Haberler

NASA 3D Baskılı Ay Evleri için 2040’ı Hedefliyor

New York Times’ın yedi NASA bilim adamıyla röportaj yaptığı bir raporda; hepsi, uzay ajansının ay yapıları için iddialı 2040 zaman çizelgesinin kriterleri karşılamaya devam etmesi halinde hedefin ulaşılabilir olduğunu söyledi. NASA’nın Teknoloji Olgunlaşması Direktörü Niki Werkheiser, “Önemli bir andayız ve bazı yönlerden bu bir rüya sahnesi gibi hissettiriyor. Diğer yönlerden ise buraya gelmemiz kaçınılmazmış gibi geliyor.” dedi. Plan, kaya parçaları, mineral parçaları ve ay yüzeyinin üst katmanındaki tozdan elde edilen ay betonu kullanılarak yapılar inşa etmek için bir 3 boyutlu yazıcı gönderilmesini içeriyor. NASA, projedeki evler için 3D yazıcı ile üretim yapan Teksas merkezli bir inşaat şirketi olan ICON ile ortaklık kurdu. Şirket, halihazırda Austin’deki evsizler için bu yöntemi kullanarak yüzlerce yapı ve Meksika’da kasırgaya dayanıklı evler inşa etti. Yazıcı 48 saat kadar kısa bir sürede ev inşa edebiliyor.ICON, 2020’den beri NASA ile çalışıyor ve 2022’de uzay tabanlı inşaat sistemleri inşa etmek için 57 milyon dolar fon aldı. Ay ve daha sonra Mars’taki evlerin 3 boyutlu basılması, açıkçası Dünya’dakinden çok daha zorlu. Vakum koşulları ve radyasyon seviyeleri sadece iki konu, ancak Fortune, ICON’un sisteminin bunları nasıl ele aldığını görmek için önümüzdeki Şubat ayında NASA’nın Marshall Uzay Uçuş Merkezi’nde test edileceğini yazıyor. Yapıların aynı zamanda mikro meteoritlere ve aşırı sıcaklığa karşı da korunması gerekecek. NASA ayrıca Dünya’da test edilmek üzere 3.400 Fahrenheit dereceye kadar sıcaklıklara dayanabilen ay betonunun simülasyonunu mükemmelleştirmek için çalışıyor.ICON kurucu ortağı ve CEO’su Jason Ballard, “Uzay araştırma paradigmasını ‘oraya geri dönmek’ten ‘orada kalmak’a dönüştürmek için, ayın ve diğer gezegensel cisimlerin yerel kaynaklarını kullanabilecek sağlam, esnek ve geniş kapsamlı sistemlere ihtiyacımız olacak.” dedi. Kapı, fayans ve mobilya gibi genel ev eşyaları için NASA, üniversiteler ve özel şirketlerle çalışıyor. NASA’nın ayrıca 3D yazıcıyı taşıyan roketler için ay yüzeyinde iniş pistleri inşa etmesi gerekecek. Bu yastıklar iniş sırasında oluşan tozun azaltılmasına yardımcı olacak. Werkheiser, “Doğru insanları doğru zamanda ortak bir amaç için bir araya getirdik, bu yüzden oraya varacağımızı düşünüyorum.” dedi. “Herkes bu adımı birlikte atmaya hazır, dolayısıyla temel yeteneklerimizi geliştirirsek bunun mümkün olmaması için hiçbir neden yok.” diye ekledi. NASA, sivillere yönelik ay evlerinin maliyetinin veya mülkiyet yapısının ne kadar olacağını düşünmek için henüz çok erken olduğunu ekledi. 1967 Dış Uzay Anlaşması hiç kimsenin aya sahip olamayacağını ilan ediyor. İlk adım, astronotları gelecek yıl ayın yörüngesine gönderecek olan Artemis 2 görevi. Artemis 3 görevi sırasında insanlar 2025 veya 2026’da ay yüzeyine dönecek. SpaceX‘in Starship’inin yardımıyla Ay’ın Güney Kutbu’na inecek. Kaynak:AA

Antalya, Uzay Kongresi’ne Ev Sahipliği Yapacak

Kocaeli’nin Gebze ilçesinde yer alan Bilişim Vadisi’nde düzenlenen “Büyütech Türkiye’nin İlk Kamera Sistemleri Üretim Tesisi Açılış Töreni”nde konuşan Kacır, Uluslararası Uzay Konferansı’nın dünyanın en büyük uzay etkinliği olduğuna dikkat çekerek “Bu konferans bu yıl Azerbaycan’da, Bakü’de gerçekleşiyor. Biz 2026’da bu büyük etkinliğin Türkiye’de, Antalya’mızda gerçekleşmesi için aday olmuştuk ve bu adaylık süreciyle ilgili bir yarış içindeydik. Az önce arkadaşlarım arayarak bildirdiler ki, Türkiye’miz bu yarışı kazandı ve 2026’da dünyanın en büyük uzay kongresine Antalya ev sahipliği yapacak. Ülkemize, milletimize hayırlı olsun. Bu başarı, Türkiye Yüzyılı’na adım atarken işte hep birlikte inşa ettiğimiz bilim, AR-GE, inovasyon ekosisteminin, girişimcilik ekosisteminin başarısıdır. Ben inanıyorum ki, hep birlikte Türkiye Yüzyılı’nda çok daha büyük işlere imza atacağız” ifadelerini kullandı. Türkiye Uzay Ajansı (TUA) Başkanı Serdar Hüseyin Yıldırım da 77. Uluslararası Uzay Kongresi’nin Antalya’da düzenlenecek olmasından duyduğu memnuniyeti belirterek “Türkiye’nin dünya uzay cemiyetindeki yeri çok daha yukarıya çıkmış olacak” dedi. TÜRK FİRMASINDAN TOGG'A DİJİTAL GÖZLER Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fatih Kacır, Büyütech firmasına ait Türkiye’nin ilk kamera sistemleri üretim tesisini hizmete açtı.  Bakan Kaçır, Büyütech ‘in Togg’a hizmet veren start-uplardan biri olduğunu belirterek “2023 yılı içinde girişim sermayesi fonlarından toplam 4 milyon doların üzerinde yatırım alan Büyütech bugün Togg’un sürücü yorgunluk algılama ve çevresel görüş kamera sistemlerini üretiyor. Yıllık 800 bin kamera üretim kapasitesine sahip Büyütech, uluslararası bir marka olma yolunda önemli adımlar atıyor” dedi.  Kaynak:DHA

TOSB ve Siemens’ten Dev Teknoloji Yatırımı

TOSB ve Siemens'ten Dev Teknoloji Yatırımı: Türkiye'de otomotiv tedarik sanayi temsilcilerinin faaliyet gösterdiği tek global kümelenme organizasyonu TOSB, dev bir yatırıma ev sahipliği yapıyor. Akıllı enerji dağıtımında ve enerji verimliliği projelerinde öncü olan Siemens Türkiye ile temiz enerji elde etmek, elektrik kesintileri ve elektrik dalgalanmalarını engellemek için yatırım ve iş birliği anlaşması yapıldı. 3,5 Milyon Euroluk Yatırım Projenin tanıtımı, Siemens Türkiye ve TOSB arasında gerçekleştirilen imza töreni ile yapıldı. TOSB'daki törende, Siemens Türkiye Elektrifikasyon ve Otomasyon Ülke Finans Müdürü Işıl DUYGU, Siemens Türkiye Elektrifikasyon ve Otomasyon Ülke Müdürü Alper Çelebi, TOSB Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mehmet Dudaroğlu ve TOSB Yönetim Kurulu Başkan Vekili Alper Kanca sözleşmeyi imzaladı. Dudaroğlu, 3,5 milyon euro tutarındaki proje kapsamında sürdürülebilir enerji alanında ilklerden birine imza atıldığını belirtirken “TOSB'un ilk 10 yıllık büyüme planlarındaki enerji ihtiyacıyla birlikte gelecek enerji ihtiyacını da sigortalayacak ‘TOSB İndirici Merkez ve Elektrik Dağıtım Şebekesinde Revizyon ve Kapasite Artış Yatırımı' için çalışmalarımız sürmektedir.  Bu yatırım ile TOSB'un sınırları dışında da yaşanan arızalar ve manevra çalışmalarından etkilenilmeyecektir” dedi.Siemens Türkiye Elektrifikasyon ve Otomasyon Ülke Müdürü Alper Çelebi, bu imzalarla sanayide etkili, güvenilir ve sürdürülebilir enerji sistemleri uygulamalarının başladığını belirterek, “İşletmek ile sorumlu olunan şebeke elektrik/su/doğal gaz gibi alt yapılara ait geniş bir sahaya dağılmış işletme elemanlarından uzaktan anlık veri toplayan, bu verileri işleyerek işletmeciler için anlamlı bilgilere dönüştüren, uzaktan ilgili şebekenin kontrol ve kumanda edilmesine imkan veren, gerektiğinde sistemi otomatize (otonom) hale getirebilen ve diğer altyapılar ile bilgi alışverişi yapabilen merkezi kontrol sistemlerinin bütününe SCADA diyoruz. Proje kapsamında ilk etapta TOSB'un tüm çalışma alanlarında kurulacak SCADA sistemi sayesinde şebekelerin otonom olarak yönetilmesini mümkün kılarken Siemens Türkiye mühendislik hizmetleri ile oluşturulacak IOT uygulamalarıyla da dijital koruma sistemi arıza riskleri ve etki alanlarını azaltacağız. Siemens, teknolojisi ile TOSB'un dijital dönüşüm yolculuğunu başlatırken kesintisiz enerji altyapısı ile sanayicilerine daha rekabetçi bir üretim imkanı sunacak” diye konuştu. Proje kapsamında 20 yıl önce yine Siemens tarafından kurulan altyapıyı koruduklarını vurgulayan Çelebi, “Mevcut altyapıyı güncel teknolojiler ile donatarak ömrünü 20 yıl daha uzatmış olduk. Bu bağlamda yaklaşık 5 milyon Euro tutarındaki 200 adet yeni hücre üretiminin önüne geçerek müşterimize sürdürülebilir değer yaratmış olduk. Öte yandan projenin maliyetini yüzde 50 azalttık” ifadelerini kullandı.  TOSB Başkanı Dudaroğlu, ayrıca projenin tamamlanmasıyla birlikte şebeke koruma sistemimiz de geliştirilecek ve üyelerden gelen arızalardan artık diğer üyelerimizin etkilenmeyeceğini ve TOSB sınırları dışında oluşan arızalarda ise uzaktan müdahaleyle arızanın izole edileceğini belirtirken; “Proje kapsamında devreye alınacak SCADA sistemi ile şebekenin ihtiyacı olan koruyucu-önleyici bakımlar sistem tarafından raporlanabilecek” açıklamasında bulundu. Kaynak:AA

