Haberler

Rejeneratif Tıp Alanında Biyobaskılı İnsan Derisi Üretildi

Wake Forest Rejeneratif Tıp Enstitüsü (WFIRM) direktörü, baş yazar Dr. Anthony Atala, “Kapsamlı cilt iyileşmesi, dünya çapında milyonlarca kişiyi sınırlı seçeneklerle etkileyen önemli bir klinik zorluktur. Bu sonuçlar, biyomühendislik ürünü tam kalınlıkta insan derisi yaratmanın mümkün olduğunu ve daha hızlı iyileşmeyi ve daha doğal görünen sonuçları desteklediğini gösteriyor.”Keratinositler, dermal fibroblastlar, adipositler, melanositler, folikül dermal papilla hücreleri ve dermal mikrovasküler endotel hücrelerini içeren baskılı cilt, üç katmanla gerçeğini kopyaladı: ince, koruyucu dış epidermis, orta lifli ve destekleyici dermis ve alt kısım, yağlı hipodermis. Farelerde büyük bir başarı sağladı  Farelerin yaralarına nakledildiğinde basılan deri kan damarlarını ve deri desenlerini oluşturdu ve normal doku gelişimi gösterdi. Sonuç olarak yaranın daha hızlı kapanması, daha az cilt kasılması ve daha fazla kollajen üretimi, dolayısıyla daha az yara izi elde edildi. WFIRM ekibi, hücreye özgü boyamayla biyobaskılı hücrelerin iyileşme süreci sırasında yenilenmiş ciltle başarılı bir şekilde bütünleştiğini doğruladı. Bunu takiben araştırmacılar, bir domuz modelinde tam kalınlıkta bir yarayı kapatmak için daha büyük, 5 cm x 5 cm (2 inç x 2 inç) biyobaskılı domuz derisi grefti kullandılar. Benzer şekilde iyileşmeyi ve kollajen üretimini iyileştirdi ve cilt kasılmasını ve fibrozisi (veya yara izini) azalttı. İnsan tedavisinde büyük umut vaat ediyor Daha büyük, otolog greftin başarısı, vücudun diğer bölgelerinden önemli miktarda derinin alınmasının riskli ve sınırlı olduğu insan tedavisinde büyük umut vaat ediyor. Laboratuvar yapımı cilt, giderek büyüyen bir tıbbi araştırma alanıdır ve şirketler de hayvanları kullanmak yerine ürünleri test etmek için bu yönteme başvurmaktadır. Ancak klinik öncesi çalışmalarda yaranın tamamen iyileştiğini gösteren bu kadar karmaşık ve kalın bir ürün ilk kez üretiliyor. Ekip artık bunun insan çalışmaları için geliştirilmesinden umutlu. Kaynak:AA

Kenevire Üretim Zinciri Kuruldu

Özel girişimle 30 milyon dolar yatırım kullanılarak Samsun Havza OSB’de kurulan kenevir işleme fabrikasında, tohumdan nihai ürüne kadar üretim zincirini faaliyete geçti. Firma, Samsun tesisinde ham ve boyalı elyaf üretimi, boyalı ve ham iplik üretimi, kıtık üretimi, kıtıktan yüzde 100 doğal kedi kumu ve hayvan altlığı üretimi yapacak. Tekstilden kozmetiğe, ilaçtan inşaata, otomotiv sektörüne ve diğer sektörlere 100’ün üzerinde farklı ürün üretmeyi sağlayan kenevir, Türk tarımına kazandırılıyor. Eski dönemlerde lifleri sicim, halat, yelken ve kumaş üretiminde kullanılan, yaprakları ve çiçeği de ilaç, merhem olarak kullanıldı. Ancak daha sonra kötü niyetli kullanımlar nedeniyle ekimi yasaklandı. Türkiye de bu ülkelerden biriydi. 2016 yılında Resmi Gazete'de yayınlanan tebliğle, kenevir yetiştirilecek yerlerde, ekiminin izne bağlanması, gerekli kontrollerin yapılması ve izinsiz ekimlere uygulanacak işlemlere ilişkin esaslar belirlendi.2019 yılında da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kenevir üretimini yeniden yaygınlaştırmak ve ülkemizin kenevir üretim hacmini artırmak için bir karar aldıklarını açıklaması ve 20 ilin pilot bölge olarak belirlenmesiyle, kenevire yönelik tarımsal politikalar yeniden şekillendi. Bunun üzerine Keneviro şirketi ekim bölgesi oluşturarak yaklaşık 5 bin 200 dönüm araziye kenevir ekti ve hasat zamanını bekliyor. Düzenlenen toplantıda hasat zamanının tarihi ve kenevirin faydaları katılımcılarla paylaşıldı. 30 MİLYON DOLARI AŞAN KENEVİR YATIRIMI 5 bin 200 dönüm araziye kenevir ektiklerini belirten firmanın Yönetim Kurulu Üyesi Orhun Balkuv, "Bu sene yaklaşık olarak 5 bin 200 dönüm kenevir ektik. Bunun yanında bin 500 dönüm keten ektik. Bu sene biz 5 bin 200 dönüm endüstriyel kenevir ektik . Bunun yaklaşık olarak 3 bin 700 dönümünü sap hasatı olarak yaptık. Bin 500 dönümde bu ay ve önümüzdeki ay tohum hasatları yapacağız. İki tohumda bizim sertifikalı ürünümüz. Bunların hasatını bu ayın 20 ile 25’i arasında yapacağız. Kenevirden birçok sektöre birçok ürün yapılabiliyor. Öncelikle keneviri tekstilde kullanıyoruz. Sektörel bazda bahsetmemiz gerekirse kenevir ilaçta, kozmetikte, gıdada, tekstilde, inşaatta, yapı malzemesi sanayinde kullanılabiliyor. Kenevirin sürdürülebilir olması güzel bir durum. Yüzlerce sektöre ürün çıkarıyorsun ve bunlarda katma değerli ürünler oluyor. Kenevir 4 ayda büyüyen bir bitki türü. Yatırım olarak kenevir ve ketende 30 milyon doları aştı. Fabrikamız şu anda Samsun’da bulunuyor. Bu ürünleri işleyeceğimiz fabrikamız 30 bin metrekare kapalı alanda kuruldu. Fabrikamızı tamamen güneş paneliyle kaplıyoruz" dedi. Kenevirden üretilebilecek malzemeler; Tohumundan yağ, gıda ve kozmetik ürünleri, tohum küspesinden hem insana hem de hayvana protein ağırlıklı besin takviyesi üretilebiliyor. Elyafından iplik, izolasyon malzemesi ve kompozit üretilebiliyor. Kıtığından hafif nefes alan hafif tuğla ve yapı malzemeleri, doğada eriyebilen plastiğin yerini alacak biopolimer, kıtık ve plastiğin karışımından oluşan kompozit dış cephe malzemeleri, hayvan altlığı, kedi kumu, mobilya sektörüne hammadde, enerjiye yönelik üst seviye çalışmalar karbon, aktif karbon, bioçar, izolasyon malzemesi üretilebilecek. Çiçeğinden ve yaprağından CBD, bağışıklık sistemini güçlendiren bir bileşen, ilaç ve kozmetik sektörüne yararlı malzemeler. Yaprağından ayrıca kozmetik ve gıda sektörü, selüloz tesisi akabinde kağıt türevleri üretimi gerçekleşebilecek. Kaynak:DHA

Türkiye'nin İlk Kamera Sistemli Üretim Tesisi Açıldı

Bilişim Vadisi’nde Togg’un akıllı kamera sistemlerini geliştirip üreten BÜYÜTECH Sanayi ve Teknoloji A.Ş. Teknoloji Üretim Merkezi’nin açılış törenine TBMM, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı ve AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Varank, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ile TAYSAD Yönetim Kurulu Başkanı Albert Saydam da katıldı. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Büyütech Teknoloji Üretim Merkezi’nin yıllık 800 bin adet kamera üretim kapasitesine sahip olduğunu belirti. Büyütech'in TOGG’un sürücü yorgunluk algılama ve çevresel görüş kamera sistemlerini ürettiğini ifade eden Bakan Kacır, "Merkezin 'yüksek teknolojiyle lens montajı' yetkinliği hem Büyütech’i hem de mobilite ekosistemimizi çok daha ileriye taşıyacak.” dedi. Togg’u mobilite alanında Türk mühendis ve teknisyenlerin neleri başarabildiğinin tüm Dünya’ya ilanı olarak gördüklerini belirten Bakan Kacır, "Hedefimiz Türk otomotiv sanayiinin dönüşümünü başarı ile tamamlayarak küresel mobilite teknolojilerinde söz sahibi olmak. Bu vizyonumuzu, geçen yıl kamuoyu ile paylaştığımız “Mobilite Araç ve Teknolojileri Yol Haritası” ile somutlaştırdık. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak; Markaların teknolojik yetkinliklerini artırarak katma değerli üretim ekosistemini güçlendiriyoruz. Elektrikli araç şarj istasyonu altyapılarını Teknoyatırım Destek Programı kapsamında destekliyoruz. Bugün, 700’ü destek programımız kapsamında kurulan, 1250’den fazla hızlı sarj istasyonu 81 şehrimizde hizmet sunuyor. Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı kapsamında mobilite sektöründe yüksek ve orta yüksek teknolojili girişimleri destekliyoruz" diye konuştu. Kaynak:AA

