistemleri birbirine bağlayarak gelişmeye devam edecek; akıllı şehirler, ulaşım ve sağlık hizmetleri gibi alanlarda gelişmiş otomasyon ve yüksek verimlilik getirecektir. Artırılmış Gerçeklik (AR) ve Sanal Gerçeklik (VR) AR ve VR teknolojilerinin önemli ölçüde ilerleyerek dijital içerik, eğlence ve eğitimle etkileşim şeklimizi dönüştürmesi bekleniyor. Bu teknolojilerin eğitim, terapi ve uzaktan işbirliği alanlarında da uygulamaları olabilir. Gelişmiş Robotik ve otomasyon teknolojileri ilerlemeye devam ederek üretim, sağlık, tarım ve keşif gibi alanlarda gelişmiş yeteneklere kapı aralayacaktır. Sürdürülebilir tarım ve gıda üretimi Artan küresel nüfus ve çevresel zorlukların üstesinden gelmek için sürdürülebilir tarım uygulamaları, dikey tarım, yapay et ve yenilikçi gıda üretim teknolojilerine daha fazla odaklanılması muhtemeldir. Kaynak:İHA

Tarım ve Orman Bakanlığı Coğrafi İşaretli Ürünleri Korumada Yeni Teknolojileri Kullanmaya Başladı

Tarım ve Orman Bakanlığı, zeytinyağı, bal, fındık, tıbbi aromatik bitkiler başta olmak üzere coğrafi işaretli ürünlerin haritalandırılması, kütüphanelerin oluşturulması ve bu verilerle tescil belgelerinin alınması sürecinde en yeni teknolojilerden olan Nükleer Manyetik Rezonans (NMR) cihazını laboratuvarlarında kullanmaya başladı. Bakanlık bünyesindeki Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü, coğrafi işaretli ürünlerin korunması, daha fazla coğrafi işaret alınması ve gıda güvenilirliği için yeni teknolojileri yakından takip ediyor. Genel Müdürlüğe bağlı Ulusal Gıda Referans Laboratuvarı Müdürlüğü ve Ankara Gıda Kontrol Laboratuvarı Müdürlüğüne alınan NMR cihazlarıyla deneme ve cihaz kütüphanesini geliştirme çalışmalarına başlandı. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, kullanmaya başladıkları NMR cihazları ile Türkiye’nin milli değerleri olan coğrafi işaretli ürünlerin korunmasını ve sayısını artırmayı amaçladıklarını belirtti. Coğrafi işaretli ürün sayısının artmasıyla kırsal kalkınmaya destek olunacağını ve bu şekilde üreticilere getiri artışı sağlanacağını vurgulayan Yumaklı, ayrıca insan sağlığını etkileyen en önemli etkenlerden biri olan gıda güvenilirliği açısından da birçok konuya ışık tutulacağını aktardı. Yumaklı, yeni teknolojileri yakından izleyerek Türkiye’nin geleneksel zenginlikleri olan coğrafi işaretli ürünlerini daha fazla koruma altına alacaklarını ifade ederek, şunları kaydetti: “Ülkemizin her köşesindeki değerlerimizin sayısını artıracağız. AB’den tescil alan 13 ürünümüz var. İnşallah bu sayıyı daha da yukarılara taşıyacağız ve ülkemizin değerlerini dünya sahnesine çıkaracağız. Ülkemizin bu zenginlikleri üzerinden haksız kazancın önüne geçilmesi ve fikri mülkiyet haklarının korunması da coğrafi işaretli ürün sayısının artmasından geçiyor. Ayrıca, resmi kalite işareti olan coğrafi işaretin, ürünün pazarlama gücüne güç kattığı da bir gerçek. Dolayısıyla coğrafi işaretli ürünlerimizi koruma, sayılarını artırma ve gıda güvenilirliğini sağlamada yeni teknolojilerden yararlanmaya devam edeceğiz.” İlk analizler yapıldı NMR spektroskopisi, karışımları ayırma ve saflaştırma adımları gerektirmeden moleküler düzeyde hızla analiz edebilen ve gıda bilimindeki uygulamalar için ideal hale getiren bir yöntem olarak biliniyor. NMR ile zeytinyağı, bal, fındık, tıbbi aromatik bitkiler gibi Türkiye için önemli olan ürünlerin haritalandırılması, kütüphanelerin oluşturulması ve bu verilere dayalı olarak üreticilerin coğrafi işaretli ürünleriyle ilgili tescil belgesi edinme talepleri karşılanabilecek. NMR cihazının Tarım ve Orman Bakanlığının stratejik planları doğrultusunda etkin kullanılabilmesi ve üreticilere hizmet verebilmesi için geniş veri kütüphanesine ihtiyaç duyuluyor. Bu kapsamda bitki florası, yetiştirme alışkanlıkları, arı ırkları, coğrafi şartlar ve benzeri kriterler göz önünde bulundurularak bal üretiminin yoğun olarak yapıldığı 6 farklı coğrafi bölgede çalışma yürütüldü. Bu bölgelerdeki 18 ilde, rastgele örnekleme metodu ile belirlenen 100 farklı işletmeden yapısal karakterizasyon ve kompozisyonun belirlenmesi için bal numunesi alındı. Daha sonra numunelerin NMR cihazıyla analizler gerçekleştirildi. Halihazırda yapılmış olan sürvey çalışması gibi karakterizasyon ve kompozisyonun belirlenmesi için ülke genelinde üretilen ballardan azami düzeyde numune toplanarak veri havuzu oluşturulması hedefleniyor. NMR ile yapılan çalışmalarla, toplumsal miras niteliğindeki geleneksel ürünleri korumak, bu ürünlerin üretimlerinin sürdürülmesini desteklemek için coğrafi köken analizi çalışmalarının artması sağlanacak ve daha çok ürün tescillenebilecek. Yöntem, gıda güvenilirliği için de kullanılacak. Kaynak:AA

Yaşlanmayı Tersine Döndüren Bir Kokteyl Buldu

Şimdilik çalışmanın yalnızca laboratuvardaki insan hücrelerinde yapıldığını söylemekte fayda var. Tek hücre hatlarında yaşlanmayı durdurmak, canlı hayvanlarda yaşa bağlı sağlık faktörlerini iyileştirmenin mümkün olduğunu göstermek için yeterli değil. Ancak bu alandaki çalışmalar açısından sonuçlar çok önemli, aynı zamanda ilgi çekici. Sinclair ve ekip arkadaşları, yayınladıkları makalede “Bir haftadan daha kısa bir sürede, hücresel kimlikten ödün vermeden, genom boyunca genç bir transkript profilini geri kazandıran ve transkriptomik yaşı tersine çeviren altı kimyasal kokteyl belirledik. Böylece, yaşı tersine çevirerek gençleşme sadece genetik değil, aynı zamanda kimyasal yollarla da sağlanabilir” ifadelerini kullandı. Hücrelerin yaşlanması ve bilim dünyasının bunu durdurma yarışı Hücreler, canlı embriyo halindeyken sınırsız bir potansiyele sahiptir. Yaşlılıkta ise sadece belirli bir hücre tipine dönüşür ve sonunda yaşlanıp işlevselliğini yitirir. 2012 yılında Shinya Yamanaka ve Sir John B. Gurdon bu sürecin tersine çevrilebileceğini gösterdikleri için Nobel Ödülü kazanmıştı. Birkaç yıl sonra, bir araştırma ekibi farelerde yetişkin hücreleri kök hücrelere dönüştürerek, bu hayvanları daha sağlıklı hale getirmeyi başarmıştı. O zamandan beri, aynı şeyi hücreleri kanserli hale getirmeden insanlarda da uygulamak için adeta bir yarış var. Sinclair'in laboratuvarı şimdiden bu alanda umut verici erken sonuçlar elde etti ve Yamanka’nın keşfettiği genetik faktörleri kullanarak, optik sinirleri hasar görmüş farelerde ve maymunlarda görme yetisini geri kazandırmayı başardı.Ancak tüm bu çalışmalarda gen terapisi kullanılıyor, Yamanka adı verilen faktör genleri bir virüs kullanılarak veriliyor. Bu pahalı, tartışmalı ve sorunsuz olmaktan uzak bir yöntem. Buradaki zorluk, bir ilaç ya da terapiye dönüştürülebilecek kimyasallar kullanarak aynı sonuçları elde etmenin bir yolunu bulmak. Sinclair “Yakın zamana kadar yapabileceğimiz en iyi şey yaşlanmayı yavaşlatmaktı. Yeni keşifler artık bunu tersine çevirebileceğimizi gösteriyor” diyerek bunu başardıklarını açıkladı. Araştırmacılar sadece yaşlanmayla ilişkili genetik faktörlere bakmak yerine, gerçek zamanlı nükleositoplazmik protein kompartmanlaşma (NCC) oranlarına da baktı. Burada, yaşlı hücrelerin nükleer membranlarının sızdırmasından faydalandılar. Bu tarama yöntemini kullanan ekip, daha sonra altı farklı kimyasal kokteyl kullanarak yaşlanan insan hücrelerindeki NCC oranlarını tersine çevirebileceklerini ve böylece hücrelerin tekrar genç hücrelere benzeyebileceğini gösterdi. Kaynak:AA