Ay’da Su Bulmak İçin Hindistan ve Japonya İşbirliği Yapacak

Hindistan ve Japonya, 2025 yılında Ay’ın güney kutbunda su aramak için ortak bir Ay görevi planlıyorlar. Bu görev, Japonya’nın keşif aracını ve fırlatıcıyı sağlayacağı ve Hindistan’ın ise iniş aracını göndereceği bir işbirliği. Japonya Havacılık ve Uzay Keşif Ajansı (JAXA) ile Hindistan Uzay Araştırma Örgütü (ISRO) arasında 2019 yılında bu ortak görev için anlaşma yapmıştı. Hindistan, bu anlaşmanın ardından Ay’a yumuşak bir iniş gerçekleştirerek dördüncü ülke oldu. Görev kapsamında JAXA, keşif aracını ve fırlatıcıyı sağlayacakken, Hindistan iniş aracını gönderecek.JAXA, görevin en erken 2025 yılında Japonya’nın yeni H3 roketiyle fırlatılmasını planlıyor. Görevin temel amacı, Ay’daki suyun miktarını ve kalitesini araştırmaktır. Bu veriler, gelecekte Ay’da sürdürülebilir insan faaliyetlerini desteklemek için kullanılabilir. LUPEX projesi, JAXA’nın inşa edeceği yüzey aracının otonom bir şekilde su aramasını ve numune toplaması yapacak. Ayrıca bu numuneler daha sonra analiz edilecek. Diğer uzay ajansları da kendi bilimsel yüklerini bu göreve dahil olacak. NASA, güney kutbunda hidrojen aramak için Nötron Spektrometresi’ni kullanacak, Avrupa Uzay Ajansı (ESA) ise yüzeydeki gaz basıncını ve kimyasal ayak izlerini değerlendirmek için EMS (Exospheric Mass Spectrometer) aracını kullanacak.Ay’ın güney kutbuna olan bu ilgi, donmuş suyun bu bölgede bulunabileceği düşüncesiyle ilgili .Bu su, gelecekte Ay’daki insan faaliyetlerinin bir enerji kaynağı olarak kullanılabilir. Bu nedenle birçok ülke Ay keşiflerine odaklanmış durumdadır. Hindistan, Chandrayaan-3 göreviyle bu bölgeye başarılı bir iniş yapmış, Rusya ise Luna-25 görevinde başarısız olmuştu. NASA, Artemis 2 göreviyle 2024’te astronotları Ay’ın etrafına göndermeyi planlamaktadır, ve Çin ise Ay’ın uzak tarafından örnekler toplamayı hedeflemekte. Bu tür Ay keşiflerinin amacı, gelecekte Ay’da sürdürülebilir insan faaliyetlerini desteklemek için gerekli bilgi ve kaynakları sağlamaktır. Kaynak:Basın Bülteni

TOMTAŞ Yıllar Sona Yeniden Hayat Buluyor

Türkiye'nin ilk uçak fabrikası TOMTAŞ, 97 yıl sonra yeniden Kayseri'de yeniden hayat buluyor. TOMTAŞ Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekşi, "Havacılık ve uzay teknoloji ekosisteminin can bulacağı bir merkez kuruyoruz" dedi. Türkiye Yüzyılı vizyonuna uygun bir şekilde 100 yıllık hayallerini gerçekleştireceklerini belirten TOMTAŞ Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekşi, "Havacılık ve uzay teknoloji ekosisteminin can bulacağı bir merkez kuruyoruz” dedi. TRUMAN DOKTRİNİ SONRASI ÜRETİMİNİ DURDURMUŞTU Ekşi, fabrikanın ilk kuruluş dönemine ilişkin de şu bilgileri paylaştı: "Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi (TOMTAŞ) 1926 yılında Kayseri'de kurulan ilk uçak fabrikamızın bağlı bulunduğu şirket ve akıllarda kalan ismidir. TOMTAŞ, o dönemin önemli havacılık şirketi Alman Junkers firması ile ortak olarak kurulmuş, 100 yıl önce kendi uçaklarımızı üretmek üzere kurgulanmış, faaliyette bulunduğu dönem içerisinde 200'den fazla uçak üretse de amacına matuf olamamış, yarım kalan hüzünlü bir hikayedir. Kurulduktan bir süre sonra yabancı ortak ile yolları ayrılmış, bu dönem içerisinde birden fazla üretim lisansı bir anlamda teknoloji transferi ile üretime devam edilmiştir. Ancak Truman Doktrini ve Marshall yardımları sonrasında 1950 yılında faaliyetlerini durdurmuş, uçak bakım hizmetleri vermeye başlamış ve 2. Hava İkmal Bakım Merkezi Komutanlığı'na bağlı fabrika müdürlüğüne dönüşmüştür. " TEKRAR KAYSERİ'DE KURULDU TOMTAŞ'ın küllerinden doğarak yeniden kurulduğunu vurgulayan Ekşi, devamında şunları kaydetti: 2023 yılının Mart ayında oluşan büyük konsensus ile başta T.C. Milli Savunma Bakanlığımız ve T.C. Savunma Sanayi Başkanlığımız, Büyükşehir Belediyemiz, ortaklarımız Tusaş, Asfat ve Erciyes Teknopark olmak üzere, devlet büyüklerimiz ve bu kutlu doğumun en başından beri dualarını gayretimize harceden milletimizin desteği ile TOMTAŞ, 100 yıl sonra tekrar Kayseri'de kuruldu. 100 yıl sonra tüm zorluklara rağmen bir hayalin tekrar hayat bulabilmesindeki kuşkusuz en önemli paylardan biri, 2000'li yıllardan sonra Cumhurbaşkanımızın vizyoner liderliğiyle hayat bulan milli teknoloji hamlesi, teknolojiye ve milli olana verdiği destektir. Özellikle milli teknoloji hamlesi milli projelerimiz ve firmalar için özgüven ve ilham kaynağı olmuştur. TOMTAŞ da milli teknoloji hamlesinin Kayseri'deki yansımasıdır." Kaynak:Basın Bülteni

Türkiye'nin Uluslararası Uzay Kongresi Adaylığı 6 Ekim'de Netleşiyor

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, "Uluslararası Uzay Kongresi"ni 2026'da kendi ülkelerinde yapmak üzere yarışan Türkiye ve Polonya'nın adaylığında son durumun bu yıl 2-6 Ekim'deki Bakü'de gerçekleştirilecek kongrede netlik kazanacağını belirterek, "Dünyanın en büyük uzay etkinliğine ev sahipliği yapmak, bizim için önemli olacak. Bakü'de verilecek kararın Türkiye'nin lehine olmasını umuyoruz." dedi. Kacır, Anadolu Ajansının 9'uncu kez global iletişim ortağı olduğu, Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı (T3 Vakfı) ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yürütücülüğünde İzmir Çiğli Havaalanı'nda gerçekleştirilen dünyanın en büyük uzay, havacılık ve teknoloji festivali TEKNOFEST'te, 2-6 Ekim'de Azerbaycan'da gerçekleştirilecek 74. Uluslararası Uzay Kongresi'ne ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu. Uluslararası Uzay Federasyonunun dünyada pek çok ülkenin üye olduğu en büyük uzay organizasyonu olduğunu ifade eden Kacır, Uluslararası Uzay Kongresi'nin de (International Astronautical Congress- IAC) bu alanda gerçekleştirilen en büyük etkinlik olduğunu söyledi. Kacır, yakın zamanda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Uluslararası Uzay Federasyonu Genel Sekreteri Christian Feichtinger'i Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde kabul ettiğini hatırlatarak, görüşmenin ana gündeminin, "Türkiye'nin, 2026'da düzenlenecek Uluslararası Uzay Kongresi'ne Antalya ile adaylığı" olduğunu anlattı. "Cumhurbaşkanı'mızın desteği önemli" Bu görüşmenin, Erdoğan'ın, Cumhurbaşkanı olarak bu işin ciddi destekçisi konumunda bulunduğunun da göstergesi olduğunu vurgulayan Kacır, "Ülkelerin en üst düzeyde bu süreçleri himaye etmesi karar vericiler için çok değerli oluyor. Sayın Cumhurbaşkanı'mız da özellikle bilim ve teknoloji alanlarında TEKNOFEST gibi pek çok organizasyonu güçlü şekilde himaye ediyor. Bu organizasyonu da en güçlü şekilde himaye edeceğini misafiriyle paylaşmış olması, bizim için büyük bir destek oldu." diye konuştu. Kacır, bu yıl söz konusu kongrenin 74'üncüsünün Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de düzenleneceğini ve kendilerinin de TEKNOFEST Yönetim Kurulu ve T3 Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Selçuk Bayraktar ile buraya katılacaklarını bildirdi. TEKNOFEST yarışmacılarından ve girişimcilerinden de kongreye katılım olacağını dile getiren Kacır, aynı zamanda organizasyon kapsamında Türkiye'de bu alanda faaliyet gösteren pek çok kurum ve şirketi bir araya getirdikleri bir Türkiye standı açacaklarını da belirtti. Kacır, kendisinin de burada çeşitli temasları olacağına dikkati çekerek, "Yeni küresel işbirliklerinin tohumları bu organizasyon kapsamında Bakü'de atılmış olacak. Ben orada Sanayi ve Teknoloji Bakanı olarak mesajlarımı muhataplarıma en ileri düzeyde vermeye çalışacağım. Arkadaşlar da Türkiye'nin adaylık süreciyle ilgili sunumu gerçekleştirecek." diye konuştu. "İnşallah cuma günü Türkiye'ye bir müjdeyle döneceğiz" Kacır, Milli Uzay Programı ile küresel düzeyde dikkati çeken işlere imza attıklarını vurgulayarak, şu değerlendirmede bulundu: "Bunun da önümüzdeki dönemde Türkiye'nin önemli uzay etkinliklere ev sahipliği yapmasıyla taçlandırılmasını hedefliyoruz. Bursa'daki 34. Gezegen Kongresi bunlardan biriydi ama bunun çok daha büyüğü inşallah 2026'da Antalya'da gerçekleşmesiyle mümkün olabilir. Her yıl farklı ülkeler aday oluyor. Ciddi değerlendirme süreçlerinin sonunda karar veriliyor. Biz de Polonya'nın Poznan şehriyle 2026 için yarışıyoruz. Ama Antalya çok iddialı. Uluslararası büyük etkinlikleri yapmak üzere ciddi tecrübe kazanmış bir şehrimiz. Muazzam altyapılarımız var. 25 bin kişinin katılacağı, küresel düzeyde şirketlerin devlet kurumlarının üniversitelerinin bir araya geldiği dünyanın en büyük uzay etkinliğine ev sahipliği yapmak bizim için önemli olacak. Bakü'de verilecek kararın Türkiye'nin lehine olmasını umuyoruz. Bununla ilgili Bakanlık olarak Türkiye Uzay Ajansı (TUA) eliyle hazırlıklarımızı en ileri düzeyde sürdürüyoruz. İnşallah cuma günü Türkiye'ye bir müjdeyle döneceğiz. Biz her halükarda Türkiye'nin bu yolculuğunu hız kesmeden sürdürmesini sağlayacağız." Kaynak:AA