Hidroana Ekibi Teknofest’te

Eskişehir Teknik Üniversitesi (ESTÜ) öğrencileri tarafından kurulan ‘Hidroana’ ekibi, 1 metreküp hidrojenler 378 kilometre giden araçlarıyla elde ettikleri başarıları geliştirmek istediklerini söyleyerek, kendilerini tanıttı. Üniversitelerde 2023-2024 Eğitim Öğretim Dönemi’nin başlamasıyla Eskişehir Teknik Üniversitesi, şehre ve kampüse yeni gelen öğrenciler için ‘Türkiye Yüzyılı Gençlik Yüzyılı’ isimli etkinlik düzenledi. Etkinlik çerçevesinde üniversite bünyesinde faaliyet gösteren birçok kulüp ve proje ekibi yürüttükleri çalışmalar ile alakalı olarak kurdukları stantlara uğrayan öğrencilere bilgi verdi. Ürettikleri hidrojen enerjisi ile çalışan araçlarıyla bu yıl yarıştığı Teknofest’te ikinci olan, daha önce de Avrupa üçüncülüğü ve dördüncülüğü elde eden ‘Hidroana’ ekibi de açtığı stant ile öğrencilerin dikkatini çekti. Hidrojen enerjisi ile çalışan otomobil üreten Hidroana ekibinin pilotu Esra Ertem, ürettikleri aracın sadece 1 metreküp hidrojen ile 378 kilometre yol kat ettiğini söylerken, kendilerinden önceki dönemlerden öğrendikleri bilgileri yeni insanlara öğretmek için yeni proje arkadaşları aradıklarını ve hali hazırda devam eden projelerinde daha iyi sonuçlar alabilmek için çalıştıklarını ifade etti. “Daima ileriyi hedefliyoruz” Hidrojen enerjisini kullanarak ürettikleri araçlarla çeşitli dereceler aldıklarını söyleyen Hidroana pilotu Esra Ertem, elde ettikleri başarıların üzerine koyarak yarışmaya devam etmek istediklerini söyledi. Hidrojen enerjisiyle kendilerinin ürettiği aracın pilotluğunu yapmaktan gurur duyduğunu dike getiren Ertem, “Hidrona olarak iki kategoride yarışıyoruz. Bir tanesi prototip kategorisi, bir tanesi de ‘Urban’ konsepti, gördüğünüz gibi Teknofest’e katıldığımız Dorion aracımız burada. Dorion aracımız bu yıl TÜBİTAK Teknofest yarışlarında Türkiye ikinciliğini elde etti. Diğer kategoride, yani prototip kategorisinde yarışan aracımız ise Shell'le Avrupa yarışına gitti. Geçen yıl Avrupa üçüncüsü, bu yıl Avrupa dördüncüsü olduk. Her zaman daha ileriye gitmek için çalışmalarımızı arttırarak devam ediyoruz. Geçen yıl Avrupa üçüncülüğünü bir metreküp hidrojenle üç 378 kilometre yol katederek ettik. Geçen yıl skorumuz 378 iken, bu yıl 440 ile Avrupa dördüncüsü olduk. Daima ileriyi hedefliyoruz” dedi. “Başarılarımızla gurur duyarak sesimizi duyurmak istiyoruz” Hidroana pilotu Esra Ertem, bu projenin uzun yıllar sürdüğünü ve her yıl bayrağı taşıyacak yeni zihinlere ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Şenlik ortamında açılan stantla başarılarını duyurmak ve öğrencilerin dikkatlerini çekmek istediklerini ifade eden Ertem, “Bu yıl bu oryantasyon şenliklerinde yeni üyeler almak istiyoruz çünkü takımımızda usta çırak ilişkisi var. Biz öğrendiklerimizi üst dönemlerden öğrendik ve aynı şekilde bayrağı daha ileri taşımak için yeni gelen arkadaşlarımıza bildiklerimizi aktarmak istiyoruz. Bu nedenle burada hem takımımızı tanıtıyoruz hem de başarılarımızla gurur duyarak, burada sesimizi duyurmak istiyoruz. Ayrıca yeni üye arkadaşlarımızı da bekliyoruz. Yarışlar verimlilik üzerine oluyor ve biz hidrojen enerjisini baz alıyoruz. Prototip aracımızda yüzde 100 hidrojen enerjisini kullanıyoruz. Burada yakıt hücresi sistemi var. O yakıt hücresi sistemiyle enerji elde ediyoruz. TÜBİTAK'ta da hibrit bir aracımız var. Hem elektrik enerjisi hem de hidrojen enerjisiyle çalışıyor ve temel baz aldığımız şey verimlilik olduğu için en verimli sistemi en optimum koşulda kullanmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı. Kaynak:Basın Bülteni

Moderna, Grip ve COVİD-19’a Karşı Kombinasyon Aşısı mRNA-1083’ün Pozitif Faz 1 /2 Verilerini Açıkladı

Pandemik aşı müdahalesiyle ayrılmaz bir şekilde bağlantılı bir ilaç şirketi olan Moderna, yeni mevsimsel grip ve COVID-19 kombinasyon aşısının, Faz 1 ve 2 test aşamalarındaki “güçlü” sonuçların ardından Faz 3 denemelerine başlayacaklarını  duyurdu.Moderna İcra Kurulu Başkanı Stéphane Bancel, “Grip ve COVID-19’a karşı kombinasyon aşımızdan elde ettiğimiz bugünkü olumlu sonuçlarla, Faz 3 hattımızı genişletmeye devam ediyoruz. Tüketici ve sağlayıcı deneyimi, halk sağlığı tavsiyelerine uyumu artırmak ve sağlık sistemleri için değer sunmak. Kombinasyon solunum yolu aşılarını Faz 3 gelişimine taşımaktan heyecan duyuyoruz.” Aşı, mRNA-1083, karşılaştırmalı güvenlik ve immünojenisite performansı açısından testlere tabi tutuldu. Randomize, gözlemciye göre kör bir çalışmada mRNA-1083, 50-64 yaşlarındaki yetişkinlerde standart grip aşısı Fluarix ve 65-79 yaşlarındaki yetişkinlerde geliştirilmiş grip aşısı Fluzone HD ile karşılaştırıldı. Her iki yaş grubu için de mRNA-1083, Moderna’nın en son COVID-19 aşısı olan Spikevax güçlendirici ile karşılaştırıldı. Moderna, “lisanslı dört değerlikli grip aşılarına benzer veya onlardan daha yüksek hemaglutinasyon inhibisyonu antikor titreleri elde ettiğini ve Spikevax iki değerlikli güçlendiriciye benzer SARS-CoV-2 nötrleştirici antikor titreleri elde ettiğini” iddia etti. Olumsuz yan etkiler açısından, küçük (bir veya iki derece) sorunlar dışında, denemedeki bağımsız COVID-19 aşı kohortuna benziyorlardı; Yüzde 4’ün biraz altında daha ciddi üçüncü derece yan etkiler bildirdi, ancak yeni birleşik aşıda herhangi bir yeni güvenlik endişesi tespit edilmedi. Moderna, yıl sonundan önce mRNA-1083’ün Faz 3 denemesine başlamayı planlıyor ve 2025 yılında aşı için düzenleyici onay almayı hedefliyor. Bancel, “Kombine solunum aşılarını Faz 3 gelişimine taşımaktan heyecan duyuyoruz ve bu virüslerin insanlara yönelik oluşturduğu önemli mevsimsel tehdidi ele almak için halk sağlığı yetkilileriyle ortaklık kurmayı sabırsızlıkla bekliyoruz.” Kaynak:DHA

Konya’da Çiftçinin Üretim Rekoltesi Artacak

Konuyla ilgili olarak Pankobirlik Genel Başkanı Ramazan Erkoyuncu, "Çok güzel bir klinik olduğunu hocamız anlatınca daha iyi anladım. Hadiseye biz bir çiftçi kuruluşu olarak baktık. Tarım ile ilgili toprak ve bitkileri düşünüldü fakat suyu da düşünmemiz lazım. Toprak hastalığı, tohum hastalığı ve ürün hastalığı zor bir durum. Eskiden biz birkaç ilaç atardık başka ilaç yoktu ama şimdi buğdaya bile çokça ilaç var. Kök hastalığı başlı başına bir derttir. Biz bu kök hastalığını pancarda çözebilirsek çiftçinin yanında daha verimli olmuş olacağız. 10 yıllık üniversite dev Konya Şeker firmasına yönelik herhangi bir iyileştirme çalışması olmamış, elle tutulur bir çalışma yok. Evet şimdi basit gelebilir ama bunu yapacak olan bir üniversite var. Her türlü hastalığı araştırmak, çiftçinin uğraştığı hastalıklara çözüm bulmak için bir üniversite kliniği oldu" dedi. Programda konuşan kliniğin kurucusu Selçuk Üniversitesi Ziraat Mühendisliği Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kubilay Kurtuluş Baştaş, bitki sağlığı ve biyolojik çalışmalar gıda güvenliği açısından önemli olduğunu söyledi.Baştaş, "İklim değişikliği bu organizmalar ve ortam değişikliği için önemlidir. Şu an 550'den fazla hastalık mevcut. Bitkileri bu hastalıklardan koruyacak son düzey teknolojilere sahip olmak zorundayız. Bu üniversitede ilk ve tek klinik bitki sağlığı kliniği hizmete girdi. Hastalıkların tanısı ve üretim aşamasında hastalıklarla mücadele üreticilerin rekoltesini artıracak, araştırmacılar için büyük yol gösterecek" diye konuştu.  Kaynak:AA