Çip Sektöründe Kriz Derinleşiyor Çöküş Yakın

Tayvanlı şirket Perşembe günü yatırımcılara yaptığı açıklamada, TSMC'nin 2023 gelirinin üç ay önce tahmin ettiği yüzde 5'in altında değil, yüzde 10 oranında düşmesini beklediğini söyledi. Bu da yılın ikinci yarısında 2022'nin aynı dönemine kıyasla yüzde 15'lik bir gelir düşüşü anlamına geliyor. CEO CC Wei "Üç ay önce muhtemelen daha iyimserdik ama şimdi değiliz. Çin ekonomisinin toparlanması düşündüğümüzden daha zayıf, bu nedenle nihai pazar talebi beklediğimiz gibi değil" dedi ve ekledi: "Çok iyi bir yapay zeka nihai pazar talebine sahip olmamıza rağmen, bu [zayıflığı] dengelemek için yeterli değil."Uyarı, ChatGPT gibi üretken yapay zeka hizmetlerinin arkasındaki büyük dil modellerinin büyümesinin, veri merkezleri için üst düzey işlemcilere olan ihtiyacı artırdığı ve TSMC'nin yapay zeka işlemcisi işinde patlama yaşayan Nvidia için çip ürettiği bir dönemde geldi. TSMC, yapay zeka ile ilgili işlemcilere yönelik talepteki keskin artışın kapasite sıkıntısına yol açtığını söyledi. Üst düzey paketleme kapasitesini iki katına çıkararak bu sorunu çözecek olsa da, sorunun muhtemelen önümüzdeki yılın sonuna kadar devam edeceğini ekledi.Üretken yapay zekadan gelen güçlü talebin "sadece uzun vadeli büyümeye olan inancımızı güçlendirdiğini" söyleyen Wei, yapay zeka ile ilgili işlemci işinin önümüzdeki birkaç yıl içinde yıllık yüzde 50'ye yakın bir oranda büyüyeceğini ve TSMC gelirinin mevcut yüzde 6'lık payını yüzde 10'a çıkaracağını sözlerine ekledi. Ancak şirket bu yıl akıllı telefonlar, otomotiv ve endüstriyel uygulamalar için çipler gibi diğer tüm ürün segmentlerinin küçülmesini bekliyor. Aşağı yönlü görünüm, TSMC ve fason üretim sektörünün daha geniş yarı iletken endüstrisinden daha düşük performans göstereceğini gösteriyor. TSMC yönetimi, daha geniş sektörün gelir düşüş hızının sadece yarısı kadar daralmasını bekliyor. Şirket, geçmiş yılların çoğunda sektördeki büyümeyi geride bırakmıştı.İkinci çeyrekte TSMC'nin net kârı yıllık %23,4 düşüşle 181,8 milyar NT$'a (5,85 milyar ABD$) geriledi. Maliyet kontrolleri ve olumlu döviz kuru, TSMC'nin fabrikalarının çoğuna sahip olduğu Tayvan'daki düşük kapasite kullanımını ve yüksek elektrik maliyetlerini kısmen dengelediği için düşüş analistlerin beklediğinden daha az oldu. Bununla birlikte, yüksek hizmet fiyatları, en yeni süreç teknolojisinin devam eden yükselişi ve denizaşırı genişleme, yılın ilerleyen dönemlerinde karlılığı daha belirgin bir şekilde etkileyecektir. TSMC Başkanı Mark Liu, TSMC'nin Haziran çeyreğinde 2,2 puan düşen brüt kar marjının yılın ilerleyen dönemlerinde 3 ila 4 puan azalmasının beklendiğini söyledi.Şirket ayrıca ABD'deki üretim kapasitesine yaptığı 40 milyar ABD doları tutarındaki yatırımla ilgili olarak da zorluklarla karşı karşıya. Liu, TSMC'nin Arizona'da inşa etmekte olduğu fabrikada seri üretime başlanmasının 2025 yılına kadar erteleneceğini ve bunun da ABD Başkanı Joe Biden'ın yerli çip üretimini artırma ve tedarik zincirlerini daha güvenli hale getirme çabalarını engelleyeceğini söyledi.Liu, "En gelişmiş ekipmanı kullanma konusunda kritik bir aşamaya giriyoruz," dedi. "Ancak kalifiye eleman sıkıntısı nedeniyle zorluklarla karşılaşıyoruz." Şirket, ABD'li teknisyenleri eğitmek üzere Tayvan'dan daha fazla personel gönderdi. Kaynak:AA

Türkiye ile BAE'den Uzay'da İşbirliği

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile kurmayları, geçen günlerde BAE, Katar ve Suudi Arabistan'ı ziyaret ederek ekonomi alanındaki işbirliğini konuşmuş, çeşitli anlaşmalar imzalanmıştı. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye'nin Uzay hedeflerinden bahsederken, BAE'yle işbirliği yapılabileceğinden söz etti. AA'ya konuşan Bakan Kacır, alçak yörünge uydularının önemli bir fırsat penceresi oluşturduğunu belirterek Türkiye'de birkaç özel sektör girişiminin halihazırda bu konuda gayret gösterdiğini aktardı. Kacır, hem bu girişimlerin kabiliyetlerini daha yüksek ölçeğe taşımak hem de milli bir marka ortaya çıkarabilmek adına aktif teşvik programını hayata geçirmeyi hedeflediklerini bildirdi. BAE'yle Uzay işbirliği BAE ile imzaladıkları mutabakat zabıtlarından birinin Uzay'a erişim alanında olduğuna dikkati çeken Kacır, şunları kaydetti: "Uzay'a milli imkanlarımızla erişimi de çok değerli görüyoruz. Buna yönelik bir işbirliğini üçüncü ülkede gerçekleştirme imkanını da BAE ile birlikte konuşuyoruz. Aslında önümüzdeki dönemde Türkiye, paydaşları ve ortaklarıyla birlikte hem uzaya kendi imkanlarıyla erişebilen hem de uzayda yüzlerce binlerce mikro uyduyu yine milli imkanlarıyla geliştirme ve üretme imkanına sahip ülke konumuna gelsin istiyoruz. Dünyada birkaç şirket bu konuda öncü oldu. Biz biraz çıtayı yükseltmek ve süreci hızlandırmak arzusundayız. Bu bir yarış. Biz bu öncü şirketlerin arasına en az bir Türk şirketinin girmesini amaçlıyoruz." Kaynak:DHA