Sanofi Türkiye Girişimcilik Programı Pharm Up, Yeni Teknolojiler Keşfediyor

Yerli ilaç sanayisinin güçlendirilmesi, ülke politikalarının önemli parçası haline geldi. Türkiye’de de bu anlamda önemli atılımlar yapılıyor. Gerek yerli sermayenin yaptığı yatırımlar gerekse global şirketlerin teknolojilerini getirerek kurduğu tesisler ilaç ekosisteminin güçlenmesi adına yakından takip ediliyor. Bu adımlardan biri de geçtiğimiz aylarda Sanofi’den geldi. Sanofi 2022 sonu itibarıyla 43 milyar Euro’luk cirosu olan 90 ülkeye yayılmış bir şirket. 65 yıldır aynı isimle Türkiye’de faaliyet gösteriyor. O da kendine üretim üssü olarak Kırklareli’nin Lüleburgaz ilçesini seçmiş; buradaki tesiste bin 600 kişiyi istihdam ediyor. 1 milyar doların üzerinde yatırım yapılan fabrika, dünyadaki 69 üretim tesisi içinde ilk üçe giriyor. Burada hem şirketin kendi ilaçları hem de 22 uluslararası ve yerel firmanın ürünleri üretiliyor.‘ BİYOTEKNOLOJİDE STRATEJİK YATIRIM’ Sanofi Türkiye Ülke Başkanı ve Sanofi Türkiye, Afrika ve Orta Doğu Temel Ürünler Başkanı Cem Öztürk’ün hedefleri büyük. “Bu görevdeyken Türkiye’de orjinal molekül üretilmesini sağlamak amacındayım” derken, bu amaca onu taşıyacak önemli bir adımın da detaylarını verdi: “Lüleburgaz tesisi Türkiye ilaç sektörü toplam üretiminin yaklaşık yüzde 15’ini tek başına karşılıyor. Bu da demek oluyor ki Türkiye’de üretilen yedi kutu ilaçtan biri Lüleburgaz fabrikasından çıkıyor. Üretimin yüzde 11’ini aralarında Almanya, İngiltere, Fransa, Rusya, Brezilya ve Japonya’nın da bulunduğu 49 ülkeye ihraç ediyoruz. Şimdi yakın zamanda büyük bir teknoloji transferi gerçekleştirdik. Daha önce ithal edilen bir ilacın üretiminde kullanılan Geomatrix üretim teknolojisini, Türkiye’de üretmeye başladık. Bu teknoloji ilaçta yan etkiyi azaltıyor. Günde bir kez kullanılıyor. Şu anda üroloji alanında bu teknolojiyi kullanıyoruz. Bunun için üç yıl çalıştık. Sonunda başardık. Bu teknoloji dünyada sadece sekiz ilaçta kullanılabiliyor. Biz bu teknolojiyi Türkiye’ye getirerek yerli ilaç endüstrisine de katkı sağlamış olduk.” Cem Öztürk’ün bahsettiği yeni teknoloji ile 1 milyon kutu ilaç üretildi. Öztürk, teknoloji transferi sayesinde yılda 6.3 milyon Euro’luk ithalatı önleyeceklerini belirtti. GİRİŞİMCİLERE DESTEK VERİYOR CEM Öztürk son yıllarda dünyada fark yaratan ilaçların yeni girişimlerden çıktığı düşüncesiyle yeni bir girişimci destek programı başlattıklarını söyledi. PharmUp adındaki program Sanofi’nin üretim deneyimini Türkiye’de yeni gelişmekte olan inovasyon ekosistemine sunmayı hedefliyor. 2019 Endeavour işbirliğiyle başlayan PharmUp Girişimcilik Programı ile sağlık sektörüne yönelik çözümler geliştirebilecek her alandan ve sektörden girişimciyi bir araya getiriyor. *Program, her yıl yaklaşık beş start up seçmeyi hedefliyor. Seçilmiş start up’lar hızlandırma programına katılarak becerilerini ve çözümlerini geliştirmek için workshop ve mentorluk desteğinden faydalanırken, ilgili iş birimleri ile bir araya gelerek Sanofi ile iş birliği geliştirme ve Paris’te gerçekleştirilen Vivatech’e katılma fırsatı yakalıyor. Programa bugüne kadar toplamda 219 girişimci başvuru yaptı ve 22 girişim dahil oldu. Kaynak:AA

2023 Nobel Tıp Ödülü,mRNA Aşısının Geliştirilmesi Çalışmalarına Verildi

2023 Nobel Tıp Ödülü, mRNA içerikli Kovid-19 aşısının geliştirilmesini sağlayan çalışmalara imza atan 68 yaşındaki Macar asıllı bilim insanı Katalin Kariko ile 64 yaşındaki ABD'li bilim insanı Drew Weissman'a verildi. İsveç'teki Karolinska Enstitüsünde düzenlenen basın toplantısında, 2023 Nobel Tıp Ödülü'nü, mRNA içerikli Kovid-19 aşının geliştirilmesine imkan veren çalışmalara imza atan biyokimyager Kariko ve immünolog Weissman'ın kazandığı açıklandı. Katalin Kariko Kimdir? Katalin Kariko, 17 Ocak 1955'te Macaristan'ın Szolnok şehrinde doğdu. Üniversite ve doktora eğitimini Szeged Üniversitesi Biyolojik Araştırmalar Merkezi'nde tamamlayan Kariko, mRNA ile ilgili çalışmalarını sürdürebilmek için ABD'nin Philadelphia eyaletinde bulunan Temple Üniversitesi'ne davet edilmesi üzerine bu ülkeye yerleşti. Almanya merkezli BioNTech'te kıdemli başkan yardımcısı olan Kariko, BioNTech-Pfizer tarafından ortaklaşa geliştirilen Kovid-19 aşısının temelindeki mRNA teknolojisini Weissman ile birlikte geliştirmesiyle tanındı. Drew Weissman Kimdir? Drew Weissman, 7 Eylül 1959'da ABD'nin Massachusetts eyaletindeki Lexington şehrinde doğdu. 1981'de Brandeis Üniversitesi'nden mezun olan Weissman, 1997'de mRNA ve doğuştan gelen bağışıklık sistemi biyolojisini incelemek için Pennsylvania Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin akademik kadrosuna dahil oldu. Weissman ile Kariko, tanışmalarının ardından birlikte Kovid-19 aşısının temelindeki mRNA teknolojisini geliştirmeye yoğunlaştı. 2022 Nobel Tıp Ödülü'nü Paabo Kazanmıştı 2022 Nobel Tıp Ödülü, "soyu tükenmiş homininlerin genomları ile insan evrimine ilişkin keşiflerinden ötürü" 68 yaşındaki İsveçli biyolog Svante Paabo'ya verilmişti. Paabo, çalışmasında "küçük bir parmak kemiğinin genom verisiyle 30 bin yıl önce yaşayan ve denisovanlar olarak adlandırılan türleri" keşfetmişti. 1901 ila 2022'de 113 Nobel Tıp Ödülü verildi, ödül kazananlardan 12'si kadın. Nobel Tıp Ödülü'nün en genç kazananı, 1923'te insülinin keşfinden ötürü 32 yaşındaki Frederick G. Banting oldu. 1966'da "tümöre neden olan virüsleri" bularak Nobel Tıp Ödülü'nü kazanan 87 yaşındaki Peyton Rous ise bu ödülü alan en yaşlı bilim insanı olarak tarihe geçti. Paabo'nun babası Sune Bergström da "prostaglandin" maddesine ilişkin buluşları dolayısıyla 1982 Nobel Tıp Ödülü'nü aldı. Nobel Ödülleri Hakkında İsveçli Alfred Nobel'in vasiyeti üzerine ölümünden sonra 9 Haziran 1900'de kurulan Nobel Vakfının insanlığa hizmette bulunanlara verdiği ödüller, dünyada en saygın ödüller olarak kabul ediliyor. Nobel Ödülleri, İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi, İsveç Akademisi, Karolinska Enstitüsü ve Norveç Nobel Komitesi tarafından, fizik, kimya, edebiyat, barış ve tıp olmak üzere 5 ayrı dalda en başarılı kabul edilen kişiler veya kuruluşlara veriliyor. Bunlara ek olarak, Nobel Ekonomi Ödülü, 1968'de İsveç Merkez Bankasının Alfred Nobel'in anısına ekonomi dalında da ödül verilmesini kararlaştırmasıyla, ilk kez 1969'da verildi. Nobel Ödülleri, her yıl Alfred Nobel'in ölüm yıl dönümü olan 10 Aralık'ta düzenlenen törenle sahiplerine teslim ediliyor. Öte yandan ödüllerin 1901'deki başlangıcından bu yana verilmediği birkaç yıl oldu. Toplamda 49 defa yapılan ödül iptallerinin çoğu Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sırasında gerçekleşti. Ödül törenleri, Kovid-19 salgını nedeniyle 2020 ve 2021'de de yapılamamıştı. Kaynak : Basın Bülteni