NASA 3D Baskılı Ay Evleri için 2040’ı Hedefliyor

New York Times’ın yedi NASA bilim adamıyla röportaj yaptığı bir raporda; hepsi, uzay ajansının ay yapıları için iddialı 2040 zaman çizelgesinin kriterleri karşılamaya devam etmesi halinde hedefin ulaşılabilir olduğunu söyledi. NASA’nın Teknoloji Olgunlaşması Direktörü Niki Werkheiser, “Önemli bir andayız ve bazı yönlerden bu bir rüya sahnesi gibi hissettiriyor. Diğer yönlerden ise buraya gelmemiz kaçınılmazmış gibi geliyor.” dedi. Plan, kaya parçaları, mineral parçaları ve ay yüzeyinin üst katmanındaki tozdan elde edilen ay betonu kullanılarak yapılar inşa etmek için bir 3 boyutlu yazıcı gönderilmesini içeriyor. NASA, projedeki evler için 3D yazıcı ile üretim yapan Teksas merkezli bir inşaat şirketi olan ICON ile ortaklık kurdu. Şirket, halihazırda Austin’deki evsizler için bu yöntemi kullanarak yüzlerce yapı ve Meksika’da kasırgaya dayanıklı evler inşa etti. Yazıcı 48 saat kadar kısa bir sürede ev inşa edebiliyor.ICON, 2020’den beri NASA ile çalışıyor ve 2022’de uzay tabanlı inşaat sistemleri inşa etmek için 57 milyon dolar fon aldı. Ay ve daha sonra Mars’taki evlerin 3 boyutlu basılması, açıkçası Dünya’dakinden çok daha zorlu. Vakum koşulları ve radyasyon seviyeleri sadece iki konu, ancak Fortune, ICON’un sisteminin bunları nasıl ele aldığını görmek için önümüzdeki Şubat ayında NASA’nın Marshall Uzay Uçuş Merkezi’nde test edileceğini yazıyor. Yapıların aynı zamanda mikro meteoritlere ve aşırı sıcaklığa karşı da korunması gerekecek. NASA ayrıca Dünya’da test edilmek üzere 3.400 Fahrenheit dereceye kadar sıcaklıklara dayanabilen ay betonunun simülasyonunu mükemmelleştirmek için çalışıyor.ICON kurucu ortağı ve CEO’su Jason Ballard, “Uzay araştırma paradigmasını ‘oraya geri dönmek’ten ‘orada kalmak’a dönüştürmek için, ayın ve diğer gezegensel cisimlerin yerel kaynaklarını kullanabilecek sağlam, esnek ve geniş kapsamlı sistemlere ihtiyacımız olacak.” dedi. Kapı, fayans ve mobilya gibi genel ev eşyaları için NASA, üniversiteler ve özel şirketlerle çalışıyor. NASA’nın ayrıca 3D yazıcıyı taşıyan roketler için ay yüzeyinde iniş pistleri inşa etmesi gerekecek. Bu yastıklar iniş sırasında oluşan tozun azaltılmasına yardımcı olacak. Werkheiser, “Doğru insanları doğru zamanda ortak bir amaç için bir araya getirdik, bu yüzden oraya varacağımızı düşünüyorum.” dedi. “Herkes bu adımı birlikte atmaya hazır, dolayısıyla temel yeteneklerimizi geliştirirsek bunun mümkün olmaması için hiçbir neden yok.” diye ekledi. NASA, sivillere yönelik ay evlerinin maliyetinin veya mülkiyet yapısının ne kadar olacağını düşünmek için henüz çok erken olduğunu ekledi. 1967 Dış Uzay Anlaşması hiç kimsenin aya sahip olamayacağını ilan ediyor. İlk adım, astronotları gelecek yıl ayın yörüngesine gönderecek olan Artemis 2 görevi. Artemis 3 görevi sırasında insanlar 2025 veya 2026’da ay yüzeyine dönecek. SpaceX‘in Starship’inin yardımıyla Ay’ın Güney Kutbu’na inecek. Kaynak:AA

Antalya, Uzay Kongresi’ne Ev Sahipliği Yapacak

Kocaeli’nin Gebze ilçesinde yer alan Bilişim Vadisi’nde düzenlenen “Büyütech Türkiye’nin İlk Kamera Sistemleri Üretim Tesisi Açılış Töreni”nde konuşan Kacır, Uluslararası Uzay Konferansı’nın dünyanın en büyük uzay etkinliği olduğuna dikkat çekerek “Bu konferans bu yıl Azerbaycan’da, Bakü’de gerçekleşiyor. Biz 2026’da bu büyük etkinliğin Türkiye’de, Antalya’mızda gerçekleşmesi için aday olmuştuk ve bu adaylık süreciyle ilgili bir yarış içindeydik. Az önce arkadaşlarım arayarak bildirdiler ki, Türkiye’miz bu yarışı kazandı ve 2026’da dünyanın en büyük uzay kongresine Antalya ev sahipliği yapacak. Ülkemize, milletimize hayırlı olsun. Bu başarı, Türkiye Yüzyılı’na adım atarken işte hep birlikte inşa ettiğimiz bilim, AR-GE, inovasyon ekosisteminin, girişimcilik ekosisteminin başarısıdır. Ben inanıyorum ki, hep birlikte Türkiye Yüzyılı’nda çok daha büyük işlere imza atacağız” ifadelerini kullandı. Türkiye Uzay Ajansı (TUA) Başkanı Serdar Hüseyin Yıldırım da 77. Uluslararası Uzay Kongresi’nin Antalya’da düzenlenecek olmasından duyduğu memnuniyeti belirterek “Türkiye’nin dünya uzay cemiyetindeki yeri çok daha yukarıya çıkmış olacak” dedi. TÜRK FİRMASINDAN TOGG'A DİJİTAL GÖZLER Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fatih Kacır, Büyütech firmasına ait Türkiye’nin ilk kamera sistemleri üretim tesisini hizmete açtı.  Bakan Kaçır, Büyütech ‘in Togg’a hizmet veren start-uplardan biri olduğunu belirterek “2023 yılı içinde girişim sermayesi fonlarından toplam 4 milyon doların üzerinde yatırım alan Büyütech bugün Togg’un sürücü yorgunluk algılama ve çevresel görüş kamera sistemlerini üretiyor. Yıllık 800 bin kamera üretim kapasitesine sahip Büyütech, uluslararası bir marka olma yolunda önemli adımlar atıyor” dedi.  Kaynak:DHA

TOSB ve Siemens’ten Dev Teknoloji Yatırımı

TOSB ve Siemens'ten Dev Teknoloji Yatırımı: Türkiye'de otomotiv tedarik sanayi temsilcilerinin faaliyet gösterdiği tek global kümelenme organizasyonu TOSB, dev bir yatırıma ev sahipliği yapıyor. Akıllı enerji dağıtımında ve enerji verimliliği projelerinde öncü olan Siemens Türkiye ile temiz enerji elde etmek, elektrik kesintileri ve elektrik dalgalanmalarını engellemek için yatırım ve iş birliği anlaşması yapıldı. 3,5 Milyon Euroluk Yatırım Projenin tanıtımı, Siemens Türkiye ve TOSB arasında gerçekleştirilen imza töreni ile yapıldı. TOSB'daki törende, Siemens Türkiye Elektrifikasyon ve Otomasyon Ülke Finans Müdürü Işıl DUYGU, Siemens Türkiye Elektrifikasyon ve Otomasyon Ülke Müdürü Alper Çelebi, TOSB Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mehmet Dudaroğlu ve TOSB Yönetim Kurulu Başkan Vekili Alper Kanca sözleşmeyi imzaladı. Dudaroğlu, 3,5 milyon euro tutarındaki proje kapsamında sürdürülebilir enerji alanında ilklerden birine imza atıldığını belirtirken “TOSB'un ilk 10 yıllık büyüme planlarındaki enerji ihtiyacıyla birlikte gelecek enerji ihtiyacını da sigortalayacak ‘TOSB İndirici Merkez ve Elektrik Dağıtım Şebekesinde Revizyon ve Kapasite Artış Yatırımı' için çalışmalarımız sürmektedir.  Bu yatırım ile TOSB'un sınırları dışında da yaşanan arızalar ve manevra çalışmalarından etkilenilmeyecektir” dedi.Siemens Türkiye Elektrifikasyon ve Otomasyon Ülke Müdürü Alper Çelebi, bu imzalarla sanayide etkili, güvenilir ve sürdürülebilir enerji sistemleri uygulamalarının başladığını belirterek, “İşletmek ile sorumlu olunan şebeke elektrik/su/doğal gaz gibi alt yapılara ait geniş bir sahaya dağılmış işletme elemanlarından uzaktan anlık veri toplayan, bu verileri işleyerek işletmeciler için anlamlı bilgilere dönüştüren, uzaktan ilgili şebekenin kontrol ve kumanda edilmesine imkan veren, gerektiğinde sistemi otomatize (otonom) hale getirebilen ve diğer altyapılar ile bilgi alışverişi yapabilen merkezi kontrol sistemlerinin bütününe SCADA diyoruz. Proje kapsamında ilk etapta TOSB'un tüm çalışma alanlarında kurulacak SCADA sistemi sayesinde şebekelerin otonom olarak yönetilmesini mümkün kılarken Siemens Türkiye mühendislik hizmetleri ile oluşturulacak IOT uygulamalarıyla da dijital koruma sistemi arıza riskleri ve etki alanlarını azaltacağız. Siemens, teknolojisi ile TOSB'un dijital dönüşüm yolculuğunu başlatırken kesintisiz enerji altyapısı ile sanayicilerine daha rekabetçi bir üretim imkanı sunacak” diye konuştu. Proje kapsamında 20 yıl önce yine Siemens tarafından kurulan altyapıyı koruduklarını vurgulayan Çelebi, “Mevcut altyapıyı güncel teknolojiler ile donatarak ömrünü 20 yıl daha uzatmış olduk. Bu bağlamda yaklaşık 5 milyon Euro tutarındaki 200 adet yeni hücre üretiminin önüne geçerek müşterimize sürdürülebilir değer yaratmış olduk. Öte yandan projenin maliyetini yüzde 50 azalttık” ifadelerini kullandı.  TOSB Başkanı Dudaroğlu, ayrıca projenin tamamlanmasıyla birlikte şebeke koruma sistemimiz de geliştirilecek ve üyelerden gelen arızalardan artık diğer üyelerimizin etkilenmeyeceğini ve TOSB sınırları dışında oluşan arızalarda ise uzaktan müdahaleyle arızanın izole edileceğini belirtirken; “Proje kapsamında devreye alınacak SCADA sistemi ile şebekenin ihtiyacı olan koruyucu-önleyici bakımlar sistem tarafından raporlanabilecek” açıklamasında bulundu. Kaynak:AA