Sentetik İnsan Embriyosu Üretildi

Sağlık, genetik ve hastalıkların tedavisi anlamında büyük bir ilgi uyandıran araştırma, ciddi etik tartışmaları da beraberinde getirdi. Embriyo yapıları, laboratuvarda geleneksel bir embriyodan kullanılarak elde edilen kök hücrelerden üretildi. Kök hücreler, başka hücrelere dönüşme kapasitesi olan hücrelerdir ve vücutta büyüme, onarım gibi işlevlerde bu şekilde kullanılırlar. Burada kök hücreler, sonunda yumurta sarısı kesesi, plasenta ve ardından gerçek embriyonun kendisi olacak öncü hücreler haline gelmeleri için hassas bir şekilde programlandı. Bu buluşla ilgili bir makale henüz yayınlanmadı. Bu nedenle çalışmanın metodolojisine ilişkin fazla bilgi mevcut değil. Çalışma, İngiltere'deki Cambridge Üniversitesi'nden biyolog Magdalena Żernicka-Goetz tarafından, İngiltere ve ABD'den bir grup araştırmacıyla birlikte yürütüldü. Geçen yıl Zernicka-Goetz liderliğindeki bir ekip, ilkel beyin ve kalplere sahip sentetik fare embriyolarını başarıyla büyütmeyi başarmıştı.Mevcut teknolojik olanaklar yapay yollarla insan yavruları oluşturmaktan halen çok uzak. Çalışmada elde edilenler, kalbi ya da beyni olmayan embriyo benzeri yapılar şeklinde tanımlanabilir. Bunlar daha çok, normal bir embriyonun yalnızca bazı özelliklerini taklit edebilen embriyo modelleri gibi düşünülmeli. “Amaç yeni canlılar oluşturmak değil, olanları kurtarmak” Sosyal medya hesabından çalışmasıyla ilgili bir paylaşım yapan Zernicka-Goetz, “Bunların sentetik embriyo değil, embriyo modelleri olduğunu vurgulamak önemli. Araştırmamız yeni yaşamlar oluşturmak değil, mevcut olanları kurtarmak için" ifadelerini kullandı.Araştırmadan elde edilen sonuçların potansiyel yararları Bu araştırmanın sağladığı bilgilerin faydalarından biri, birçok gebeliğin neden bu yapay embriyoların kopyalandığı aşamada neden başarısız olduğunu incelemeye olanak tanıması. Canlının oluştuğu bu erken aşamalar laboratuvarda incelendiğinde çok daha iyi anlaşılması mümkün. Ayrıca bu teknikler, yaygın genetik bozuklukların yaşamın en erken aşamalarında nasıl geliştiği hakkında daha fazla bilgi edinmek için de kullanılabilir. Bu daha iyi anlaşıldığında, tedavi ve tedbirlerin önü açılabilir… Öte yandan bu tür sentetik embriyo üretiminin risklerine ilişkin bazı endişeler de var. Bilim insanları bu tür araştırmaları kontrol etmek için güçlü yasal düzenlemelere ihtiyaç olduğunu söylüyor. Henüz bu yönde düzenlemeler mevcut değil. Henüz hakem onayından geçmeyen ve yayınlanmayan bu çalışmanın sonuçları, Uluslararası Kök Hücre Araştırma Topluluğu’nun yıllık toplantısında sunuldu.  Kaynak:DHA

Bloocell Yatırımcı Arıyor

Fonbulucu platformunda paya dayalı kitle fonlama kampanyasını başlattı. Kampanya ile şirket paylarının %10’unun arzı yoluyla yatırımcılardan toplamda 16 milyon fon talep eden girişim; hammaddeden üretime mill teknolojisi ile Amerika'da FDA sertifikasyonu tamamlayarak global düzeyde başarı hedefliyor. Tıbbi cihaz / ilaç endüstrilerinin gereksinimlerini karşılamak için yüksek standartlarda ekipman ve otomasyon sistemleri üreten Bloocell, paya dayalı kitle fonlaması turuna çıktı. Tamamlayıcı, tedavi edici ve kişiye özel anatomik formlarda üretilebilen dünyanın ilk yapay doku teknolojisini geliştiren şirketin ürünleri, ortopedi, dental, plastik cerrahi, beyin cerrahi ve kraniyofasiyal cerrahi alanlarında kullanılabiliyor. Üçüncü nesil biyomateryal olarak tanımlanan teknoloji, dokuları veya uzuvları taklit etmenin yanı sıra tedavisi hedeflenen alanda yeni dokuların oluşmasını sağlayarak vücuttan tamamen uzaklaşıyor. Fonbulucu platformunda 18 Ağustos 2023 tarihine kadar sürecek yatırım turunda şirket paylarının %10’unun arzıyla 16 milyon TL fon talep eden Bloocell, kampanyanın başlama tarihi olan 19 Haziran Pazartesi günü saat 10.00 itibari ile 20 iş günü içerisinde EFT veya kredi kartı ile yapılan yatırımlarda yatırımcılara %20 fazladan pay verecek. Yatırım turuna, fonbulucu Invest platformu üzerinden uçta uca online işlemlerle katılım sağlanabilecek.Bloocell kurucu ortaklarından Prof. Dr. Gazi Huri ve Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Pınar Yılgör Huri, Johns Hopkins Üniversitesi Tıp Fakültesi Translasyonel Doku Mühendisliği Merkezi ve Biyomedikal Mühendisliği Bölümünde yaptıkları bilimsel çalışmalar neticesinde Amerikan Ortopedi Derneği (AAOS), Ortopedi Araştırma Topluluğu (ORS) ve John Hopkins Üniversitesi’nden maddi destek ve ödül almaya hak kazanan isimler. Projenin ön kinik çalışmaları uluslararası düzeyde başarı ile sonuçlanırken biyoteknoloji sektöründe uzun yıllardır çalışan ve birçok ulusal/uluslararası projeyi başarı ile tamamlayan Kurucu Ortak Mustafa Cüneyt Çıkman yapılan çalışmaların endüstriyel iş planlaması, yasal izinlerinin alınması ve iş modelinin oluşturulması süreçlerinde yer aldı. Üretim hattının kurulması ve gerekli teknik alt yapı çalışmalarında ise ülkemizin önde gelen projelerinde yer alan sanayici Kurucu Ortak Oktay Topaloğlu’nun katkıları var. Devlet Malzeme Ofisi’nin tekno katalog sisteminde yer alan ilk biyoteknoloji ürünü Boğaziçi Üniversitesi Derin Teknoloji üssünde seri üretim hattı kurarak Yaşam Bilimleri ve Teknolojileri Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin sunduğu olanaklarla AR-GE ve ÜR-GE faaliyetleri çerçevesinde çalışma olanağı da bulan girişim, Haziran 2021’de projenin tüm yasal süreçlerini tamamlayarak sağlık profesyonellerinin ve hastaların hizmetine sundu. Ülkemizde 1000'den fazla hastanın tedavisinde kullanılan ürünün dünya lansmanı Almanya, Fransa, Amerika ve Dubai’de yapıldı, bunun yanı sıra kısa sürede 20’den fazla ulusal kongreye katılım sağlandı. Bilim Sanayi Bakanlığının istemi üzerine TÜBİTAK tarafından yapılan değerlendirme sonucunda teknolojik ürün sınıfında yer almaya hak kazanan Bloocell, Ticaret Bakanlığının incelemeleri neticesinde yerli malı belgesi aldı ve Devlet Malzeme Ofisi’nin tekno katalog sisteminde yer alan ilk biyoteknoloji ürünü oldu. Şu anda Türkiye'de tüm sağlık kuruluşlarına bu kanal ile rahatlıkla hizmet sağlayabiliyor. Kısa vadede 29 ülkeye açılacak Yapay doku teknolojisi ürününün Türkiye genelinde ciddi bir müşteri kitlesine erişerek kendisini ispatladığını ifade eden Bloocell Genel Müdürü Mustafa Cüneyt Çıkman, ülkemizde ürüne karşı oluşan güven duygusunu koruyacaklarını ve daha fazla yerli hastane ile sağlık merkezinde yer alarak yaygınlaşacaklarını söyledi. Yurt dışı açılımı hakkında da konuşan Mustafa Cüneyt Çıkman, “Bloocell, Amerika'da FDA sertifikasyonu tamamlayarak uluslararası arenada sahip olduğu inovatif yönler ile öne çıkacak bir biyoteknoloji şirketi. Bu bağlamda global düzlemde başarılı olacak potansiyele sahip. Önümüzdeki dönemde Almanya merkezli Avrupa ofisimizi açacağız. 29 ülkede Bloocell ürünlerinin Sağlık Bakanlığı kayıtları yapılacak. Avrupa'da şu anda üç olan distribütör sayımızı 10'a çıkartarak tüm Avrupa'a pazarına entegre olacacağız. Çin, Hindistan ve Asya Pasifik pazarı için ise izin süreçleri içerisindeyiz. Ayrıca başta Kenya olmak üzere Afrika kıtasında yaptığımız klinik çalışmalarla da öne çıkmayı planlıyoruz. Ulusal ya da uluslararası yatırım şirketleri ile ikinci tur ve Seri A yatırımları ile şirket değerlememizi artırmak da orta vadeli plnalarımız arasında” dedi. Kaynak: Basın Bülteni