Sterilizasyonun Baş Aktörleri

Temizoda Teknolojileri Derneği tarafından 8 Eylül 2023 tarihinde Ankara HiltonSA'da düzenlenen "Temizoda Paylaşımları"  etkinliklerinde bu sefer konumuz sterilizasyon oldu. "Sterilizasyonun Baş Aktörleri: Etilen Oksit ve Radyasyon" isimli etkinliğimize katılım ise oldukça yüksekti. Özellikle Tıbbi Cihaz Üreticilerinin yoğun olarak başvurduğu 2 sterilizasyon yönteminden olan "Etilen Oksit ve Radyasyon" konuları farklı açılardan ele alındı. Etkinlik açılış konuşmasını Temizoda Teknolojileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ecz. Dilek Sunar yaptı. Konuşmasına tüm konuşmacılara ve katılımcılara teşekkür ederek başladı. Konuşmasının devamında etkinliği yönetecek TTD Yönetim Kurulu Üyesi Alper Sarı'yı kürsüye çağırdı. Alper beyde kısa bir sunumun ardından ilk konuşmacıyı kürsüye çağırdı. Günün ilk konuşmacısı olan Disposet firmasından YunusBOZKURT sterilizasyon cihazı alırken nelere dikkat etmemiz gerektiği ile ilgili tüm deneyimlerini dinleyiciler ile paylaştı. Bunu yaparken; ünite seçiminden, departmanın hazırlanmasına ve alınması gereken güvenlik önlemlerine kadar birçok konuya parmak bastı. Sonrasında sahne alan Disera A.S. firmasından Umut ERSOY ise Türkiye’de bir tıbbi cihaz üreticisi olarak ilk olma özelliğini taşıdıkları Elektron Demeti (E-Beam) sterilizasyon tesisi hakkında bizlere bilgi verdi. Tesisin kurulma aşamasında karşılaşılan güçlükler, nelere dikkat edilmesi gerektiği, E-Beam teknolojisinin çalışma şekli, sürecin kontrolü ve doğrulamasına yönelik verdiği bilgiler ile dinleyicilerin ülkemiz için yeni sayılan bu teknoloji hakkında fikir edinmesini sağladı. Son konuşmacı Medcer firmasından Mehmet Fatih Örmeci ise bu 2 sterilizasyon yönteminin valide edilmesi esnasında dikkat edilmesi gereken detaylara dikkat çekti. Madde madde önemli olan parametreleri bize açıklayan Örmeci, sunumu esnasında sıklıkla yapılan hataların da altını çizdi. Günün son oturumunda ise 3 konuşmacı, etkinliğin Moderatörü Alper Sarı ile birlikte sahne aldı. Karşılıklı soru-cevap ile ilerleyen oturum, katılımcılardan gelen sorular ile devam etti ve etkinlik bu şekilde son buldu. Etkinlik esnasında birçok Tıbbi Cihaz üreticisi, Validasyon firmaları, Akredite Laboratuvarların yanı sıra Sağlık Bakanlığı-TİTCK, Tarım ve Orman Bakanlığı uzmanları hazır bulundu. Temizoda Teknolojileri Derneği'nin bir sonraki etkinliği 25 Ekim 2023 tarihinde İstanbul Lütfi Kırdar'da BIOEXPO "Yaşam Bilimleri" Fuarları" ile eş zamanlı düzenleyeceği "GMP Ek 1 Kılavuzu 2022 Revizyonları" sempozyumudur. Steril tıbbi ürünlerin üretimi konusunda özel rehberlik sağlayan GMP Kılavuzunun Ek 1'i 2008 yılından beri güncellenmemişti. Bu revizyonun amacı netlik katmak, Kalite Risk Yönetimi (QRM) ilkelerini tanıtmak, yeni teknolojilerin ve yenilikçi süreçlerin dâhil edilmesine izin vermek ve yapıyı daha mantıklı bir akışa dönüştürmektir. Bilgi : https://lnkd.in/dudTPB2K

Çikolata yerine Kullanılan Kokolin Sağlığı Tehdit Ediyor

Çikolata benzeri peynir altı suyundan veya kakao tozundan yapılan kokolin ürününün zararlı olduğuna dikkat çeken Çikolata Uzmanı Elif Aslı Yıldız, "Gerçek çikolata yüzde 100 kakao yağından yapılır. Çikolata diye satılan kokoline dikkat edilmesi gerekir. Bu ürün kakao yerine kakao tozu barındıran çikolata benzeri bir tatlı türüdür" dedi. Bu yıl 31'inci kez düzenlenen Uluslararası Gıda Ürünleri ve Teknolojileri Fuarı'na yerli ve yabancı birçok gıda şirketi katılıyor. Şirketler burada inovatif ürünlerini sergilerken, gıdalarda kullanılan ürünlere de dikkat çekiyor. Çikolata Uzmanı Elif Aslı Yıldız, çikolata benzeri ürünlerin zararlı olduğuna dikkat çekti. Yıldız, "İnsan sağlığını tehdit eden, çikolata dahi diyemeyeceğimiz kokolini çikolata diye satıyorlar. Kokolin; içinde süt yerine peynir altı suyu tozu barındıran, kakao yağı yerine margarin, kakao yerine kakao tozu barındıran çikolata benzeri bir tatlıdır. Bu ürüne, çikolatanın kalitesini belirlemede önemli rol oynayan kakao yağını bulundurmadığından dolayı kokolin ismi verilir. Bu da insan sağlına zararlı bir üründür" dedi. "Çikolata diye sağlıksız ürün satıyorlar" Çikolata yerine ucuz maliyetli kokolin ürününü sattıklarını belirten Yıldız, "Çikolata alınırken gerçekten o ürünün çikolatamı olduğuna bakılması lazım. Bunu nasıl anlarız dersek; ürünün etiketine dikkat edilmesi gerekir. Açıkta satılan ürünlerden kaçınılmalı. Üreticisi belli olmayan merdiven altı ürünlerden uzak durulmalı. Çikolatada kakao yağı dışında bir yağ bulunmaması gerekir. Bitkisel yağ denilen alternatif yağlar olmaması gerekir. Gerçek çikolata yüzde 100 kakao yağından yapılan üründür. Özellikle çikolata tüketiminde çocukların yediği ürünlere dikkat edilmesi lazım. Çocuklara çikolata yedirirken gerçek çikolatalar yedirilmeli. Aslında çok önemli ve güzel bir ürün farklı şekilde üretildiğinde zarara dönüşebiliyor. Kakao yağı, vücut ısısının altında eriyebilen tek yağdır. Uygun fiyatlı ve ne olduğu belli olmayan ürünlerden kaçınılmalı. Kokolin, içinde süt yerine peynir altı suyu tozu barındıran, kakao yağı yerine margarin, kakao yerine kakao tozu barındıran çikolata benzeri bir tatlı türüdür. Bu ürün, çikolatanın kalitesini belirlemede önemli rol oynayan kakao yağını bulundurmadığından dolayı kokolin ismi verilir" diye konuştu. "14 kategoride 500 farklı ürün gamı" Öte yandan fuarı değerlendiren Yıldız, ''Fuar çok güzel başladı ve güzel devam ediyor. Dünyanın dört bir tarafından gelmiş, insanları İstanbul'da ağırlamak gurur verici. Yabancıların Türk çikolatalarına ilgisi çok büyük. Her ürüne değil, inovatif ürünlere daha çok ilgililer. Türkiye'de, her kategoride birçok kaliteli ve güzel ürünleri bulabiliyorlar. Ortadoğu'nun ülkemize her zaman ilgisi büyük. Bizim 14 kategoride 450 - 500 farklı ürün gamına sahibiz. Daha da yeni ürünlerimizi üretmeye çalışıyoruz. Bu ürünlerin 150 tanesi Türkiye'de bulunuyor. Ülkelere göre özel ürettiğimiz ürünlerde oluyor" şeklinde konuştu.   Kaynak: Basın Bülteni