Ay’da Su Bulmak İçin Hindistan ve Japonya İşbirliği Yapacak

Hindistan ve Japonya, 2025 yılında Ay’ın güney kutbunda su aramak için ortak bir Ay görevi planlıyorlar. Bu görev, Japonya’nın keşif aracını ve fırlatıcıyı sağlayacağı ve Hindistan’ın ise iniş aracını göndereceği bir işbirliği. Japonya Havacılık ve Uzay Keşif Ajansı (JAXA) ile Hindistan Uzay Araştırma Örgütü (ISRO) arasında 2019 yılında bu ortak görev için anlaşma yapmıştı. Hindistan, bu anlaşmanın ardından Ay’a yumuşak bir iniş gerçekleştirerek dördüncü ülke oldu. Görev kapsamında JAXA, keşif aracını ve fırlatıcıyı sağlayacakken, Hindistan iniş aracını gönderecek.JAXA, görevin en erken 2025 yılında Japonya’nın yeni H3 roketiyle fırlatılmasını planlıyor. Görevin temel amacı, Ay’daki suyun miktarını ve kalitesini araştırmaktır. Bu veriler, gelecekte Ay’da sürdürülebilir insan faaliyetlerini desteklemek için kullanılabilir. LUPEX projesi, JAXA’nın inşa edeceği yüzey aracının otonom bir şekilde su aramasını ve numune toplaması yapacak. Ayrıca bu numuneler daha sonra analiz edilecek. Diğer uzay ajansları da kendi bilimsel yüklerini bu göreve dahil olacak. NASA, güney kutbunda hidrojen aramak için Nötron Spektrometresi’ni kullanacak, Avrupa Uzay Ajansı (ESA) ise yüzeydeki gaz basıncını ve kimyasal ayak izlerini değerlendirmek için EMS (Exospheric Mass Spectrometer) aracını kullanacak.Ay’ın güney kutbuna olan bu ilgi, donmuş suyun bu bölgede bulunabileceği düşüncesiyle ilgili .Bu su, gelecekte Ay’daki insan faaliyetlerinin bir enerji kaynağı olarak kullanılabilir. Bu nedenle birçok ülke Ay keşiflerine odaklanmış durumdadır. Hindistan, Chandrayaan-3 göreviyle bu bölgeye başarılı bir iniş yapmış, Rusya ise Luna-25 görevinde başarısız olmuştu. NASA, Artemis 2 göreviyle 2024’te astronotları Ay’ın etrafına göndermeyi planlamaktadır, ve Çin ise Ay’ın uzak tarafından örnekler toplamayı hedeflemekte. Bu tür Ay keşiflerinin amacı, gelecekte Ay’da sürdürülebilir insan faaliyetlerini desteklemek için gerekli bilgi ve kaynakları sağlamaktır. Kaynak:Basın Bülteni

TOMTAŞ Yıllar Sona Yeniden Hayat Buluyor

Türkiye'nin ilk uçak fabrikası TOMTAŞ, 97 yıl sonra yeniden Kayseri'de yeniden hayat buluyor. TOMTAŞ Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekşi, "Havacılık ve uzay teknoloji ekosisteminin can bulacağı bir merkez kuruyoruz" dedi. Türkiye Yüzyılı vizyonuna uygun bir şekilde 100 yıllık hayallerini gerçekleştireceklerini belirten TOMTAŞ Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekşi, "Havacılık ve uzay teknoloji ekosisteminin can bulacağı bir merkez kuruyoruz” dedi. TRUMAN DOKTRİNİ SONRASI ÜRETİMİNİ DURDURMUŞTU Ekşi, fabrikanın ilk kuruluş dönemine ilişkin de şu bilgileri paylaştı: "Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi (TOMTAŞ) 1926 yılında Kayseri'de kurulan ilk uçak fabrikamızın bağlı bulunduğu şirket ve akıllarda kalan ismidir. TOMTAŞ, o dönemin önemli havacılık şirketi Alman Junkers firması ile ortak olarak kurulmuş, 100 yıl önce kendi uçaklarımızı üretmek üzere kurgulanmış, faaliyette bulunduğu dönem içerisinde 200'den fazla uçak üretse de amacına matuf olamamış, yarım kalan hüzünlü bir hikayedir. Kurulduktan bir süre sonra yabancı ortak ile yolları ayrılmış, bu dönem içerisinde birden fazla üretim lisansı bir anlamda teknoloji transferi ile üretime devam edilmiştir. Ancak Truman Doktrini ve Marshall yardımları sonrasında 1950 yılında faaliyetlerini durdurmuş, uçak bakım hizmetleri vermeye başlamış ve 2. Hava İkmal Bakım Merkezi Komutanlığı'na bağlı fabrika müdürlüğüne dönüşmüştür. " TEKRAR KAYSERİ'DE KURULDU TOMTAŞ'ın küllerinden doğarak yeniden kurulduğunu vurgulayan Ekşi, devamında şunları kaydetti: 2023 yılının Mart ayında oluşan büyük konsensus ile başta T.C. Milli Savunma Bakanlığımız ve T.C. Savunma Sanayi Başkanlığımız, Büyükşehir Belediyemiz, ortaklarımız Tusaş, Asfat ve Erciyes Teknopark olmak üzere, devlet büyüklerimiz ve bu kutlu doğumun en başından beri dualarını gayretimize harceden milletimizin desteği ile TOMTAŞ, 100 yıl sonra tekrar Kayseri'de kuruldu. 100 yıl sonra tüm zorluklara rağmen bir hayalin tekrar hayat bulabilmesindeki kuşkusuz en önemli paylardan biri, 2000'li yıllardan sonra Cumhurbaşkanımızın vizyoner liderliğiyle hayat bulan milli teknoloji hamlesi, teknolojiye ve milli olana verdiği destektir. Özellikle milli teknoloji hamlesi milli projelerimiz ve firmalar için özgüven ve ilham kaynağı olmuştur. TOMTAŞ da milli teknoloji hamlesinin Kayseri'deki yansımasıdır." Kaynak:Basın Bülteni

Türkiye'nin Uluslararası Uzay Kongresi Adaylığı 6 Ekim'de Netleşiyor

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, "Uluslararası Uzay Kongresi"ni 2026'da kendi ülkelerinde yapmak üzere yarışan Türkiye ve Polonya'nın adaylığında son durumun bu yıl 2-6 Ekim'deki Bakü'de gerçekleştirilecek kongrede netlik kazanacağını belirterek, "Dünyanın en büyük uzay etkinliğine ev sahipliği yapmak, bizim için önemli olacak. Bakü'de verilecek kararın Türkiye'nin lehine olmasını umuyoruz." dedi. Kacır, Anadolu Ajansının 9'uncu kez global iletişim ortağı olduğu, Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı (T3 Vakfı) ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yürütücülüğünde İzmir Çiğli Havaalanı'nda gerçekleştirilen dünyanın en büyük uzay, havacılık ve teknoloji festivali TEKNOFEST'te, 2-6 Ekim'de Azerbaycan'da gerçekleştirilecek 74. Uluslararası Uzay Kongresi'ne ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu. Uluslararası Uzay Federasyonunun dünyada pek çok ülkenin üye olduğu en büyük uzay organizasyonu olduğunu ifade eden Kacır, Uluslararası Uzay Kongresi'nin de (International Astronautical Congress- IAC) bu alanda gerçekleştirilen en büyük etkinlik olduğunu söyledi. Kacır, yakın zamanda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Uluslararası Uzay Federasyonu Genel Sekreteri Christian Feichtinger'i Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde kabul ettiğini hatırlatarak, görüşmenin ana gündeminin, "Türkiye'nin, 2026'da düzenlenecek Uluslararası Uzay Kongresi'ne Antalya ile adaylığı" olduğunu anlattı. "Cumhurbaşkanı'mızın desteği önemli" Bu görüşmenin, Erdoğan'ın, Cumhurbaşkanı olarak bu işin ciddi destekçisi konumunda bulunduğunun da göstergesi olduğunu vurgulayan Kacır, "Ülkelerin en üst düzeyde bu süreçleri himaye etmesi karar vericiler için çok değerli oluyor. Sayın Cumhurbaşkanı'mız da özellikle bilim ve teknoloji alanlarında TEKNOFEST gibi pek çok organizasyonu güçlü şekilde himaye ediyor. Bu organizasyonu da en güçlü şekilde himaye edeceğini misafiriyle paylaşmış olması, bizim için büyük bir destek oldu." diye konuştu. Kacır, bu yıl söz konusu kongrenin 74'üncüsünün Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de düzenleneceğini ve kendilerinin de TEKNOFEST Yönetim Kurulu ve T3 Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Selçuk Bayraktar ile buraya katılacaklarını bildirdi. TEKNOFEST yarışmacılarından ve girişimcilerinden de kongreye katılım olacağını dile getiren Kacır, aynı zamanda organizasyon kapsamında Türkiye'de bu alanda faaliyet gösteren pek çok kurum ve şirketi bir araya getirdikleri bir Türkiye standı açacaklarını da belirtti. Kacır, kendisinin de burada çeşitli temasları olacağına dikkati çekerek, "Yeni küresel işbirliklerinin tohumları bu organizasyon kapsamında Bakü'de atılmış olacak. Ben orada Sanayi ve Teknoloji Bakanı olarak mesajlarımı muhataplarıma en ileri düzeyde vermeye çalışacağım. Arkadaşlar da Türkiye'nin adaylık süreciyle ilgili sunumu gerçekleştirecek." diye konuştu. "İnşallah cuma günü Türkiye'ye bir müjdeyle döneceğiz" Kacır, Milli Uzay Programı ile küresel düzeyde dikkati çeken işlere imza attıklarını vurgulayarak, şu değerlendirmede bulundu: "Bunun da önümüzdeki dönemde Türkiye'nin önemli uzay etkinliklere ev sahipliği yapmasıyla taçlandırılmasını hedefliyoruz. Bursa'daki 34. Gezegen Kongresi bunlardan biriydi ama bunun çok daha büyüğü inşallah 2026'da Antalya'da gerçekleşmesiyle mümkün olabilir. Her yıl farklı ülkeler aday oluyor. Ciddi değerlendirme süreçlerinin sonunda karar veriliyor. Biz de Polonya'nın Poznan şehriyle 2026 için yarışıyoruz. Ama Antalya çok iddialı. Uluslararası büyük etkinlikleri yapmak üzere ciddi tecrübe kazanmış bir şehrimiz. Muazzam altyapılarımız var. 25 bin kişinin katılacağı, küresel düzeyde şirketlerin devlet kurumlarının üniversitelerinin bir araya geldiği dünyanın en büyük uzay etkinliğine ev sahipliği yapmak bizim için önemli olacak. Bakü'de verilecek kararın Türkiye'nin lehine olmasını umuyoruz. Bununla ilgili Bakanlık olarak Türkiye Uzay Ajansı (TUA) eliyle hazırlıklarımızı en ileri düzeyde sürdürüyoruz. İnşallah cuma günü Türkiye'ye bir müjdeyle döneceğiz. Biz her halükarda Türkiye'nin bu yolculuğunu hız kesmeden sürdürmesini sağlayacağız." Kaynak:AA