Hastalığa Dirençli Pirinç Yetişitiriliyor

Nature dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre uluslararası bir ekip CRISPR-Cas9 gen düzenleme tekniği kullanarak birçok hastalığa dayanıklı bir pirinç bitkisi geliştirdi. Çalışma, yeni keşfedilen bir genin düzenlenmesi yoluyla oluşturulan pirinç çeşidinin çeltik yanıklık hastalığına karşı direnç yanında yüksek de verim gösterdiğini ortaya koydu. Pirinç, dünya nüfusunun yarısını besleyen temel bir gıda. Son yapılan keşif Kaliforniya Üniversitesi'nde bir laboratuvarda farklı mutasyonlara sahip 3200 pirinç türünün elde edilerek genetik yapılarının ortaya koyulması ile başladı. Çalışmanın baş yazarlarından Guotian Li lezyon taklitçisi olarak adlandırılan ve yapraklarında koyu lekeler olan bir mutanta rastladı. Bu mutant türün bakteri enfeksiyona karşı dayanıklı olduğu, ancak veriminin düşük olduğu görüldü. Mutant türler üzerinde yürütülen çalışma Çin'deki Huazhong Tarım Üniversitesi'nde devam eden çalışmada bitkideki mutasyon CRISPR-Cas9 tekniğiyle izole edildi ve yeniden düzenlendi. Bunun sonucunda hem yüksek verime sahip, hem çeltik yanıklık hastalığı dahil birçok patojene karşı dirençli bir cins elde edildi. Çeltik yanıklık hastalığının pirinç tarlalarını etkileyen ciddi bir hastalık olduğu ve pirinç üreticileri için hastalığa dayanıklı çeşitlerin geliştirilmesinin büyük önem arz ettiği belirtildi. Hastalığın yaygın olduğu tarlalarda yürütülen küçük ölçekli denemelerde yeni pirinç bitkileri kontrol bitkilerine göre beş kat daha fazla verim gösterdi.Çalışmalar buğday üzerinde de yürütülecek. Şu anda gen optimizasyonu sadece "Kitaake" adı verilen ve yaygın olarak üretilmeyen bir çeşitte gerçekleştirilmiş durumda. Araştırmacılar bu mutasyonu yaygın olarak yetiştirilen pirinç çeşitlerine aktarmayı hedefliyor, ayrıca buğdayda da bu geni hedef alarak hastalığa dayanıklı buğday çeşitleri üretmeyi planlıyor. Çalışma, direnç ve yüksek verim özelliklerine sahip lezyon taklitçisi mutasyonların kullanım potansiyelini ortaya koyuyor. Benzer mutasyonlar, düşük verimleri nedeniyle genellikle göz ardı edilse de araştırmacılar direnç ve verim arasında optimal bir dengeye ulaşmak için daha fazla araştırma yapılmasını destekliyor. Kaynak:İHA

World Medicine İlaç İhracatındaki Liderliğine Devam Ediyor

Kimya sektöründeki şirketleri ihracattaki başarılarından dolayı onurlandırmak ve teşvik etmek için İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) tarafından gerçekleştirilen İhracatın Yıldızları Ödülleri 2022 töreni 16 Haziran akşamı düzenlendi. Bu yıl sekizincisi düzenlenen törende World Medicine yine ilaç ihracatında zirvenin sahibi oldu. World Medicine Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sohrab Mammadov, "İhracat ve Ar-Ge yatırımlarımız karşılığında birçok farklı kurum ve kuruluş tarafından ödüle layık görülmek bizim için gurur verici. Daha önce de paylaştığımız üzere aldığımız her bir ödül bizi daha çok çalışmaya sevk etti, bugün geldiğimiz nokta bunu bir kez daha kanıtladı. Zirvede kalıcı olmak ve ilaç ihracatındaki liderliğimizi korumak için üretim faaliyetlerimizi arttırmaya ve yatırımlarımızı genişletmeye devam ediyoruz, amacımız artık Türkiye'de ilaç ihracatı denildiğinde akla gelen tek marka olmak" açıklamasında bulundu. Sohrab Mammadov; "2011 yılında faaliyete başladığımız ilk günden bu yana ihracat yaptığımız ülkelerin sayısı her geçen yıl arttı ve bugün otuzbeşin üzerinde ülkeye ilaç ihracatı gerçekleştiriyoruz. Bu da demek oluyor ki; World Medicine olarak Türkiye'yi dünyada ilaç üssü konumuna getirme hedefimize her geçen gün yaklaşıyor, Türkiye ekonomisine en çok katkı yapan ilaç şirketi olma yolunda emin adımlarla yürüyoruz" dedi. Kaynak: Basın Bülteni