Bilim İnsanları Domuz Embriyolarında İnsan Organı Geliştirdi

Hakemli bilimsel dergi Cell Stem Cell'de yayımlanan yeni bir çalışmaya göre, ilk defa hem insan hem de hayvan hücrelerini içeren katı bir insanlaştırılmış organ, başka bir canlı türünün içinde yetiştirildi. Ünlü bilim insanı Tao Tan, "Bu, insan-hayvan kimerizminde kayda değer bir ilerlemedir" diyerek deneyin çığır açıcı bir yönü olduğunu vurguladı. Çin'deki Kunming Bilim ve Teknoloji Üniversitesinden hücre biyoloğu Tao Tan, 2021'de ilk kimerik insan-maymun embriyosunun geliştirilmesine yardımcı olmuştu ancak bu yeni çalışmaya dahil olmadı. Dünya genelinde milyonlarca kişi organ nakli için sıra bekliyor. Bu insanların büyük çoğunluğunun böbrek nakline ihtiyacı var. Hayat kurtaran organ nakillerine yönelik bu talebi karşılamak amacıyla bilim insanları, hayvanlarda organ ve doku yetiştirmek için yeni yöntemler arıyor. Son birkaç yıldır önemli aşama kaydedildi ve farelerde sıçan organları, sıçanlarda fare organları ve domuzlarda insanlaştırılmış iskelet kası ve endotel dokusu başarıyla büyütüldü. Ancak insan hücrelerinin yabancı bir konakçı içinde gelişmesi oldukça zordur.  İNSAN ORGANLARI GELİŞTİRMEYE YÖNELİK TARİHİ BİR ADIM İnsan pluripotent kök hücreleri (iPSC), türlerin hücrelerinin farklı fizyolojik ihtiyaçlara sahip olması nedeniyle genellikle hayvanlara enjekte edildiğinde ölüyor. Science News'in haberine göre, Çin'deki Guangzhou Biyotıp ve Sağlık Enstitülerinden kök hücre biyoloğu Liangxue Lai ve ekibi, insan kök hücrelerinin hayatta kalma kabiliyetini artırmak için uzun yıllardır çalışıyor.  Domuz embriyoları hâlâ tek hücre iken ekip, böbrek gelişiminde gerekli olan iki geni düzenlemek için gen düzenleme aracı CRISPR/Cas9'u kullandı. Böylece, insan iPSC'leri boşluğa enjekte edildiğinde böbrek hücrelerine dönüşebildi. DOMUZLARDA GELİŞTİRİLEN EN YÜKSEK İNSAN HÜCRESİ SAYISINA ULAŞILDI İnsan kök hücreleri, hücreleri tutunacak bir yer edinip böbreği oluşturmaya başlayacak kadar uzun süre hayatta tutmak için apoptozu (hücre ölümünü) azaltan aktif genlere sahip olacak şekilde tasarlandı. Daha sonra 1.800'den fazla embriyo, taşıyıcı dişi domuzlara aktarıldı ve bunlardan beşi, ilk 28 gün içinde çalışma için toplandı. Beşinin de gelişim düzeylerine uygun normal böbrekleri vardı ve organlar yüzde 50 ila yüzde 60 oranında insan hücrelerine sahipti. Tao Tan, bunun bir domuzun içinde yetiştirilen herhangi bir organda şimdiye kadar gözlemlenen en yüksek insan hücresi yüzdesi olduğunu söylüyor. Araştırmacılar, daha fazla zaman verildiğinde, muhtemelen insan hücrelerinin domuz hücrelerini geride bırakmasıyla böbreklerin normal şekilde büyümeye ve gelişmeye devam etmeyeceğine dair hiçbir belirti olmadığını açıkladı. DÖNÜM NOKTASI NİTELİĞİNDE BİR ÇALIŞMA Kök hücreler, böbrek tübüler hücreleri ve gelişimsel doku da dahil olmak üzere çeşitli hücre tiplerine farklılaşırken, insan böbreği 70'ten fazla benzersiz hücre tipine sahiptir. Araştırmacılar yüzde 100 insandan oluşan bir organ geliştirilene kadar bu tür organ nakillerinin başarılı olamayacağını belirtiyor. Üstelik, yeni çalışmada birkaç iPSC'nin yanlışlıkla embriyoların beyinlerinde ve omuriliklerinde sinir hücrelerine farklılaştığı görüldü. Hücrelerin böbrek hücrelerinden farklı olarak rastgele göründüğünü söyledi ve sonucunda insan beyni olan hayvanların oluşmasının muhtemel olmadığını vurguladı.  Bu tür etik sorunlardan kaçınmak için ekip, kök hücrelerin nöronlara, genetik bilgiyi yavrulara aktaran germ hattı hücrelerine, yumurtalara ve spermlere farklılaşmasını düzenleyen genleri ortadan kaldıracağını söylüyor. Ekip aynı zamanda kalp ve pankreas da dahil olmak üzere diğer insan organ öncüllerini de domuzlarda yetiştirmenin peşinde.   Kaynak: Basın Bülteni

Inceptive, Yapay Zekayla Yeni Aşılar ve İlaçlar Tasarlamak İçin 100 Milyon USD Yatırım Aldı

Inceptive’in temel yeniliği, son teknoloji ürünü yapay zekayı kullanarak “biyolojik yazılım” oluşturmayı ve bunu insan hücrelerinde yürütülebilir talimatları kodlamanın bir yolu olarak tasavvur etmeyi içerir. Bu dönüştürücü yaklaşım, sektörün 50 milyar dolarlık bir pazar fırsatını gözetlediği, ilaç geliştirmede yapay zekadan yararlanmak için milyarlarca dolarlık finansman sağlayan biyoteknoloji girişimlerinin daha geniş bir eğilimini yansıtıyor. Sadece dört yıl önce kurulan Inceptive’in değerlemesi 2021’de 100 milyon dolardan bu son turda 300 milyon doların üzerine çıktı ve Obously Ventures gibi yatırımcıların ilgisini çekti. Girişimin yapay zeka platformu, Pfizer ve BioNTech’in Kovid-19 aşılarında kullanılanlara benzer, benzersiz mRNA tabanlı moleküller tasarlıyor. Inceptive, onaylandıktan sonra bu moleküllerin lisansını daha fazla geliştirme ve klinik denemeler için ilaç firmalarına verir. Avrupa’nın önde gelen ilaç şirketlerinden biriyle işbirliği yapan Inceptive, yenilikçi bir bulaşıcı hastalık aşısı üzerinde çalışıyor. mRNA aşıları Kovid-19’a karşı üstün başarı gösterirken, başarılarının diğer aşı kategorilerinde tekrarlanması hala bir zorluk olmaya devam ediyor. Inceptive, on yılın sonuna kadar beklenen 700’den fazla programla büyüyen mRNA ilaç geliştirme ortamını desteklemeyi amaçlıyor. Exscientia, Verge Genomics ve Recursion Pharmaceuticals dahil olmak üzere çok sayıda biyoteknoloji şirketi yapay zeka destekli ilaçları piyasaya sürdü. Ancak ilaç geliştirmedeki temel engel klinik araştırmalar olmaya devam ediyor.    Kaynak: Basın Bülteni

Uluslararası Uzay İstasyonu'nun mantar sorunu çözülmüş olabilir

Uluslararası Uzay İstasyonu'ndaki su geri kazanım sistemlerindeki tıkanıklıklar o kadar artmış durumda ki hortumların temizlenmesi ve yenilenmesi için Dünya’ya geri gönderilmeleri gerekmişti. Bu durum, birbirlerine ve genellikle de yüzeylere (örneğin su geri kazanım borularının iç kısımlarına) yapışan mikroorganizmaların oluşturduğu biyofilmler sayesinde meydana geliyor. Bu mantar üremeleri ISS’teki su işleme birimlerinin filtrelerini tıkayabildiği gibi astronotların hastalanmasına da neden olabilir. Ancak şimdi ise bir çözüm bulunmuş olabilir. Uzayda mikrop sorunu iyofilmler uzay giysileri, geri dönüşüm üniteleri, radyatörler ve su arıtma tesisleri de dahil olmak üzere ekipmanın bütünlüğünü tehlikeye atabildiğinden ve ekipmana zarar verebildiğinden, etkilenen malzemeleri değiştirmek uzay ajanslarına oldukça pahalıya mal olabiliyor. NASA’nın 2023 yılı için ISS’in kargo ihtiyaçlarını gidermek için yaklaşık 1,3 milyar dolar ayırdı. Bu önemli derecede yüksek bir maliyet. Öte yandan uzay görevlerinde mikrobiyal büyümenin önlenmesi, özellikle Ay ya da Mars gibi, onarım ya da hasta astronotların tedavisi için Dünya'ya hızlı bir dönüşün mümkün olmadığı yerlere yapılacak uzun mesafeli yolculuklar için kritik önem taşıyor. Colorado Üniversitesi, MIT ve NASA Ames Araştırma Merkezi'ndeki araştırmacılar arasında yapılan ortak bir çalışmada, araştırmacılar uzay istasyonundan alınan örnekleri incelediler. Bilim insanları ayrıca "katılar ile sıvılar arasındaki sürtünmeyi ortadan kaldırma" konusunda uzmanlaşmış bir şirket olan LiquiGlide'daki uzmanlarla da güçlerini birleştirdi. Multidisipliner çalışma, yüzeylerin ince bir nükleik asit tabakasıyla kaplanmasının ISS’te bakteri üremesini engellediğini ortaya koydu. Bilim insanları, bu asitlerin mikropların yüzeylere yapışmasını engelleyen hafif bir negatif elektrik yükü taşıdığını belirtti. Bilim insanları ayrıca ISS’te kullanılan ilgili parçaların yüzeyini silikon yağ ile kayganlaştırılarak biyofilmlerin yapışmakta zorlandığı kaygan bir yüzey oluşturdu. Biyofilm oluşumunu önlemek için yüzeylerin nükleik asitlerle kaplanmasına yönelik bu özel yöntemin uygulanması, karasal örneklerde mikrobiyal oluşumun yaklaşık yüzde 74 oranında azaldığını gösterdi. Şaşırtıcı bir şekilde uzay istasyonu numuneleri yaklaşık yüzde 86'lık daha yüksek bir azalma gösterdi. Çalışmaya katılan Colorado Üniversitesi'nden mikrobiyoloji uzmanı Pamela Flores yaptığı açıklamada, "Bu performansı ne kadar süreyle devam ettirebileceğini bilmiyoruz. Bu yüzden kesinlikle daha uzun bir kuluçka süresi ve mümkünse sadece son noktalarda değil, sürekli bir analiz yapılmasını öneriyoruz.” ifadelerini kullanarak daha uzun çalışmaların gerekli olduğunu belirtti.   Kaynak: Basın Bülteni