Sanofi Türkiye Girişimcilik Programı Pharm Up, Yeni Teknolojiler Keşfediyor

Yerli ilaç sanayisinin güçlendirilmesi, ülke politikalarının önemli parçası haline geldi. Türkiye’de de bu anlamda önemli atılımlar yapılıyor. Gerek yerli sermayenin yaptığı yatırımlar gerekse global şirketlerin teknolojilerini getirerek kurduğu tesisler ilaç ekosisteminin güçlenmesi adına yakından takip ediliyor. Bu adımlardan biri de geçtiğimiz aylarda Sanofi’den geldi. Sanofi 2022 sonu itibarıyla 43 milyar Euro’luk cirosu olan 90 ülkeye yayılmış bir şirket. 65 yıldır aynı isimle Türkiye’de faaliyet gösteriyor. O da kendine üretim üssü olarak Kırklareli’nin Lüleburgaz ilçesini seçmiş; buradaki tesiste bin 600 kişiyi istihdam ediyor. 1 milyar doların üzerinde yatırım yapılan fabrika, dünyadaki 69 üretim tesisi içinde ilk üçe giriyor. Burada hem şirketin kendi ilaçları hem de 22 uluslararası ve yerel firmanın ürünleri üretiliyor.‘ BİYOTEKNOLOJİDE STRATEJİK YATIRIM’ Sanofi Türkiye Ülke Başkanı ve Sanofi Türkiye, Afrika ve Orta Doğu Temel Ürünler Başkanı Cem Öztürk’ün hedefleri büyük. “Bu görevdeyken Türkiye’de orjinal molekül üretilmesini sağlamak amacındayım” derken, bu amaca onu taşıyacak önemli bir adımın da detaylarını verdi: “Lüleburgaz tesisi Türkiye ilaç sektörü toplam üretiminin yaklaşık yüzde 15’ini tek başına karşılıyor. Bu da demek oluyor ki Türkiye’de üretilen yedi kutu ilaçtan biri Lüleburgaz fabrikasından çıkıyor. Üretimin yüzde 11’ini aralarında Almanya, İngiltere, Fransa, Rusya, Brezilya ve Japonya’nın da bulunduğu 49 ülkeye ihraç ediyoruz. Şimdi yakın zamanda büyük bir teknoloji transferi gerçekleştirdik. Daha önce ithal edilen bir ilacın üretiminde kullanılan Geomatrix üretim teknolojisini, Türkiye’de üretmeye başladık. Bu teknoloji ilaçta yan etkiyi azaltıyor. Günde bir kez kullanılıyor. Şu anda üroloji alanında bu teknolojiyi kullanıyoruz. Bunun için üç yıl çalıştık. Sonunda başardık. Bu teknoloji dünyada sadece sekiz ilaçta kullanılabiliyor. Biz bu teknolojiyi Türkiye’ye getirerek yerli ilaç endüstrisine de katkı sağlamış olduk.” Cem Öztürk’ün bahsettiği yeni teknoloji ile 1 milyon kutu ilaç üretildi. Öztürk, teknoloji transferi sayesinde yılda 6.3 milyon Euro’luk ithalatı önleyeceklerini belirtti. GİRİŞİMCİLERE DESTEK VERİYOR CEM Öztürk son yıllarda dünyada fark yaratan ilaçların yeni girişimlerden çıktığı düşüncesiyle yeni bir girişimci destek programı başlattıklarını söyledi. PharmUp adındaki program Sanofi’nin üretim deneyimini Türkiye’de yeni gelişmekte olan inovasyon ekosistemine sunmayı hedefliyor. 2019 Endeavour işbirliğiyle başlayan PharmUp Girişimcilik Programı ile sağlık sektörüne yönelik çözümler geliştirebilecek her alandan ve sektörden girişimciyi bir araya getiriyor. *Program, her yıl yaklaşık beş start up seçmeyi hedefliyor. Seçilmiş start up’lar hızlandırma programına katılarak becerilerini ve çözümlerini geliştirmek için workshop ve mentorluk desteğinden faydalanırken, ilgili iş birimleri ile bir araya gelerek Sanofi ile iş birliği geliştirme ve Paris’te gerçekleştirilen Vivatech’e katılma fırsatı yakalıyor. Programa bugüne kadar toplamda 219 girişimci başvuru yaptı ve 22 girişim dahil oldu. Kaynak:AA

2023 Nobel Tıp Ödülü,mRNA Aşısının Geliştirilmesi Çalışmalarına Verildi

2023 Nobel Tıp Ödülü, mRNA içerikli Kovid-19 aşısının geliştirilmesini sağlayan çalışmalara imza atan 68 yaşındaki Macar asıllı bilim insanı Katalin Kariko ile 64 yaşındaki ABD'li bilim insanı Drew Weissman'a verildi. İsveç'teki Karolinska Enstitüsünde düzenlenen basın toplantısında, 2023 Nobel Tıp Ödülü'nü, mRNA içerikli Kovid-19 aşının geliştirilmesine imkan veren çalışmalara imza atan biyokimyager Kariko ve immünolog Weissman'ın kazandığı açıklandı. Katalin Kariko Kimdir? Katalin Kariko, 17 Ocak 1955'te Macaristan'ın Szolnok şehrinde doğdu. Üniversite ve doktora eğitimini Szeged Üniversitesi Biyolojik Araştırmalar Merkezi'nde tamamlayan Kariko, mRNA ile ilgili çalışmalarını sürdürebilmek için ABD'nin Philadelphia eyaletinde bulunan Temple Üniversitesi'ne davet edilmesi üzerine bu ülkeye yerleşti. Almanya merkezli BioNTech'te kıdemli başkan yardımcısı olan Kariko, BioNTech-Pfizer tarafından ortaklaşa geliştirilen Kovid-19 aşısının temelindeki mRNA teknolojisini Weissman ile birlikte geliştirmesiyle tanındı. Drew Weissman Kimdir? Drew Weissman, 7 Eylül 1959'da ABD'nin Massachusetts eyaletindeki Lexington şehrinde doğdu. 1981'de Brandeis Üniversitesi'nden mezun olan Weissman, 1997'de mRNA ve doğuştan gelen bağışıklık sistemi biyolojisini incelemek için Pennsylvania Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin akademik kadrosuna dahil oldu. Weissman ile Kariko, tanışmalarının ardından birlikte Kovid-19 aşısının temelindeki mRNA teknolojisini geliştirmeye yoğunlaştı. 2022 Nobel Tıp Ödülü'nü Paabo Kazanmıştı 2022 Nobel Tıp Ödülü, "soyu tükenmiş homininlerin genomları ile insan evrimine ilişkin keşiflerinden ötürü" 68 yaşındaki İsveçli biyolog Svante Paabo'ya verilmişti. Paabo, çalışmasında "küçük bir parmak kemiğinin genom verisiyle 30 bin yıl önce yaşayan ve denisovanlar olarak adlandırılan türleri" keşfetmişti. 1901 ila 2022'de 113 Nobel Tıp Ödülü verildi, ödül kazananlardan 12'si kadın. Nobel Tıp Ödülü'nün en genç kazananı, 1923'te insülinin keşfinden ötürü 32 yaşındaki Frederick G. Banting oldu. 1966'da "tümöre neden olan virüsleri" bularak Nobel Tıp Ödülü'nü kazanan 87 yaşındaki Peyton Rous ise bu ödülü alan en yaşlı bilim insanı olarak tarihe geçti. Paabo'nun babası Sune Bergström da "prostaglandin" maddesine ilişkin buluşları dolayısıyla 1982 Nobel Tıp Ödülü'nü aldı. Nobel Ödülleri Hakkında İsveçli Alfred Nobel'in vasiyeti üzerine ölümünden sonra 9 Haziran 1900'de kurulan Nobel Vakfının insanlığa hizmette bulunanlara verdiği ödüller, dünyada en saygın ödüller olarak kabul ediliyor. Nobel Ödülleri, İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi, İsveç Akademisi, Karolinska Enstitüsü ve Norveç Nobel Komitesi tarafından, fizik, kimya, edebiyat, barış ve tıp olmak üzere 5 ayrı dalda en başarılı kabul edilen kişiler veya kuruluşlara veriliyor. Bunlara ek olarak, Nobel Ekonomi Ödülü, 1968'de İsveç Merkez Bankasının Alfred Nobel'in anısına ekonomi dalında da ödül verilmesini kararlaştırmasıyla, ilk kez 1969'da verildi. Nobel Ödülleri, her yıl Alfred Nobel'in ölüm yıl dönümü olan 10 Aralık'ta düzenlenen törenle sahiplerine teslim ediliyor. Öte yandan ödüllerin 1901'deki başlangıcından bu yana verilmediği birkaç yıl oldu. Toplamda 49 defa yapılan ödül iptallerinin çoğu Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sırasında gerçekleşti. Ödül törenleri, Kovid-19 salgını nedeniyle 2020 ve 2021'de de yapılamamıştı. Kaynak : Basın Bülteni