Novozymes 25 Yıldır Türkiye'de

Danimarka merkezli biyoteknoloji şirketi Novozymes, Türkiye'deki 25'inci faaliyet yılını İstanbul'da düzenlenen bir etkinlikle kutladı. Gıda ve temizlik kategorilerinde şirketin global yöneticileri ve çözüm ortaklarının katıldığı etkinliğe Novozymes Türkiye Ülke Müdürü ve Orta Doğu Tüketici Biyolojik Çözümleri Direktörü Pınar Tunçkol ev sahipliği yaptı. Novozymes A/S'nin iştiraki olan Novozymes Türkiye, kuruluşunun 25'inci yılını kutladığı etkinlikte konuşan Pınar Tunçkol, Novozymes'in sürdürülebilirliğe odaklanarak dünyanın acil ihtiyaçlarına doğa ve bilim kaynaklı çözümler sunduğunu belirtti. İnsan sağlığına ve gezegenin geleceğine katkılarının altını çizdi: "Novozymes'ın sunduğu bilime dayalı biyoçözümler sayesinde ev temizlik ürünleri, insan sağlığı, deri ve tekstil ürünleri, biyoenerji, su ve su atıkları, gıda ve tarım gibi 40 endüstriden kaynaklanan karbon emisyonlarının azaltılmasını destekliyor, üretimin daha verimli olmasını sağlıyor, gıda israfını engelliyoruz. Gezegenimizin sürdürülebilirliği ve insan yaşamının refah çerçevesinde devam edebilmesinin mental ve fiziksel sağlık kadar çevresel etkilere de bağlı olduğu bilgisinden hareketle çalışmalarımıza yön veriyor ve bilime dayalı biyolojik çözümler ile endüstriyel süreçleri ve tüketici ürünlerini geliştirerek dünyanın sınırlı kaynaklarını daha etkin kullanılmasına olanak sağlıyoruz." GIDA İSRAFI KARBON AYAK İZİNİ ARTIRIYOR Tunçkol, "Tüm dünyada gıda israfı ve kaybının yıllık karbon ayak izinin 3,3 milyar ton olduğu düşünülüyor ve gıda atıklarının yüzde 61'i mutfaklarımızdan çıkıyor. Örneğin; insanların yüzde 20'den fazlası ekmek kuruduğunda, son kullanma tarihi gelmese dahi çöpe attıklarını ifade ediyor. İstanbul'da bulunan Teknoloji ve İnovasyon Merkezi de dahil olmak üzere Novozymes'ın ürettiği ve ekmeğin daha uzun süre taze kalmasını sağlayan enzimler sayesinde, yaklaşık 30 yılda tahminen 80 milyar somun ekmeğin çöpe atılması önlendi ve 45 milyon ton karbondioksit salınımı engellenmiş oldu. Novozymes, farklı sektörlerde ürettiği enzimler ile sağladığı üretkenlik, verimlilik ve kaynakların doğru kullanımı sayesinde üretimden, tüketimden veya israftan kaynaklanan milyonlarca ton karbondioksit salınımını engelliyor" diye konuştu. "COĞRAFYAYI ANLAYARAK VE ONA ÖZEL ÇÖZÜMLER ÜRETİYORUZ" Doğanın gücünü ve potansiyelini kullanarak dünyanın ve Türkiye'nin geleceğini şekillendirmek üzere çalıştıklarını söyleyen Tunçkol, "Türkiye'de 25 yılı aşkın bir süredir, yerel sanayiye ve ekonomiye katkıda bulunmak ve müşterilerine özel çözümlerle hizmet vermek için yeteneklerini artırıyoruz. Türkiye'deki ilk günümüzden bu yana sadece insan kaynağı olarak 9 kat büyüdük. İnovasyon ve Teknoloji Merkezi'nde fırıncılık uygulamaları ile başlayan yatırımlarına, ev bakım ürünleri, süt ve süt alternatifleri alanlarında da yetkinlikler ekleyerek devam ediyoruz. Türkiye'deyiz çünkü, ülkemizin gücüne inanıyor ve buradaki üreticilerimizin yerelden globale üretimlerini destekleyerek onların ihtiyaçlarına özel çözümler sunabilmek istiyoruz. Biz, inovasyonlarımızı, içerisinde bulunduğumuz coğrafyayı anlayarak ve ona özel çözümler üretiyoruz. Doğanın gücünü ve potansiyelini kullanarak dünyanın ve ülkemizin geleceğini şekillendirmek üzere çalışıyoruz. Çalışma felsefemizin ve çözümlerinizin ardında yatan bilim sayesinde endüstrilere ve tüketicilere yarınımızı yeniden düşünme çağrısında bulunuyoruz. Ortak geleceğimiz için ilerici adımlar atabilmek adına onları çözümlerimiz ile destekliyoruz ve cesaretlendiriyoruz" dedi. Kaynak:İHA

Giresun'da Karayemiş Genetik Kaynakları Projesi Başladı

FAE Müdürü Aysun Akar, AA muhabirine, Karadeniz Bölgesi'nde fındık üretimini geliştirmek ve sorunlara çözüm bulmak amacıyla kurulan enstitünün, fındığın yanı sıra karayemiş ve kivi türlerinin de koruma altına alınması için çeşitli projeleri hayata geçirdiğini söyledi. Karayemişle ilgili 1990'dan bu yana çalışma yaptıklarını belirten Akar, farklılıkları tespit edilen 89 genotipteki karayemişin gen bahçesine aktarıldığını ifade etti.Akar, gen bahçesine aktarılan karayemiş türleri arasında şubat, eylül ve ekimde de meyve verenler olduğunu, meyve verme tarihi, şekli, rengi, meyvesinin çekirdekten ayrılma durumu ve tat burukluğu bakımından çok farklı genotiplerin ellerinde bulunduğunu dile getirdi. Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğünün yıl içinde gerçekleştirdiği değerlendirme toplantıları sonucunda, "Karayemiş Genetik Kaynakları Projesi"nin bir kez daha destekleme aldığına işaret eden Akar, bu doğrultuda çalışmalara başladıklarını kaydetti.Akar, karayemişin ılıman iklim koşullarına uygun bir meyve türü olduğuna dikkati çekerek, "Karayemiş, Türkiye'de ağırlıklı Karadeniz Bölgesi'nde bulunuyor. Bunun yanı sıra Marmara'da Bursa, Edirne ve Tekirdağ tarafında da bulunduğunu biliyoruz, yeni dönemde bu bölgede çalışmalarımızı sürdüreceğiz." dedi.Pazar değerinin artması için çalışma yapılacakKarayemişin pazar değerinin istenilen düzeyde olmadığının altını çizen Akar, aynı zamanda ürünün pazar değerini de artırma yönünde çalışma yapacakları bilgisini paylaştı.Karayemişin Giresun'da "taflan", Rize ve Trabzon'da ise "laz kirazı" ya da "Gürcü kirazı" gibi farklı isimlerle de bilindiğini belirten Akar, tat, meyve rengi, burukluk ve meyve iriliği bakımından çok farklı türleri bulunduğunu aktardı. Akar, kayıt altına alınan karayemiş türlerindeki farklılıkları şöyle anlattı:"Aynı bölgede hatta aynı ilde yetişen karayemiş türleri dahi birbirinden farklı olabiliyor. Meyvenin büyüklük açısından az iri taneliden çok iri taneliye, renk olarak sarıdan koyu kırmızı tonlara, tat olarak ise az burukluktan çok burukluğa doğru gidişat gözlemlediğimizi anlatabiliriz. 'Giresun'daki karayemişin tadı daha az buruk, Trabzon'dakinin rengi daha kırmızı' gibi bir söylemde bulunmak yanlış olur çünkü aynı il içinde bile değişiklikler olabiliyor."Karayemişin meyve olarak direkt tüketildiği gibi, farklı işlemlerden geçirilerek de sofralarda yer bulduğunu belirten Akar, "Özellikle Rize'de karayemişin kurutularak tüketildiğini biliyoruz. Yöre halkı kurutup, kış mevsiminde çerez olarak tüketebiliyor hatta çekirdekli olarak kurutuyorlar. Giresun'da ise tuzlaması ve kış mevsiminde kavrularak yapılan yemeği çok meşhurdur. Lezzetli, besin değeri yüksek bir yemektir." diye konuştu. Kaynak:AA

Trakya Üniversitesi Genetik Hastalıklar Değerlendirme Merkezi EMQN Sertifikası Aldı

Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, Trakya Üniversitesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı bünyesinde çalışmalarını sürdüren merkez, European Molecular Genetics Quality Network (EMQN) tarafından sertifika almaya hak kazandı.Merkez meme, over, prostat ve pankreas kanseri ile ilişkili genetik testlerin analizlerinde Avrupa'da kalite konusunda önemli bir kuruluş olan EMQN tarafından tatmin edici olarak değerlendirildi. Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hakan Gürkan, Avrupa'nın en saygın kurumlarından birinden bu belgeyi almanın oldukça değerli olduğunu belirterek, emeği geçenlere teşekkür etti.Uygulamalı Bilimler Fakültesinde mezuniyet töreniTrakya Üniversitesi (TÜ) Uygulamalı Bilimler Fakültesinde mezuniyet töreni düzenlendi.Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, Balkan Kongre Merkezindeki tören saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı. Dekan Prof. Dr. Gökhan Sönmezler, konuşmasında öğrencilerin mezuniyet sevinci ve mutluluğunu yaşadığını söyledi.Ülkenin kalkınmasına katkı sağlayacak 140 mezunu iş hayatına uğurladıklarını belirten Sönmezler, "Değerli veliler şu anda büyük bir özveriyle yetiştirdiğiniz üzerine titrediğiniz bu ana gelene kadar türlü fedakarlıklarda bulunduğunuz evlatlarınızın mutlu günlerine eşlik etmek için buradasınız. Sizlerin bu mezuniyet törenindeki yeriniz ve katkınız çocuklarınız kadar değerlidir." dedi.Fakülte birincisi Gizem Gürçay da bir konuşma yaptı.Konuşmaların ardından dereceye giren öğrencilere plaketleri verildi. Tören mezun öğrencilere diplomalarının verilmesinin ardından meslek andının okunması ve kep atma seremonisi ile sona erdi. TÜ'de bayramlaşma töreniTrakya Üniversitesinde (TÜ) Kurban Bayramı dolayısıyla bayramlaşma töreni düzenlendi.Rektör Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Tıp Fakültesi Hastanesi bahçesindeki törende, bayramın ülkenin birlik ve esenliğine vesile olması diledi.TÜ ailesi başta olmak üzere Türk milleti ve İslam aleminin bayramını kutlayan Tabakoğlu, bayramın tüm insanlığa barış, huzur ve hoşgörü getirmesi temennisinde bulundu.Konuşmaların ardından Tabakoğlu, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Osman Nuri Hatipoğlu, Prof. Ahmet Hamdi Zafer, Prof. Dr. Metin Aydoğdu, dekanlar, müdürler, akademik ve idari personeller ve çalışanlar bayramlaştı. Kaynak:AA

Santa Farma Dolumda ve Dizmede Robot Kullanıyor

UYGULAMALARDA VERİ BÜTÜNLÜĞÜ Dilovası GEBKİM OSB’de 80 bin metrekare alanda 44 bin metrekare kapalı alana sahip üretim tesisi ve Ar- Ge merkezi, Haziran 2015’te T.C. Sağlık Bakanlığı’ndan üretim izni ve GMP (İyi Üretim Koşulları) onay belgesini, 2016 yılında da EU-GMP (Avrupa Birliği İyi Üretim Koşullarına Uygunluk) sertifikasını alan Santa Farma, 2019 ve 2022 yıllarında da gerçekleştirilen EU-GMP yenileme teftişini başarıyla geçti. Bununla birlikte dünyada gelişmiş firmalarla paralel olarak Data Integrity (Veri Bütünlüğü) sistemini uygulamalara dâhil etti ve bu alanda birçok uluslararası şirketin ve otoritenin denetiminden başarıyla geçti. Tesiste 500’den fazla kalifiye personeli ile katı, likit, yarı katı dozaj formlarında ürünler üretiliyor. Santa Farma’nın ürettiği formlar şöyle: Likit formlar (damla, şurup, sprey), yarı katı formlar (jel, merhem, krem), kapsül dolum (toz, pelet, tabletler veya bunların kombinasyonlarından oluşan kapsül dolumu), toz dolum (şişe ve saşe dolumu), efervesan tabletler, tabletler (film veya şeker kaplı tabletler & kaplanmamış tabletler). 150 milyon kutu üretim kapasitesine sahip tesisin, gerektiğinde kapasite arttırma imkânına sahip olduğunu söyeleyn Uğur Çağlayan, kapasite artış ihtiyacı karşısında, bina içi ve bina dışı kolay büyüme imkânına sahip ddiye konuştu. Çağlayan, “Çağımızın yenilikçi teknolojilerini takip eden Santa Farma GEBKİM tesisi altyapısı BMS “ Building Management System” ile yönetilip takip ediliyor. cGMP Güncel İyi imalat uygulamalarını sürekli olarak garanti altına alan Santa Farma bina otomasyon sistemi 21CFR Part 11 ile uyumludur. Bina yönetim sistemi HVAC otomasyonu, aydınlatma otomasyonu, soğutma grupları otomasyonu, ısıtma ve su hazırlama sistemleri otomasyonu, üretim, depo, laboratuvar, ARGE ve ofis alanlarına hizmet veren ve yöneten 20.000 otomasyon noktasından oluşuyor” dedi. YENİLİKÇİ VE KALİTELİ ÇÖZÜMLER Santa Farma, ilaç sektöründeki köklü geçmişi, kontratlı üretim tecrübesi, Avrupa standartlarındaki modern ve yüksek kapasiteli üretim tesisi ve AR&GE merkezi, çevreye ve insana duyarlı teknolojileri ve alanında uzman ekibi ile hastaların hayat kalitelerini iyileştirmek için öncü, yenilikçi ve kaliteli çözümler sunuyor. Santa Farma’nın hedefinin, paydaşlarının ihtiyaçlarına ve stratejik tedarik planlarına önem veren yapısıyla onlara rekabet üstünlüğü sunmayı, lokal ve global ilaç firmalarının yurtiçi üretim ve ihracat için tercih ettiği kontratlı üretici olmak olduğunu ifade eden Çağlayan, şöyle devam etti:  “Stratejik planlama ve kontratlı üretim hedeflerine bağlı olarak ürün için gerekebilecek yatırımlar belirlenmekte ve ihtiyaca yönelik de yatırımlar kullanıcı ihtiyaçları spesifikasyonları doğrultusunda kapasite, kalite, termin ve fiyat anlaşmalarına göre tedarik edilmektedir. Yeni ürün projeleri ve sürekli iyileştirme çalışmaları doğrultusunda gerekli görüldüğü takdirde bahsedilen kriterlere göre yatırım ihtiyaçları karşılanıyor. ROBOTLARLA VERİMLİLİK ARTIYOR Santa Farma üretim süreçlerinde robotları kullanıyor. Robot Tüp Besleme Sistemi yüksek hızlı pomad dolum hattında boş tüplerin hatta beslenmesi için kullanılan dakikada 200 boş tüp besleme kapasitesine kadar çıkan robotik bir sistem. “Robotik hattımızın bize kattığı avantaj sadece yüksek kapasite değil ürünlerimizi el değmeden üretme, yüksek hızlarda oluşabilecek ISG risklerini ortadan kaldırma ve yüksek verimliliktir” diyen Çağlayan Robotik Palet Dizme Sistemi içinse şunları anlattı: “Yüksek hızlı şurup dolum hattımızın sonunda yer alan robotik palet dizme ekipmanı ağır yüklerde sağladığı istikrarlı çalışma ile üretim hattımızın verimliliğini arttırıyor. Ayrıca 25 kg’ı geçen yüklerde sürekli çalışmanın insan sağlığına vereceği zarar göz önünde bulundurulursa tesisimiz sadece kalite ve verimlilik için değil çalışan emniyeti ve çalışma refahını arttırmak içinde robotlardan yararlanıyor.” Kaynak:Basın Bülteni