Askeri Teknolojideki Yeteneklerle İhracat Başarısı

TÜBİTAK Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi (BİLGEM), askeri güvenlik projelerinden edinilen tecrübeyle geliştirdiği güvenlik çözümüyle ihracat başarısı yakaladı. Askeri ihtiyaçlara yönelik yürütülen kriptolojik ürünlerden edinilen tecrübelerle kurumsal ihtiyaçlara yönelik Donanımsal Güvenlik Modülü - Hardware Security Module (HSM) geliştirildi. Donanımsal Güvenlik Modülü, güçlü kimlik doğrulama için gerekli sayısal anahtarları koruyup yöneten ve kripto işleme sağlayan fiziksel bir cihaz olarak görev yapıyor. Bütünleşik güvenli kriptografik anahtar üretimi, depolama ve yönetim hizmetlerini sağlayan cihaz, "Rasgele Sayı Üretici" özelliği sayesinde, kırılması mümkün olmayan kriptografik altyapı oluşturuyor. TÜBİTAK BİLGEM tarafından 40 yıldır yürütülen farklı tip askeri güvenlik projelerinden edinilen birikim DIRAK HSM isimli yeni bir ürünün ortaya çıkmasını sağladı. Cihaz, Türkiye'de geliştirilmiş tek yerli ve milli "Rasgele Sayı Üretici" teknolojisi ile üst düzey güvenlik sunuyor. Enstitü bünyesindeki Milli Açık Anahtar Altyapısı ekibi tarafından geliştirilen DIRAK HSM, kişisel kullanım ile ticari ve kamu kurumlarının istifadesine sunuldu. İletişim, akıllı araçlar ve bankacılıkta kullanılıyor Bilgi güvenliği ve kişisel güvenliğe ihtiyaç duyulan alanlarda üstün bir altyapı oluşturan cihaz, 4,5G/5G altyapılarında, akıllı araçlarda, finans ve bankacılık sektörlerinde, blokzincir alanında kullanılmaya başlandı. Bilgi güvenliği ve kişisel güvenliğe ihtiyaç duyulan alanlarda üstün bir altyapı oluşturan cihaz, 4,5G/5G altyapılarında, akıllı araçlarda, finans ve bankacılık sektörlerinde, blokzincir alanında kullanılmaya başlandı. DIRAK HSM, hem Türkiye hem de uluslararası piyasada geçerli birçok sertifikayı aldı ve geleceğin teknolojisi sayılan "bulut çözümlerine" hazır hale getirildi. Uluslararası çözümlerle rekabet edecek seviyeye gelen DIRAK HSM, ürün pazarını domine eden cihazlara alternatif oluşturdu. TÜBİTAK BİLGEM, ürün geliştirme konusundaki bu başarıyı bir dizi ülkeden aldığı siparişlerle ticari alana da taşımayı başardı.   Kaynak Basın Bülteni

İLKO İlaç, Rus Pazarına Açılacak

Konya’ya olan vefa borcu sebebiyle kente ilaç fabrikası kurarak, bölgenin kalkınmasını destekleyen onursal lider Mustafa Öncel ile başlayan üretim sürecine ait konuşan Selçuklu Holding İdare Konseyi Üyesi ve İLKO İlaç Genel Müdürü Hatice Öncel, “Ülkemizdeki tüm üretim merkezlerinin İstanbul ve etrafına yapılması, Anadolu ve Doğu’nun ekonomik kalkınmasına da mahzur oluyor. Kurucumuz Mustafa Öncel, 50 yılı geçkin bir vakitte, Konya’nın kendisine kattıkları sebebiyle kentte bir üretim merkezi açmaya karar vermiş ve istihdamı, kalkınmayı desteklemiştir. Artık bu vazifesi bizler devraldık ve Konya’nın daha da büyümesi için yatırımlarımıza devam ediyoruz” dedi. Tüketici sıhhatine silusyum dahil edildi Küresel rekabette öncü şirket olmayı hedeflediklerini belirten Hatice Öncel, “Geniş eser portföyümüzün yanı sıra biyoteknoloji alanında ağır çalışmalarımız bulunuyor. Biyoteknolojide Türkiye’de birinci ve tek hücre çizgisi platformuna sahip firma olduğumuzu bilhassa belirtmek isterim. Rekombinant DNA teknolojisini araç olarak kullandığımız bu çalışmalarda birinci kademede kanser ve kansere bağlı hastalıklara yönelik olarak biyoteknolojik eserler geliştirme maksadıyla çalışıyoruz. Yeniden yaptığımız son yatırım ile Türkiye’de üretimi epey az ve geliştirilmesi sıkıntı olan High Potent ilaçların üretimine yönelik yeni bir üretim ünitemizi de yakında hayata geçiriyoruz. Burada da birinci etapta yüklü olarak onkoloji ve ender hastalıklara yönelik eserler üretilecek” bilgisini vererek şöyle devam etti: “Ortadoğu, Balkanlar, Uzakdoğu, Afrika ve Latin Amerika bölgelerinde 25’den fazla ülkeye ihracat yapıyoruz. Şu an için yeni amacımız ise Rus pazarı. Görüşmelerimiz var ve yakın vakitte Rusya’da ihracata başlayarak orada da büyümeye devam edeceğiz.” Türkiye’nin Ar-Ge’ye en çok yatırım yapan birinci 10 ilaç şirketi ortasında olan İLKO İlaç’ın bugüne kadar Ar-Ge’ye yaptığı yatırım bedeli 52 milyon euro olan şirket, 2016 yılında Wellcare markasıyla tüketici sıhhati alanına giriş yaptı. İLKO İlaç yeni eser kümesi Wellcare Collagen Beauty Boost’ta ise oksijenden sonra tabiatta en fazla bulunan 2’nci element silusyumu içeriğe dahil etti. Kaynak: Basın Bültreni

Bilim insanları laboratuvarda insan embriyosu yaptı

Araştırmacılar, yaşamın en erken evrelerindeki temel özelliklerin çoğuna sahip, gerçek insan embriyolarına benzeyen, sentetik (yapay) embriyo benzeri yapılar oluşturmak üzere büyük bir adım attı. İsrail'deki Weizmann Enstitüsünden araştırmacılar yeni bir çalışmada, insan embriyonik kök hücrelerini kullanan yakın tarihli bir çalışmayı referans alarak, şimdiye kadar üretilen en eksiksiz embriyoyu geliştirmeyi başardı. İspanya'nın Barselona şehrindeki Pompeu Fabra Üniversitesinden Profesör Alfonso Martinez Arias, "Bu, insana ait gelişim araştırmaları için yeni yollar arayan dönüm noktası niteliğinde bir çalışmadır" dedi. Öte yandan, bilim insanları laboratuvarda geliştirilen insan embriyoları neyi hedeflediklerini de açıklıyor. Araştırmanın amacı, yapay bir yaşamı mümkün kılmaya çalışmak değil, amaç embriyoların gelişimi hakkında daha fazla bilgi elde edebilmek.  Londra'daki Francis Crick Enstitüsünden Dr. James Briscoe, araştırmanın "birçok hamileliğin başarısız olduğu ve şimdiye kadar incelenmesi gerçekten zor olan insani gelişim dönemine bir pencere açmaya yönelik bir adım" olduğunu söyledi. YAPAY İNSAN EMBRİYOLARI NASIL GELİŞTİRİLDİ?  Çalışmada araştırmacılar, bağışlanan insan embriyolarından alınan kök hücreleri kullandı ve bunlar daha sonra kimyasallar ile 'uyarılarak' tam gelişmiş bir insanın tüm doku ve organlarını oluşturan erken embriyonun dört temel hücre tipine dönüştü. Önceki deneylerde benzer embriyolar üretilmişti ancak bunlar gerçek embriyolarda bulunanla aynı sayıda doku türü ve organizasyon düzeyinden yoksundu. En önemlisi, plasentayı oluşturan hücreler gibi 'ekstraembriyonik' dokulardan yoksundu.   Kaynak: Basın Bülteni

Biyoteknoloji girişimi Star Therapeutics, 90 milyon dolar yatırım aldı

Biyoteknoloji girişimi Star Therapeutics, 90 milyon dolar yatırım aldı. C serisi yatırım turu, Sofinnova Investments tarafından yönetildi. ABD merkezli şirketin yatırım turuna Qatar Investment Authority, Catalio Capital Management, Agent Capital, Soleus Capital, NYBC Ventures, Westlake Village BioPartners, OrbiMed, Redmile Group, RA Capital Management, New Leaf Venture Partners, Cormorant Asset Management ve Cowen Healthcare Investments katıldı. C serisi ile birlikte şirketin toplam yatırım miktarı 190 milyon dolara yükseldi.  Star Therapeutics, 2018 yılında Adam Rosenthal tarafından faaliyete geçti. Star Therapeutics, sağlık sektöründe yenilik ve tedavi seçenekleri sunmayı hedefliyor. Şirket, özellikle nadir görülen veya tedavisi zor hastalıklara odaklanarak bu hastalar için yeni tedavi seçenekleri sunma potansiyeline sahip. Şirket, antikor terapileri konusunda çalışmalar yapıyor. Antikor terapileri, çeşitli hastalıkları tedavi etmek veya önlemek amacıyla kullanılan biyolojik ilaçlar olarak tanımlanıyor. Bu da hastaların daha hızlı erişim sağlamalarını ve daha etkili tedavilere erişebilmelerini sağlıyor. VGA039 adlı bir antikor terapisi, Von Willebrand hastalığını tedavi etmeye odaklanıyor.  Star Therapeutics, sadece mevcut tedavileri geliştirmekle kalmayıp aynı zamanda yeni ve etkili tedavilerin geliştirilmesine odaklanmak için biyoteknoloji şirketleri oluşturuyor ve bunları destekliyor. Nadir hastalıkların önemli bir kısmı kesin tedavisi yok. Çünkü bu tür hastalıkların kökeni, nedeni, doğal seyri ve epidemiyolojik verileri büyük değişiklik sergilerken bazı hastalıklar için bu en temel bilgiler sınırlı. Bu yüzden şirketin geliştirdiği teknoloji önemli bir potansiyel barındırıyor.    Kaynak: Basın Bülteni