Sterilizasyonun Baş Aktörleri

Temizoda Teknolojileri Derneği tarafından 8 Eylül 2023 tarihinde Ankara HiltonSA'da düzenlenen "Temizoda Paylaşımları"  etkinliklerinde bu sefer konumuz sterilizasyon oldu. "Sterilizasyonun Baş Aktörleri: Etilen Oksit ve Radyasyon" isimli etkinliğimize katılım ise oldukça yüksekti. Özellikle Tıbbi Cihaz Üreticilerinin yoğun olarak başvurduğu 2 sterilizasyon yönteminden olan "Etilen Oksit ve Radyasyon" konuları farklı açılardan ele alındı. Etkinlik açılış konuşmasını Temizoda Teknolojileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ecz. Dilek Sunar yaptı. Konuşmasına tüm konuşmacılara ve katılımcılara teşekkür ederek başladı. Konuşmasının devamında etkinliği yönetecek TTD Yönetim Kurulu Üyesi Alper Sarı'yı kürsüye çağırdı. Alper beyde kısa bir sunumun ardından ilk konuşmacıyı kürsüye çağırdı. Günün ilk konuşmacısı olan Disposet firmasından YunusBOZKURT sterilizasyon cihazı alırken nelere dikkat etmemiz gerektiği ile ilgili tüm deneyimlerini dinleyiciler ile paylaştı. Bunu yaparken; ünite seçiminden, departmanın hazırlanmasına ve alınması gereken güvenlik önlemlerine kadar birçok konuya parmak bastı. Sonrasında sahne alan Disera A.S. firmasından Umut ERSOY ise Türkiye’de bir tıbbi cihaz üreticisi olarak ilk olma özelliğini taşıdıkları Elektron Demeti (E-Beam) sterilizasyon tesisi hakkında bizlere bilgi verdi. Tesisin kurulma aşamasında karşılaşılan güçlükler, nelere dikkat edilmesi gerektiği, E-Beam teknolojisinin çalışma şekli, sürecin kontrolü ve doğrulamasına yönelik verdiği bilgiler ile dinleyicilerin ülkemiz için yeni sayılan bu teknoloji hakkında fikir edinmesini sağladı. Son konuşmacı Medcer firmasından Mehmet Fatih Örmeci ise bu 2 sterilizasyon yönteminin valide edilmesi esnasında dikkat edilmesi gereken detaylara dikkat çekti. Madde madde önemli olan parametreleri bize açıklayan Örmeci, sunumu esnasında sıklıkla yapılan hataların da altını çizdi. Günün son oturumunda ise 3 konuşmacı, etkinliğin Moderatörü Alper Sarı ile birlikte sahne aldı. Karşılıklı soru-cevap ile ilerleyen oturum, katılımcılardan gelen sorular ile devam etti ve etkinlik bu şekilde son buldu. Etkinlik esnasında birçok Tıbbi Cihaz üreticisi, Validasyon firmaları, Akredite Laboratuvarların yanı sıra Sağlık Bakanlığı-TİTCK, Tarım ve Orman Bakanlığı uzmanları hazır bulundu. Temizoda Teknolojileri Derneği'nin bir sonraki etkinliği 25 Ekim 2023 tarihinde İstanbul Lütfi Kırdar'da BIOEXPO "Yaşam Bilimleri" Fuarları" ile eş zamanlı düzenleyeceği "GMP Ek 1 Kılavuzu 2022 Revizyonları" sempozyumudur. Steril tıbbi ürünlerin üretimi konusunda özel rehberlik sağlayan GMP Kılavuzunun Ek 1'i 2008 yılından beri güncellenmemişti. Bu revizyonun amacı netlik katmak, Kalite Risk Yönetimi (QRM) ilkelerini tanıtmak, yeni teknolojilerin ve yenilikçi süreçlerin dâhil edilmesine izin vermek ve yapıyı daha mantıklı bir akışa dönüştürmektir. Bilgi : https://lnkd.in/dudTPB2K

Çikolata yerine Kullanılan Kokolin Sağlığı Tehdit Ediyor

Çikolata benzeri peynir altı suyundan veya kakao tozundan yapılan kokolin ürününün zararlı olduğuna dikkat çeken Çikolata Uzmanı Elif Aslı Yıldız, "Gerçek çikolata yüzde 100 kakao yağından yapılır. Çikolata diye satılan kokoline dikkat edilmesi gerekir. Bu ürün kakao yerine kakao tozu barındıran çikolata benzeri bir tatlı türüdür" dedi. Bu yıl 31'inci kez düzenlenen Uluslararası Gıda Ürünleri ve Teknolojileri Fuarı'na yerli ve yabancı birçok gıda şirketi katılıyor. Şirketler burada inovatif ürünlerini sergilerken, gıdalarda kullanılan ürünlere de dikkat çekiyor. Çikolata Uzmanı Elif Aslı Yıldız, çikolata benzeri ürünlerin zararlı olduğuna dikkat çekti. Yıldız, "İnsan sağlığını tehdit eden, çikolata dahi diyemeyeceğimiz kokolini çikolata diye satıyorlar. Kokolin; içinde süt yerine peynir altı suyu tozu barındıran, kakao yağı yerine margarin, kakao yerine kakao tozu barındıran çikolata benzeri bir tatlıdır. Bu ürüne, çikolatanın kalitesini belirlemede önemli rol oynayan kakao yağını bulundurmadığından dolayı kokolin ismi verilir. Bu da insan sağlına zararlı bir üründür" dedi. "Çikolata diye sağlıksız ürün satıyorlar" Çikolata yerine ucuz maliyetli kokolin ürününü sattıklarını belirten Yıldız, "Çikolata alınırken gerçekten o ürünün çikolatamı olduğuna bakılması lazım. Bunu nasıl anlarız dersek; ürünün etiketine dikkat edilmesi gerekir. Açıkta satılan ürünlerden kaçınılmalı. Üreticisi belli olmayan merdiven altı ürünlerden uzak durulmalı. Çikolatada kakao yağı dışında bir yağ bulunmaması gerekir. Bitkisel yağ denilen alternatif yağlar olmaması gerekir. Gerçek çikolata yüzde 100 kakao yağından yapılan üründür. Özellikle çikolata tüketiminde çocukların yediği ürünlere dikkat edilmesi lazım. Çocuklara çikolata yedirirken gerçek çikolatalar yedirilmeli. Aslında çok önemli ve güzel bir ürün farklı şekilde üretildiğinde zarara dönüşebiliyor. Kakao yağı, vücut ısısının altında eriyebilen tek yağdır. Uygun fiyatlı ve ne olduğu belli olmayan ürünlerden kaçınılmalı. Kokolin, içinde süt yerine peynir altı suyu tozu barındıran, kakao yağı yerine margarin, kakao yerine kakao tozu barındıran çikolata benzeri bir tatlı türüdür. Bu ürün, çikolatanın kalitesini belirlemede önemli rol oynayan kakao yağını bulundurmadığından dolayı kokolin ismi verilir" diye konuştu. "14 kategoride 500 farklı ürün gamı" Öte yandan fuarı değerlendiren Yıldız, ''Fuar çok güzel başladı ve güzel devam ediyor. Dünyanın dört bir tarafından gelmiş, insanları İstanbul'da ağırlamak gurur verici. Yabancıların Türk çikolatalarına ilgisi çok büyük. Her ürüne değil, inovatif ürünlere daha çok ilgililer. Türkiye'de, her kategoride birçok kaliteli ve güzel ürünleri bulabiliyorlar. Ortadoğu'nun ülkemize her zaman ilgisi büyük. Bizim 14 kategoride 450 - 500 farklı ürün gamına sahibiz. Daha da yeni ürünlerimizi üretmeye çalışıyoruz. Bu ürünlerin 150 tanesi Türkiye'de bulunuyor. Ülkelere göre özel ürettiğimiz ürünlerde oluyor" şeklinde konuştu.   Kaynak: Basın Bülteni