Roche'un Kanseri Tedavisi İçin Ürettiği İlaç Onay Aldı

Yeni ilaç özellikle inatçı ya da yeniden nükseden diffüz büyük B-hücre lenfomanın tedavisi için geliştirildi. Euronews 'in haberinde Roche'un Baş Tıbbi Sorumlusu ve Global Ürün Geliştirme Başkanı Levi Garraway, yaptığı açıklamada "Columvi'nin bu agresif lenfomanın tedavi şeklini değiştirebileceğine ve kritik ihtiyaçları karşılanmamış kişilere yenilikçi tedavi seçenekleri sunacağına" inandıklarını belirtti. Roche, ilacın hızlandırılmış onayının denemelerdeki olumlu sonuçlar üzerine alındığını kaydetti. Denemelerden olumlu sonuçlar alındı Firmanın verdiği bilgilere göre, Columvi ile tedavi edilen hastaların yüzde 43'ü yaklaşık ortalama bir buçuk yıl süreyle tedaviye "tam yanıt verdi", diğer bir deyişle remisyon yani kanser belirtilerinde hafifleme görüldü. Roche, en az dokuz ay süreyle bu kişilerin üçte ikisinden fazlasının tedaviye yanıt vermeyi sürdürdüğünü belirtti Yapılan çalışmada ilacın verildiği 145 hastada yan etki olarak en sıklıkla sitokin enflamasyonu, ağrı, yorgunluk ve döküntü görüldü. Kemoterapiden bağımsız olan ilaç tedavisi yaklaşık 8 buçuk ayda tamamlanıyor. Uzmanlara göre denemeler Columvi'nin hastalara tamamen remisyon ve tedavinin bitiminden sonra da potansiyel olarak remisyonun sürdürülmesi ihtimalini gösteriyor. Avrupa'da durum Avrupa İlaç Ajansı da nisan ayında Columvi'nin kullanılmasını tavsiye etmiş, ancak ajans ilacın yalnızca sitokin enflamasyonuna bağlı ağır reaksiyonların yönetimi konusunda uygun tıbbi desteğe erişimi bulunan kanser hastalarının teşhis ve tedavisinde deneyimli hekimler tarafından yapılması uyarısında bulunmuştu. Kaynak: Basın Bülteni

Antibiyotik Direncini Engelleyen İlaç Bulundu

Science Advances dergisinde yayımlanan bir çalışmada araştırmacılar bakterilerin antibiyotik direncini geliştirme yeteneğini önemli ölçüde azaltan dekvalinyum klorür (DEQ) adlı bir ilaç geliştirdi. Bu ilaç, evrim yavaşlatan ilaçlar için bir kanıt niteliği taşıyor. Dr. Susan M. Rosenberg liderliğindeki ekip, E. coli bakterilerinin siprofloksasin adlı antibiyotiğe maruz kaldığında başka iki antibiyotiğe direnç geliştirmesini önlemek veya yavaşlatmak amacıyla bir çalışma yürüttü. Araştırmacılar DEQ'nun bakterilerde yeni mutasyonların oluşma hızını azalttığını keşfetti. Rosenberg laboratuvarında yapılan önceki çalışmalar, siprofloksasine maruz kalmanın bakteri kültürlerinde mutasyon oranını artırdığını, bakterilerde stres kaynaklı mutasyona neden olan bir sürecin olduğunu ortaya koymuştur. DEQ: Bakteriyel antibiyotik direncini yavaşlatmak için umut veren ilaç Siprofloksasin ile tedavi edilen hayvan enfeksiyonlarında araştırmacılar, bakterilerin stres kaynaklı genetik bir mutasyon sürecini aktive ettiğini gözlemledi. Siprofloksasin direnci çoğunlukla yeni mutasyonların gelişmesiyle ortaya çıktı, yani bu direnç genleri başka bakterilerden kalıtımla geçmek yerine bakterinin kendi içinde geliştirildi.Antibiyotik direncini önlemek amacıyla araştırmacılar insan kullanımı için onaylanmış 1.120 ilacı tarayarak, direnç mutasyonlarının ortaya çıkmasına neden olan bakteriyel stres yanıtını düzenleyen bir ilaç olarak DEQ'yu belirledi. DEQ, bakterilerin üremesini yavaşlatmayan ve böylece mutasyon geçirerek ilaca dirençli hale gelen bakterilere bir büyüme avantajı kazandırmayan "gizli" bir ilaç olma özelliğini taşıyor.Klinik insan deneyleri yolda Ekip, DEQ'nun siprofloksasin ile birlikte uygulandığında laboratuvar kültürlerinde ve hayvan enfeksiyon modellerinde antibiyotik direnci sağlayan mutasyonların gelişimini azalttığını ve bakterilerin DEQ'ya direnç geliştirmediğini gözlemledi. Mutasyon yavaşlatma etkisi düşük DEQ konsantrasyonlarında elde edildi. Bu durum, ilacın bakteriyel antibiyotik direncini yavaşlatma yeteneğini değerlendirmek için gelecekte klinik deneyler yapılmasına olanak sağlayacak. Araştırmacılar DEQ'nun antibiyotik direnciyle mücadeledeki potansiyelini değerlendirmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu, ancak bu çalışmanın bu küresel sağlık sorununa çözüm bulma yolunda önemli bir adımı temsil ettiğini ifade ediyor.  Kaynak:AA

ASELSAN Genel Müdürlüğü Görevine Ahmet Akyol Atandı

Ahmet Akyol, Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümünden 2005 yılında mezun oldu. Stanford Üniversitesi’nde İnovasyon Liderlik eğitimi alan Akyol, Cranfield Üniversitesi’nde elektro-optik ve haberleşme konularında eğitimlere katıldı. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nde Kamu Yönetimi yüksek lisans eğitimini tamamlayan Akyol, tez çalışmalarına devam ediyor. 1982 İzmit doğumlu olan Ahmet Akyol, 2006-2007 yılında asteğmen olarak askerlik görevini yerine getirdi. Ahmet Akyol, 2007-2022 yılları arasında Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, TÜBİTAK, HAVELSAN, Quantum3D’de mühendis, müdür, müşavir, Yönetim Kurulu Üyesi ve Başkan Vekili gibi farklı görevlerde bulundu. 2018 yılında atandığı Savunma Sanayii Başkanlığı Muhabere Elektronik ve Bilgi Sistemleri (MEBS) Daire Başkanlığı görevine üç yıl süreyle devam etti. 2021-2022 yıllarında ise yine Savunma Sanayii Başkanlığı’nda Elektronik Harp ve Radar Sistemleri (EHRS) Daire Başkanlığı görevini yürüttü. Görevi boyunca çok sayıda kritik savunma sanayi projesinin sorumluluğunu üstlendi. Savunma Sanayii Başkanlığı’ndaki görevlerinin ardından 2022 yılı haziran ayında ASELSAN Yönetim Kurulu kararı ile ASELSAN Genel Müdür Yardımcısı ve Mikroelektronik, Güdüm ve Elektro-Optik (MGEO) Sektör Başkanlığı görevine atandı. TÜBİTAK-SAGE Yönetim Kurulu üyeliği ve ülkemizi temsilen NATO Bilim ve Teknoloji Organizasyonu (STO) Sensör ve Elektronik Paneli kurul üyeliğini sürdüren Akyol, evli ve üç çocuk babasıdır. Kaynak: Basın Bülteni