Tarımdaki zararlı böcekleri ilaç kullanmadan yok eden cihaz geliştirdiler

İTÜ Çekirdek Ön Kuluçka Merkezi hızlandırma programına kabul alan Crop Genius firması mühendisleri, tarımda bitki ve ağaçlara zarar veren böcekleri ilaçsız yok etmek için geliştirdikleri ürünlerini, AA'nın 8. kez global iletişim ortağı olduğu, dünyanın en büyük uzay, havacılık ve teknoloji festivali TEKNOFEST'te sergiledi. Akdeniz Üniversitesi Ziraat Mühendisliği öğrencisi ve Crop Genius Kurucusu Selman Canlı, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, ailesinin çiftçilikle uğraştığını ve üretim yaptıkları bir dönem tarlalarına dadanan zararlıdan dolayı büyük zarara uğradıklarını anlattı. Bu sebeple zararlıları sürekli olarak tarladan uzak tutmaya yönelik fikirler düşünmeye başladığını belirten Canlı, üniversitede ziraat mühendisliği okumaya bu nedenle karar verdiğini söyledi. Canlı, ürünleriyle tarımda ilaçlamayı ortadan kaldırmayı hedeflediklerini belirterek "Organik ve katma değerli ürünler üreterek ihracatta tarımın payını artırmayı amaçlıyoruz. Kendimiz de üretim yaptığımız için ürettiğimiz ürünlerdeki ilaç miktarını azaltarak ihracatta, sınırda herhangi bir engele takılmadan doğrudan yüksek katma değerli ürünleri pazara sunmayı amaçlıyoruz." dedi. "Polenleme yapan yararlı canlılara zarar vermiyor" Geliştirdikleri cihazın çalışma mekanizmasına ilişkin de bilgi veren Canlı, şunları kaydetti: "Ürünün merkezinde bulunan feromon yani eşey salgı kokularını patentini aldığımız ultrasonik ses dalgaları ve ultraviyole dalgalarla taklit ederek zararlıları doğrudan ürünün merkezine çekiyoruz. Daha sonra bu zararlıları fan yardımıyla ürünün içinde bulunan torbaya çekiyoruz. Ürün gece saat 2'den gündüz güneş doğana kadar çalışıyor. Böylece gündüz vakti polenleme (tozlaşma) yapan yararlı canlılara zarar vermiyor. Bu konuda herhangi bir endişemiz yok. Bizim ürünümüz özelikle çiçekten meyveye geçiş döneminde etkili oluyor. Yani polenleme bittikten sonra aktif olarak kullanılıyor." Seri üretime geçmeyi hedefliyor Canlı, ürünün İzmir Agroexpo Tarım Fuarı'nda Girişim Özel Ödülü aldığını belirterek kendilerine 1300'den fazla ön sipariş geldiğini söyledi. Tarım alanının büyüklüğüne göre ürünün kapasitesinin de artırılabileceğini ifade eden Canlı, gelecek aylarda seri üretime geçmeyi istediklerinin altını çizdi. Canlı, tarımsal üretimi katma değerli hale getirmeyi hedeflediklerini belirterek sözlerini şöyle tamamladı: "Odaklandığımız nokta organik tarım. Tohumdan meyveye kadar olan süreçte birtakım kimyasal ilaçlar kullanılıyor. 1 litre kimyasal ilaç ortalama 4 ton suya karıştırılarak toprağa veriliyor. Biz bu ürünle kullanımına engel olduğumuz her 1 litre kimyasal ilaç için 4 tona kadar su tasarrufu sağlıyoruz. Bu da organik tarımla birlikte çiftçinin girdi maliyetini düşürerek ülke hedeflerimize yönelik ürünler geliştirmenin önünü açıyoruz."   Kaynak: Basın Bülteni  

Çip, petrolün yerini alacak Türkiye anahtar ülke olacak

Yarı iletken çip sektörü Türkiye için fırsat olabilir. Yongatek Microelectronics Genel Müdürü Ali Baran, 8'inci kez global iletişim ortağı olduğu dünyanın en büyük Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali TEKNOFEST'te, açıklamalarda bulundu. Kovid-19 salgınından sonra çip tedariki konusunda küresel ölçekte bir krizle karşılaşıldığına dikkati çeken Baran, şu ifadeleri kullandı: "Esasında bu krizin sebebi ABD ile Çin arasındaki çip üretim rekabeti. Biz bu krizin başında olduğumuzu düşünüyoruz. ABD'deki çok önemli şirketlerin CEO'ları 21. yüzyılda petrolün yerini çipin alacağını söylüyor. Bu esasında dünyanın bundan sonraki dönemde çip konusuyla şekilleneceği anlamına geliyor. Biz de bu konuyu Türkiye açısından bir fırsat olarak değerlendiriyoruz." Yerli üretim çip modeli ‘Kırmık’ Yerli üretim çip "Kırmık" hakkında da konuşan Baran, bunun ürettikleri ilk çip olduğunu, çipin, görüntü işlemlerinin olduğu her yerde kullanabileceğini anlattı. Baran, asıl piyasa hedeflerinin görüntü sistemleri olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı: "Çip, görüntüyü sensörlerden aldıktan sonra düzgün şekilde gösterilmesi, sıkıştırılması, başka bir yere aktarılmasının tamamını destekleyecek akıllı şehirler gittikçe hayatımızın bir parçası haline geliyor. Artık her yerde kameralar var. Kameralardan görüntüleri büyük disklerde saklamak değil, işlemek ve işlenmiş görüntüyü değerlendirmek çok daha önemli bir hale geliyor." Kırmık 2.0'ın seri üretime geçeceğini ve küresel piyasada yalnızca 3-4 benzer nitelikte model olduğunu vurgulayan Baran, söz konusu çipin, çok yüksek bir oranda video sıkıştırmayla yapay zeka algoritmalarını destekleyebilen bir model olduğunu dile getirdi. Baran, Türkiye'nin dışa bağımlı olduğu nadir sektörlerden çip sektöründe tedarikçi konumuna erişmeyi hedeflediklerini ifade ederek, şöyle konuştu: "Türkiye çip problemini henüz çözmedi ama çözülemeyecek bir problem değil. Gençlerimizle, üniversitelerimizle, sanayicilerimizle birlikte çalışmamız gerekiyor. TEKNOFEST bu açıdan çok önemli bir fırsat olacak. İnanıyorum ki 5-10 yıl içinde Türkiye, yeni oluşturulan yarı iletken çip sektöründe anahtar ülkelerden birisi olacak. İnancımız tam. Ülkemizin kendine özgü, çok fazla öne çıkan kuvvetli yanları var. Birincisi çok önemli bir genç nüfusa sahibiz, ikincisi çok kaliteli iş yapabilen sanayicilerimiz ve altyapılarımız var. Onun için biz Türkiye'nin stratejik bir planla 5-10 yıl içinde yeni oluşacak yarı iletken sektöründe çok önemli bir oyuncu haline geleceğine inanıyoruz."   Kaybak: Basın Bülteni

Dubai, Dünya Klinik Kimya ve Laboratuvar Tıbbı Zirvesi 2024'e ev sahipliği yapacak