Bilim İnsanları Domuz Embriyolarında İnsan Organı Geliştirdi

Hakemli bilimsel dergi Cell Stem Cell'de yayımlanan yeni bir çalışmaya göre, ilk defa hem insan hem de hayvan hücrelerini içeren katı bir insanlaştırılmış organ, başka bir canlı türünün içinde yetiştirildi. Ünlü bilim insanı Tao Tan, "Bu, insan-hayvan kimerizminde kayda değer bir ilerlemedir" diyerek deneyin çığır açıcı bir yönü olduğunu vurguladı. Çin'deki Kunming Bilim ve Teknoloji Üniversitesinden hücre biyoloğu Tao Tan, 2021'de ilk kimerik insan-maymun embriyosunun geliştirilmesine yardımcı olmuştu ancak bu yeni çalışmaya dahil olmadı. Dünya genelinde milyonlarca kişi organ nakli için sıra bekliyor. Bu insanların büyük çoğunluğunun böbrek nakline ihtiyacı var. Hayat kurtaran organ nakillerine yönelik bu talebi karşılamak amacıyla bilim insanları, hayvanlarda organ ve doku yetiştirmek için yeni yöntemler arıyor. Son birkaç yıldır önemli aşama kaydedildi ve farelerde sıçan organları, sıçanlarda fare organları ve domuzlarda insanlaştırılmış iskelet kası ve endotel dokusu başarıyla büyütüldü. Ancak insan hücrelerinin yabancı bir konakçı içinde gelişmesi oldukça zordur.  İNSAN ORGANLARI GELİŞTİRMEYE YÖNELİK TARİHİ BİR ADIM İnsan pluripotent kök hücreleri (iPSC), türlerin hücrelerinin farklı fizyolojik ihtiyaçlara sahip olması nedeniyle genellikle hayvanlara enjekte edildiğinde ölüyor. Science News'in haberine göre, Çin'deki Guangzhou Biyotıp ve Sağlık Enstitülerinden kök hücre biyoloğu Liangxue Lai ve ekibi, insan kök hücrelerinin hayatta kalma kabiliyetini artırmak için uzun yıllardır çalışıyor.  Domuz embriyoları hâlâ tek hücre iken ekip, böbrek gelişiminde gerekli olan iki geni düzenlemek için gen düzenleme aracı CRISPR/Cas9'u kullandı. Böylece, insan iPSC'leri boşluğa enjekte edildiğinde böbrek hücrelerine dönüşebildi. DOMUZLARDA GELİŞTİRİLEN EN YÜKSEK İNSAN HÜCRESİ SAYISINA ULAŞILDI İnsan kök hücreleri, hücreleri tutunacak bir yer edinip böbreği oluşturmaya başlayacak kadar uzun süre hayatta tutmak için apoptozu (hücre ölümünü) azaltan aktif genlere sahip olacak şekilde tasarlandı. Daha sonra 1.800'den fazla embriyo, taşıyıcı dişi domuzlara aktarıldı ve bunlardan beşi, ilk 28 gün içinde çalışma için toplandı. Beşinin de gelişim düzeylerine uygun normal böbrekleri vardı ve organlar yüzde 50 ila yüzde 60 oranında insan hücrelerine sahipti. Tao Tan, bunun bir domuzun içinde yetiştirilen herhangi bir organda şimdiye kadar gözlemlenen en yüksek insan hücresi yüzdesi olduğunu söylüyor. Araştırmacılar, daha fazla zaman verildiğinde, muhtemelen insan hücrelerinin domuz hücrelerini geride bırakmasıyla böbreklerin normal şekilde büyümeye ve gelişmeye devam etmeyeceğine dair hiçbir belirti olmadığını açıkladı. DÖNÜM NOKTASI NİTELİĞİNDE BİR ÇALIŞMA Kök hücreler, böbrek tübüler hücreleri ve gelişimsel doku da dahil olmak üzere çeşitli hücre tiplerine farklılaşırken, insan böbreği 70'ten fazla benzersiz hücre tipine sahiptir. Araştırmacılar yüzde 100 insandan oluşan bir organ geliştirilene kadar bu tür organ nakillerinin başarılı olamayacağını belirtiyor. Üstelik, yeni çalışmada birkaç iPSC'nin yanlışlıkla embriyoların beyinlerinde ve omuriliklerinde sinir hücrelerine farklılaştığı görüldü. Hücrelerin böbrek hücrelerinden farklı olarak rastgele göründüğünü söyledi ve sonucunda insan beyni olan hayvanların oluşmasının muhtemel olmadığını vurguladı.  Bu tür etik sorunlardan kaçınmak için ekip, kök hücrelerin nöronlara, genetik bilgiyi yavrulara aktaran germ hattı hücrelerine, yumurtalara ve spermlere farklılaşmasını düzenleyen genleri ortadan kaldıracağını söylüyor. Ekip aynı zamanda kalp ve pankreas da dahil olmak üzere diğer insan organ öncüllerini de domuzlarda yetiştirmenin peşinde.   Kaynak: Basın Bülteni

Inceptive, Yapay Zekayla Yeni Aşılar ve İlaçlar Tasarlamak İçin 100 Milyon USD Yatırım Aldı

Inceptive’in temel yeniliği, son teknoloji ürünü yapay zekayı kullanarak “biyolojik yazılım” oluşturmayı ve bunu insan hücrelerinde yürütülebilir talimatları kodlamanın bir yolu olarak tasavvur etmeyi içerir. Bu dönüştürücü yaklaşım, sektörün 50 milyar dolarlık bir pazar fırsatını gözetlediği, ilaç geliştirmede yapay zekadan yararlanmak için milyarlarca dolarlık finansman sağlayan biyoteknoloji girişimlerinin daha geniş bir eğilimini yansıtıyor. Sadece dört yıl önce kurulan Inceptive’in değerlemesi 2021’de 100 milyon dolardan bu son turda 300 milyon doların üzerine çıktı ve Obously Ventures gibi yatırımcıların ilgisini çekti. Girişimin yapay zeka platformu, Pfizer ve BioNTech’in Kovid-19 aşılarında kullanılanlara benzer, benzersiz mRNA tabanlı moleküller tasarlıyor. Inceptive, onaylandıktan sonra bu moleküllerin lisansını daha fazla geliştirme ve klinik denemeler için ilaç firmalarına verir. Avrupa’nın önde gelen ilaç şirketlerinden biriyle işbirliği yapan Inceptive, yenilikçi bir bulaşıcı hastalık aşısı üzerinde çalışıyor. mRNA aşıları Kovid-19’a karşı üstün başarı gösterirken, başarılarının diğer aşı kategorilerinde tekrarlanması hala bir zorluk olmaya devam ediyor. Inceptive, on yılın sonuna kadar beklenen 700’den fazla programla büyüyen mRNA ilaç geliştirme ortamını desteklemeyi amaçlıyor. Exscientia, Verge Genomics ve Recursion Pharmaceuticals dahil olmak üzere çok sayıda biyoteknoloji şirketi yapay zeka destekli ilaçları piyasaya sürdü. Ancak ilaç geliştirmedeki temel engel klinik araştırmalar olmaya devam ediyor.    Kaynak: Basın Bülteni

Uluslararası Uzay İstasyonu'nun mantar sorunu çözülmüş olabilir

Uluslararası Uzay İstasyonu'ndaki su geri kazanım sistemlerindeki tıkanıklıklar o kadar artmış durumda ki hortumların temizlenmesi ve yenilenmesi için Dünya’ya geri gönderilmeleri gerekmişti. Bu durum, birbirlerine ve genellikle de yüzeylere (örneğin su geri kazanım borularının iç kısımlarına) yapışan mikroorganizmaların oluşturduğu biyofilmler sayesinde meydana geliyor. Bu mantar üremeleri ISS’teki su işleme birimlerinin filtrelerini tıkayabildiği gibi astronotların hastalanmasına da neden olabilir. Ancak şimdi ise bir çözüm bulunmuş olabilir. Uzayda mikrop sorunu iyofilmler uzay giysileri, geri dönüşüm üniteleri, radyatörler ve su arıtma tesisleri de dahil olmak üzere ekipmanın bütünlüğünü tehlikeye atabildiğinden ve ekipmana zarar verebildiğinden, etkilenen malzemeleri değiştirmek uzay ajanslarına oldukça pahalıya mal olabiliyor. NASA’nın 2023 yılı için ISS’in kargo ihtiyaçlarını gidermek için yaklaşık 1,3 milyar dolar ayırdı. Bu önemli derecede yüksek bir maliyet. Öte yandan uzay görevlerinde mikrobiyal büyümenin önlenmesi, özellikle Ay ya da Mars gibi, onarım ya da hasta astronotların tedavisi için Dünya'ya hızlı bir dönüşün mümkün olmadığı yerlere yapılacak uzun mesafeli yolculuklar için kritik önem taşıyor. Colorado Üniversitesi, MIT ve NASA Ames Araştırma Merkezi'ndeki araştırmacılar arasında yapılan ortak bir çalışmada, araştırmacılar uzay istasyonundan alınan örnekleri incelediler. Bilim insanları ayrıca "katılar ile sıvılar arasındaki sürtünmeyi ortadan kaldırma" konusunda uzmanlaşmış bir şirket olan LiquiGlide'daki uzmanlarla da güçlerini birleştirdi. Multidisipliner çalışma, yüzeylerin ince bir nükleik asit tabakasıyla kaplanmasının ISS’te bakteri üremesini engellediğini ortaya koydu. Bilim insanları, bu asitlerin mikropların yüzeylere yapışmasını engelleyen hafif bir negatif elektrik yükü taşıdığını belirtti. Bilim insanları ayrıca ISS’te kullanılan ilgili parçaların yüzeyini silikon yağ ile kayganlaştırılarak biyofilmlerin yapışmakta zorlandığı kaygan bir yüzey oluşturdu. Biyofilm oluşumunu önlemek için yüzeylerin nükleik asitlerle kaplanmasına yönelik bu özel yöntemin uygulanması, karasal örneklerde mikrobiyal oluşumun yaklaşık yüzde 74 oranında azaldığını gösterdi. Şaşırtıcı bir şekilde uzay istasyonu numuneleri yaklaşık yüzde 86'lık daha yüksek bir azalma gösterdi. Çalışmaya katılan Colorado Üniversitesi'nden mikrobiyoloji uzmanı Pamela Flores yaptığı açıklamada, "Bu performansı ne kadar süreyle devam ettirebileceğini bilmiyoruz. Bu yüzden kesinlikle daha uzun bir kuluçka süresi ve mümkünse sadece son noktalarda değil, sürekli bir analiz yapılmasını öneriyoruz.” ifadelerini kullanarak daha uzun çalışmaların gerekli olduğunu belirtti.   Kaynak: Basın Bülteni