Mavi Sertifikalı Aronyalar Satışa Çıktı

Tarımsal Biyoteknoloji Araştırma ve Üretim Birim Müdürü Doç Dr. Hayat Topçu, AA muhabirine, bölgede bitki çeşitliliğini arttırmayı hedeflediklerini söyledi.NKÜ'nün, Naip Mahallesi'ndeki birimde araştırma ve üretim çalışmalarının yapıldığını belirten Topçu, laboratuvarda steril koşullarda oluşturulan yapay besin ortamında doku kültürü ile üretilen aronyaların üreticiler tarafından satın alınabileceğini söyledi. Topçu, birimde yaptıkları çalışmalarla bitkilerde mikro çoğaltım, dış ortama alıştırma yaptıklarını belirterek, "Doku kültürü ile üretilen bitkiler tüpte geliştiği için her mevsim ekilebilir. Bitkilerimiz daha verimli ve dış koşullardan bağımsız şekilde olduğu için küçük alanlardan çok fazla bitki elde edebiliyoruz. Aronya yeni bir bitki ancak ülkemizde birkaç yıldır çok fazla talep görüyor. Mavi sertifikalı üretim yapan çok az yer olduğu için bizde mavi sertifikalı ürünlerimizi birimimizde üretiyoruz." diye konuştu.Üreticilere öncü olmak amacıyla mavi sertifikalı aronya üretimi gerçekleştirdiklerini vurgulayan Topçu, sertifikaya sahip aronya üretimi yapacak üreticilere devletin ayrıca destek verdiğinin de altını çizdi. Üniversitenin internet sayfasından duyuru yaparak aronya satışını ilan ettiklerini vurgulayan Topçu, "Mavi sertifikalı ürün alındığında hangi çeşidin alındığı biliniyor ve herhangi bir çeşit karışıklığı yaşanmıyor. Doku kültürü ile aronya üretimine yeni başladık. Seralarımızda 15 bin bitkimiz mevcut. Boyuta göre çiftçiye ulaşma fiyatları değişiyor. 30 santimetre üzeri ve daha küçük boyda bitkilerimiz mevcut." ifadelerini kullandı. Kaynak:AA

BAE Heyeti'nden Türk Savunma Sanayiine Yatırım

BAE’den geniş bir heyet, Türkiye’ye geldi. Türkiye’de yatırım fırsatları arayan heyet ilgili bakanlık temsilcileriyle geniş katılımlı iki toplantı düzenledi.İki gündür Ankara’da yapılan toplantılarda ilgili bakanlıklar önlerindeki yatırım programını BAE heyetiyle paylaştı. Yenilenebilir enerji başta olmak üzere savunma sanayii, metro, hızlı tren gibi altyapı projeleri ile iki ülke arasında ticaretin artırılması üzerinde duruldu. Hürriyet’in haberine göre; toplantılarda BAE’den Türkiye’ye 25-30 milyar dolarlık yatırım gelmesinin öngörüldüğü, Türkiye’nin ihracatının da 5 milyar dolardan 10 milyar dolara çıkmasının hedeflendiği belirtildi. Öte yandan yatırım faaliyetlerinde, savunma sanayiinin de ön plana çıkacağı tahmin ediliyor.Türk savunma sanayii şirketleri, Şubat 2023’te BAE’nin başkenti Abu Dabi’de gerçekleştirilen IDEX’23 Savunma Sanayii Fuarı’na rekor katılım göstermişlerdi. Fuar sırasında; SİHA, akıllı mühimmat, zırhlı araç ve pan-tilt gibi çok çeşitli ürünlerin ihracatlarına yönelik anlaşmalar imzalandı. Öte yandan BAE ile Türkiye, ortak hassas güdümlü mühimmat geliştirecek. BAE, Türkiye’den taarruz helikopteri tedarik etmekle de yakından ilgileniyor. Roketsan ile Tawazun arasında MoU Yine IDEX’23 sırasında Roketsan ile BAE savunma sanayii sektörünün çatı kuruluşu Tawazun arasında bir mutabakat muhtırası (MoU) imzalanmıştı. Mutabakat Zaptı kapsamında Tawazun Council ve ROKETSAN, BAE’ye en yeni teknolojileri ve rekabetçi sistem çözümlerini sunmak için yakın işbirliği içinde çalışmaya devam edecek. ERDOĞAN BAE YOLCUSU Seçimlerden sonra ilk yurtdışı ziyaretini geleneksel olarak KKTC ve Azerbaycan’a yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, bayram sonrasında geniş bir heyetle Birleşik Arap Emirlikleri’ne gitmesi planlanıyor. Türkiye’ye gelen BAE heyetinin iki günlük çalışmasının da bu ziyarette imzalanması muhtemel protokollerin ön çalışması olduğu belirtiliyor. Kaynak:İHA

Yer Altından Çekilen Sular Dünya'nın Eksenini Kaydırdı

Son yapılan bir araştırmaya göre, yer altından çekilen su miktarı Dünya'nın dönüş ekseninin kaymasına neden oldu.  Yeraltı suları insanlar ve çiftlik hayvanları için içme suyu sağlar ve yağmurun az olduğu zamanlarda ekinlerin sulanmasına yardımcı olur.  Yaklaşık 4,3 santimetre doğuya doğru eğildi Ancak yeni araştırma, on yıldan uzun bir süredir devam eden yeraltı suyu çıkarma işleminin gezegenimizin döndüğü ekseni kaydırdığını ve yılda yaklaşık 4,3 santimetre oranında doğuya doğru eğdiğini gösteriyor. Araştırmacılar, Geophysical Research Letters dergisinde yayınlanan çalışmada, bu kaymanın küresel deniz seviyesinin yükselmesine katkıda bulunduğu için Dünya yüzeyinde bile gözlemlenebilir olduğunu bildirdi. Güney Kore'deki Seul Ulusal Üniversitesi'nde yer bilimleri eğitimi bölümünde profesör olan çalışmanın başyazarı Ki-Weon Seo konuyla ilgili olarak, "Dünya'nın dönüş kutbu aslında çok değişiyor" dedi.  Seo, "Çalışmamız, iklimle ilgili nedenler arasında, yeraltı suyunun yeniden dağılımının aslında dönme kutbunun kayması üzerinde en büyük etkiye sahip olduğunu gösteriyor" ifadelerini kullandı. NASA, ilk Japon 'özel sektör' uzay aracının Ay yüzeyindeki enkazını tespit etti. Denizaltı aracı Titan kazası sonrası uzay turizminin denetlenmesi çağrıları arttı Seo, araştırmacıların daha sonra, eksen kaymasının ne kadarının yalnızca yeraltı suyu pompalamasından kaynaklandığını belirlemek için "modeldeki yeraltı suyu kütle değişimini kullanarak" deniz seviyesindeki değişimleri değerlendirdiklerini söyledi. Modellere göre, yeraltı suyunun yeniden dağılımı, Dünya'nın dönme eksenini yirmi yıldan kısa bir süre içinde 78,7 santimetre fazla doğuya eğdi. Dönme eksenindeki uzun vadeli değişimlerin en önemli itici gücünün, Dünya'nın kabuğu ile dış çekirdeği arasındaki katmanda erimiş kayanın hareketi olan manto akışı olduğu zaten biliniyordu. Seo, yeni modellemenin yeraltı suyu çekiminin ikinci en önemli faktör olduğunu ortaya koyduğunu kaydetti.  Dünya'nın kayan ekseni Dünya'nın dönüşünü hissedemiyor olabilirsiniz, ancak kuzey-güney ekseninde saatte yaklaşık 1.609 kilometre hızla dönüyor. NASA'nın Jet İtiş Gücü Laboratuvarı'nda araştırmacı bilim insanı olan Surendra Adhikari, mevsimsel değişimin gelgitlerinin gezegenin dönüş ekseninin açısıyla bağlantılı olduğunu ve jeolojik zaman içinde eksen kaymasının iklimi küresel ölçekte etkileyebileceğini söyledi.  Dünya'nın içi, yoğun ve sıcak bir çekirdeği çevreleyen kaya ve magma ile katmanlı. Ancak en dıştaki kayalık katmanda büyük miktarlarda su da bulunuyor. Gezegenin yüzeyinin altında, akifer olarak bilinen kayalık rezervuarların, dünyadaki tüm yüzey nehirleri ve göllerinden 1.000 kat daha fazla su içerdiği tahmin ediliyor. Kaynak: Euronews

E-bülten için aşağıdaki bilgileri doldurmanız yeterli.

Giriş Yap

Şifremi Unuttum Kayıt Ol

Kayıt Ol

Şifremi Unuttum