Dubai şehrinin, sağlık hizmetlerinin ve önlemenin geliştirilmesine katkıda bulunan ve BAE'nin bilimsel yeniliklerin ve bilgi alışverişinin merkezi olma yönündeki kararlılığını güçlendiren bu prestijli zirveye ev sahipliği yapması tarihi bir kilometre taşıdır. Bu zirve, Hoşgörü ve Birlikte Yaşam Bakanı ve BAE Genetik Hastalıklar Derneği Başkanı Şeyh Nehyan bin Mübarek El Nehyan'ın himayesinde düzenleniyor. Uluslararası konferans, BAE Genetik Hastalıklar Derneği, Suudi Klinik Kimya Derneği ve Arap Klinik Biyoloji Federasyonu'nun işbirliğiyle gerçekleştiriliyor. Konferans kapılarını 26-30 Mayıs 2024 tarihleri arasında açacak. Organizatörler, 2023'te İtalya'da düzenlenen önceki baskıya dayanarak, etkinliğe katılmak üzere 11.000'den fazla bilim insanını ve uzman doktoru BAE'ye davet etmeyi bekliyor. 4 gün sürecek konferans, bilgi alışverişi, bilimsel araştırma ve klinik kimya ve laboratuvar tıbbındaki en son gelişmelere ilişkin tartışmalar için fırsatlar sunan çok sayıda forum ve oturuma ev sahipliği yapacak. Örgütün Başkanı Profesör Khosrow Adli, "Uluslararası Klinik Kimya ve Laboratuvar Tıbbı Konferansı, Körfez'deki tüm bilim adamlarını ve araştırmacıları ağırlıyor ve diğer Arap ülkelerinden ve Afrika, Avrupa, Kuzey Amerika, Orta/Güney Amerika, Asya ve Pasifik bölgesiden tüm üyelere katılım fırsatı sunuyor. Bu konferans dünyadaki en başarılı konferanslardan biridir." dedi. Suudi Klinik Kimya Derneği'nin resmi temsilcisi Dr. Anwar Burai, "26. Uluslararası Klinik Kimya ve Laboratuvar Tıbbı Konferansı, 1954'teki başlangıcından bu yana ilk kez Arap dünyasında düzenlenecek olması nedeniyle olağanüstü olacak. 17. Arap Birliği Biyolojik Bilimler Konferansı, Suudi Klinik Kimya Derneği'nin 10. yıllık toplantısı ve Emirlik Genetik Hastalıklar Derneği'nin 8. Uluslararası Genetik Bozukluklar Konferansı ile birlikte ev sahipliği yapacak." dedi. Emirlik Genetik Hastalıklar Derneği ve Şeyh Zayed Genetik Araştırma Merkezi'nin kurucusu Dr. Meryem bin Matar, "Konferans programı, hasta tıbbi sistemini, genç topluluklarımızın özel ihtiyaçlarına uygun olarak, hastalıkların erken önlenmesine ve refahına hitap eden bir sağlık sistemine dönüştürmeyi amaçlayan yenilikçi ve teşvik edici tartışmaların benzersiz bir versiyonu olacak. Program, Suudi Klinik Kimya Derneği'nden, Arap Federasyonu'ndan, organizasyonun yerel ekibinden ve Emirlik Genetik Hastalıklar Derneği'nin bilimsel konseyinden meslektaşlarımızın liderliğinde geliştirildi." dedi. Dubai Ekonomi ve Turizm Departmanı Genel Müdürü Hilal Said El Marri, "Dubai'nin 2024 Dünya Klinik Kimya ve Laboratuvar Tıbbı Zirvesi'ne ev sahipliği yapması, Dubai'ye duyulan güvenin ve onun büyük etkinliklere ev sahipliği yapma konusundaki muazzam kapasitesinin kanıtıdır. Dubai'yi küresel etkinliklere ev sahipliği yapmak, bilgi paylaşımını, deneyim alışverişini, becerileri geliştirmek ve ilişkileri güçlendirmek yoluyla bilgiye dayalı ekonomiyi geliştirmek için ana destinasyon olarak kurma kararlılığımızı güçlendiriyor." "Vizyoner liderliğimizin iddialı hedefleri ve Dubai'nin Ekonomik Gündemi D33'ün hedeflerine ulaşma konusundaki kararlılığımız çerçevesinde Dubai, ticaret, iş, inovasyon, yetenek çekme ve yatırım için küresel bir merkez olma çabalarını sürdürüyor. Kuşkusuz, bu önemli küresel zirvenin katılımcıları, büyük pazarlara yakın küresel bir şehirde olağanüstü bir edisyona katılacak." dedi. Bu toplantılar bilgi alışverişi, bilimsel araştırma ve klinik kimya ve laboratuvar tıbbındaki en son gelişmelere ilişkin tartışmalar için bir fırsat sağlayacaktır. Bu, çağın kalbine kollarını açarak adım atmaya, sağlık hizmetlerinin ve önlemenin geliştirilmesine katkıda bulunan her şeye ev sahipliği yapmaya hazır bir şehir olan Dubai tarafından üstlenilen bir girişimdir.   Kaynak: Basın Bülteni

Aşı ve terapötik ürünler geliştiren Innovac Therapeutics, 18 milyon dolar yatırım aldı

Aşılar ve terapötik ürünler geliştiren Innovac Therapeutics, 18 milyon dolar yatırım aldı. ABD merkezli şirketin seri A öncesi yatırım turuna TG Sino-Dragon Fonu, Yunion Healthcare Ventures, Vision Plus Capital ve Elikon Venture katıldı. Yatırım turunun ardından David Bernstein, Shan Lu ve Elaine Mardis'in Innovac Therapeutics'in bilimsel danışma kurulunda yer alacakları açıklandı. Yeni yatırımın ise Ar-Ge çalışmalarında kullanılacağı ifade edildi. Innovac Therapeutics, 2022 yılında Michael Zhang, Hang Yuan ve Nicholas Valiante tarafından faaliyete geçti. Şirket, mRNA teknoloji platformlarını kullanarak aşı ve terapötik ürünler geliştiren bir biyoteknoloji girişimi olarak konumlanıyor. mRNA teknolojisi, genetik bilgiyi taşıyan RNA moleküllerini kullanarak vücudu hastalıklara karşı savunmaya yönlendiren yenilikçi tedavilerin ve aşıların geliştirilmesine imkan tanıyan bir teknoloji olarak biliniyor. Innovac Therapeutics, bu teknolojiyi kullanarak kanser (onkoloji) ve bulaşıcı hastalıklar gibi tıbbi sorunların üstesinden gelmeyi hedefliyor. Çünkü mRNA, hızla adapte edilebilen ve özelleştirilebilen tedavilerin ve aşıların geliştirilmesine olanak tanıyor. Hızla yayılan hastalıklara ve kanser gibi karmaşık sağlık sorunlarına daha hızlı ve etkili müdahale edilmesini sağlıyor. COVID-19 salgını sonrasında mRNA teknolojisi, özellikle aşı geliştirme alanında büyük bir öneme sahip oldu. COVID-19 aşıları, mRNA teknolojisini kullanarak hızlı bir şekilde geliştirildi ve birçok ülkede yaygın bir şekilde dağıtıldı. Ancak mRNA teknolojisi sadece COVID-19'a karşı değil, aynı zamanda diğer bulaşıcı hastalıklara ve hatta kanser gibi kronik hastalıklara karşı potansiyel tedavilerin geliştirilmesinde de büyük bir potansiyele sahip.   Kaynak : Basın Bülteni

Ay'da yaşam için enerji geliştirildi

NASA’nın Artemis Programı kapsamında 2030 civarında Ay’da bir üs kurulması hedefleniyor. Galler’deki Bangor Üniversitesi’nden bilim insanları, üste yaşamı mümkün kılmak için haşhaş tohumu kadar küçük nükleer hücreler geliştirdi. Üniversitenin Rolls Royce, İngiltere Uzay Ajansı ve ABD’deki Los Alamos Ulusal Laboratuvarı ortaklığında geliştirdiği teknoloji, bütün nükleer enerji santralinin bir araba boyutunda olmasını sağlıyor. Mars’a yolculukta da bir durak olarak kullanılabilecek Ay, modern teknolojiler için gerekli pek çok kaynağa sahip. Bu kaynakların yerinde kullanımı, oradan diğer gezegenlere gitmeyi daha kolay kılabilir. Prof. Middleburgh, önümüzdeki aylarda nükleer yakıtı her yönden testlere tabi tutacaklarını söyledi. Ay’da atmosfer olmadığı için hava sıcaklığı -248 dereceye kadar düşüyor. Üniversitenin geliştirdiği ve Trisofuel adlı nükleer yakıt, Rolls Royce’un üreteceği mikro nükleer santralde kullanılacak. Prof. Middleburgh, bu santralin bir rokete yüklenerek Ay’a götürülmesinin mümkün olduğunu söyledi. Santralin uzay yolcuğundaki basınç, sarsıntı ve ivme etkilerinden nasıl etkileneceği, önümüzdeki süreçte yapılan testlerle anlaşılacak. Bangor Üniversitesi’nden başka bir ekip ise uzay roketleri için nükleer itki kaynakları geliştiriyor. Ekibin başındaki Dr. Phylis Makurunje, yeni sistemlerinin çok güçlü bir itki sağladığını ve mevcut teknolojilerle 9 aydan uzun olan Mars yolculuğunun böylece 6 aya ineceğini açıkladı.   Kaynak : Basın Bülteni

TUSAŞ’dan Erciyes Üniversitesi'ne ziyaret

Yapılan toplantıya; TUSAŞ Genel Müdür Yardımcısı Selman Nas’ın yanı sıra, ERU Rektör Yardımcısı Prof. Dr. M. Hakan Poyrazoğlu, Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nafiz Kahraman, Araştırma Dekanı Prof. Dr. Gökmen Harmless, TUSAŞ Üniversitesi İşbirlikleri Müdürü Süleyman Demir, Haberleşme Uyduları Program Müdürü Muhammed Mustafa Zor, Yazılım Mühendisliği Müdürü Akın Yılmaz, Uydu Yer Sistemleri Müdürü Ergün Topaloğlu, Erciyes Teknopark Genel Müdürü Serhat Dalkılıç ve akademisyenler katıldı. Toplantının açılışında konuşan Erciyes Teknopark Genel Müdürü Serhat Dalkılıç, Teknopark’ta yürütülen araştırma faaliyetleri hakkında bilgi verdi. Dalkılıç’ın ardından TUSAŞ Üniversitesi İşbirliği Müdürü Süleyman Demir, akademik Ar-Ge programları hakkında bilgi verdi ve Sanayi odaklı lisans mezuniyet projeleri programı hakkında sunum yaptı. Toplantının ardından Müdür Yardımcısı Dr. Selman Nas, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. M. Hakan Poyrazoğlu ve beraberindeki heyet, Erciyes Teknopark ve Batterysan firmasında faaliyet gösteren TAI’nin çalışma ofisini ziyaret ederek yetkililerden bilgi aldı. Genel Müdür Yardımcısı Nas ve beraberindekiler, ERU’ya ikinci ziyaretini, ERU Rektörü Prof. Dr. Fatih Altun’a yaptılar. Rektörlük ziyaretinde Rektör Prof. Dr. Altun ve Genel Müdür Yardımcısı Dr. Nas, devam eden işbirlikleri hakkında görüş alışverişinde bulundu. Ziyaretin sonunda Rektör Prof. Dr. Altun’a, Genel Müdür Yardımcısı Dr. Nas’a ziyaretin anısına hediye takdim edildi. Ziyaretin ardından Rektör Prof. Dr. Altun, Genel Müdür Yardımcısı Dr. Nas ve beraberindekiler, ERU Nanoteknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi, Astronomi ve Uzay Bilimleri Gözlemevi Uygulama ve Araştırma Merkezi, Vecihi Hürkuş Hangarı, Bilimsel Araştırma ve Uygulama Binası ve Ar-Ge Parkı’nı gezdi. Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi bünyesinde bulunan TAI Laboratuvarı, yürütülen çalışmalar hakkında merkez yöneticilerinden bilgi aldı.   Kaynak : Basın Bülteni  

E-bülten için aşağıdaki bilgileri doldurmanız yeterli.

Giriş Yap

Şifremi Unuttum Kayıt Ol

Kayıt Ol

Şifremi Unuttum