Askeri Teknolojideki Yeteneklerle İhracat Başarısı

TÜBİTAK Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi (BİLGEM), askeri güvenlik projelerinden edinilen tecrübeyle geliştirdiği güvenlik çözümüyle ihracat başarısı yakaladı. Askeri ihtiyaçlara yönelik yürütülen kriptolojik ürünlerden edinilen tecrübelerle kurumsal ihtiyaçlara yönelik Donanımsal Güvenlik Modülü - Hardware Security Module (HSM) geliştirildi. Donanımsal Güvenlik Modülü, güçlü kimlik doğrulama için gerekli sayısal anahtarları koruyup yöneten ve kripto işleme sağlayan fiziksel bir cihaz olarak görev yapıyor. Bütünleşik güvenli kriptografik anahtar üretimi, depolama ve yönetim hizmetlerini sağlayan cihaz, "Rasgele Sayı Üretici" özelliği sayesinde, kırılması mümkün olmayan kriptografik altyapı oluşturuyor. TÜBİTAK BİLGEM tarafından 40 yıldır yürütülen farklı tip askeri güvenlik projelerinden edinilen birikim DIRAK HSM isimli yeni bir ürünün ortaya çıkmasını sağladı. Cihaz, Türkiye'de geliştirilmiş tek yerli ve milli "Rasgele Sayı Üretici" teknolojisi ile üst düzey güvenlik sunuyor. Enstitü bünyesindeki Milli Açık Anahtar Altyapısı ekibi tarafından geliştirilen DIRAK HSM, kişisel kullanım ile ticari ve kamu kurumlarının istifadesine sunuldu. İletişim, akıllı araçlar ve bankacılıkta kullanılıyor Bilgi güvenliği ve kişisel güvenliğe ihtiyaç duyulan alanlarda üstün bir altyapı oluşturan cihaz, 4,5G/5G altyapılarında, akıllı araçlarda, finans ve bankacılık sektörlerinde, blokzincir alanında kullanılmaya başlandı. Bilgi güvenliği ve kişisel güvenliğe ihtiyaç duyulan alanlarda üstün bir altyapı oluşturan cihaz, 4,5G/5G altyapılarında, akıllı araçlarda, finans ve bankacılık sektörlerinde, blokzincir alanında kullanılmaya başlandı. DIRAK HSM, hem Türkiye hem de uluslararası piyasada geçerli birçok sertifikayı aldı ve geleceğin teknolojisi sayılan "bulut çözümlerine" hazır hale getirildi. Uluslararası çözümlerle rekabet edecek seviyeye gelen DIRAK HSM, ürün pazarını domine eden cihazlara alternatif oluşturdu. TÜBİTAK BİLGEM, ürün geliştirme konusundaki bu başarıyı bir dizi ülkeden aldığı siparişlerle ticari alana da taşımayı başardı.   Kaynak Basın Bülteni

İLKO İlaç, Rus Pazarına Açılacak

Konya’ya olan vefa borcu sebebiyle kente ilaç fabrikası kurarak, bölgenin kalkınmasını destekleyen onursal lider Mustafa Öncel ile başlayan üretim sürecine ait konuşan Selçuklu Holding İdare Konseyi Üyesi ve İLKO İlaç Genel Müdürü Hatice Öncel, “Ülkemizdeki tüm üretim merkezlerinin İstanbul ve etrafına yapılması, Anadolu ve Doğu’nun ekonomik kalkınmasına da mahzur oluyor. Kurucumuz Mustafa Öncel, 50 yılı geçkin bir vakitte, Konya’nın kendisine kattıkları sebebiyle kentte bir üretim merkezi açmaya karar vermiş ve istihdamı, kalkınmayı desteklemiştir. Artık bu vazifesi bizler devraldık ve Konya’nın daha da büyümesi için yatırımlarımıza devam ediyoruz” dedi. Tüketici sıhhatine silusyum dahil edildi Küresel rekabette öncü şirket olmayı hedeflediklerini belirten Hatice Öncel, “Geniş eser portföyümüzün yanı sıra biyoteknoloji alanında ağır çalışmalarımız bulunuyor. Biyoteknolojide Türkiye’de birinci ve tek hücre çizgisi platformuna sahip firma olduğumuzu bilhassa belirtmek isterim. Rekombinant DNA teknolojisini araç olarak kullandığımız bu çalışmalarda birinci kademede kanser ve kansere bağlı hastalıklara yönelik olarak biyoteknolojik eserler geliştirme maksadıyla çalışıyoruz. Yeniden yaptığımız son yatırım ile Türkiye’de üretimi epey az ve geliştirilmesi sıkıntı olan High Potent ilaçların üretimine yönelik yeni bir üretim ünitemizi de yakında hayata geçiriyoruz. Burada da birinci etapta yüklü olarak onkoloji ve ender hastalıklara yönelik eserler üretilecek” bilgisini vererek şöyle devam etti: “Ortadoğu, Balkanlar, Uzakdoğu, Afrika ve Latin Amerika bölgelerinde 25’den fazla ülkeye ihracat yapıyoruz. Şu an için yeni amacımız ise Rus pazarı. Görüşmelerimiz var ve yakın vakitte Rusya’da ihracata başlayarak orada da büyümeye devam edeceğiz.” Türkiye’nin Ar-Ge’ye en çok yatırım yapan birinci 10 ilaç şirketi ortasında olan İLKO İlaç’ın bugüne kadar Ar-Ge’ye yaptığı yatırım bedeli 52 milyon euro olan şirket, 2016 yılında Wellcare markasıyla tüketici sıhhati alanına giriş yaptı. İLKO İlaç yeni eser kümesi Wellcare Collagen Beauty Boost’ta ise oksijenden sonra tabiatta en fazla bulunan 2’nci element silusyumu içeriğe dahil etti. Kaynak: Basın Bültreni

Bilim insanları laboratuvarda insan embriyosu yaptı

Araştırmacılar, yaşamın en erken evrelerindeki temel özelliklerin çoğuna sahip, gerçek insan embriyolarına benzeyen, sentetik (yapay) embriyo benzeri yapılar oluşturmak üzere büyük bir adım attı. İsrail'deki Weizmann Enstitüsünden araştırmacılar yeni bir çalışmada, insan embriyonik kök hücrelerini kullanan yakın tarihli bir çalışmayı referans alarak, şimdiye kadar üretilen en eksiksiz embriyoyu geliştirmeyi başardı. İspanya'nın Barselona şehrindeki Pompeu Fabra Üniversitesinden Profesör Alfonso Martinez Arias, "Bu, insana ait gelişim araştırmaları için yeni yollar arayan dönüm noktası niteliğinde bir çalışmadır" dedi. Öte yandan, bilim insanları laboratuvarda geliştirilen insan embriyoları neyi hedeflediklerini de açıklıyor. Araştırmanın amacı, yapay bir yaşamı mümkün kılmaya çalışmak değil, amaç embriyoların gelişimi hakkında daha fazla bilgi elde edebilmek.  Londra'daki Francis Crick Enstitüsünden Dr. James Briscoe, araştırmanın "birçok hamileliğin başarısız olduğu ve şimdiye kadar incelenmesi gerçekten zor olan insani gelişim dönemine bir pencere açmaya yönelik bir adım" olduğunu söyledi. YAPAY İNSAN EMBRİYOLARI NASIL GELİŞTİRİLDİ?  Çalışmada araştırmacılar, bağışlanan insan embriyolarından alınan kök hücreleri kullandı ve bunlar daha sonra kimyasallar ile 'uyarılarak' tam gelişmiş bir insanın tüm doku ve organlarını oluşturan erken embriyonun dört temel hücre tipine dönüştü. Önceki deneylerde benzer embriyolar üretilmişti ancak bunlar gerçek embriyolarda bulunanla aynı sayıda doku türü ve organizasyon düzeyinden yoksundu. En önemlisi, plasentayı oluşturan hücreler gibi 'ekstraembriyonik' dokulardan yoksundu.   Kaynak: Basın Bülteni

Biyoteknoloji girişimi Star Therapeutics, 90 milyon dolar yatırım aldı

Biyoteknoloji girişimi Star Therapeutics, 90 milyon dolar yatırım aldı. C serisi yatırım turu, Sofinnova Investments tarafından yönetildi. ABD merkezli şirketin yatırım turuna Qatar Investment Authority, Catalio Capital Management, Agent Capital, Soleus Capital, NYBC Ventures, Westlake Village BioPartners, OrbiMed, Redmile Group, RA Capital Management, New Leaf Venture Partners, Cormorant Asset Management ve Cowen Healthcare Investments katıldı. C serisi ile birlikte şirketin toplam yatırım miktarı 190 milyon dolara yükseldi.  Star Therapeutics, 2018 yılında Adam Rosenthal tarafından faaliyete geçti. Star Therapeutics, sağlık sektöründe yenilik ve tedavi seçenekleri sunmayı hedefliyor. Şirket, özellikle nadir görülen veya tedavisi zor hastalıklara odaklanarak bu hastalar için yeni tedavi seçenekleri sunma potansiyeline sahip. Şirket, antikor terapileri konusunda çalışmalar yapıyor. Antikor terapileri, çeşitli hastalıkları tedavi etmek veya önlemek amacıyla kullanılan biyolojik ilaçlar olarak tanımlanıyor. Bu da hastaların daha hızlı erişim sağlamalarını ve daha etkili tedavilere erişebilmelerini sağlıyor. VGA039 adlı bir antikor terapisi, Von Willebrand hastalığını tedavi etmeye odaklanıyor.  Star Therapeutics, sadece mevcut tedavileri geliştirmekle kalmayıp aynı zamanda yeni ve etkili tedavilerin geliştirilmesine odaklanmak için biyoteknoloji şirketleri oluşturuyor ve bunları destekliyor. Nadir hastalıkların önemli bir kısmı kesin tedavisi yok. Çünkü bu tür hastalıkların kökeni, nedeni, doğal seyri ve epidemiyolojik verileri büyük değişiklik sergilerken bazı hastalıklar için bu en temel bilgiler sınırlı. Bu yüzden şirketin geliştirdiği teknoloji önemli bir potansiyel barındırıyor.    Kaynak: Basın Bülteni

E-bülten için aşağıdaki bilgileri doldurmanız yeterli.

Giriş Yap

Şifremi Unuttum Kayıt Ol

Kayıt Ol

Şifremi Unuttum