Haberler

FDA Orak Hücre Hastalığı İçin İlk Hücre Bazlı Gen Terapisini Onayladı

Irk hücre hastalığı (SCD), kırmızı kan hücrelerinde oksijen taşıyan protein olan hemoglobini etkileyen bir grup kalıtsal kan bozukluğudur. AKÖ’lü bir kişide hemoglobin mutasyona uğrar ve kırmızı kan hücrelerinin sert, yapışkan ve orağa benzeyen C şeklinde olmasına neden olur. Orak hücreler erken ölür, bu da kırmızı kan hücrelerinin azalmasına neden olur ve fiziksel özellikleri nedeniyle küçük kan damarlarına yerleşmeye, onları tıkamaya ve doku ve organları oksijenden mahrum bırakmaya eğilimlidirler. Bu, şiddetli ağrıya ve organ hasarına neden olabilir ve yaşamı tehdit eden sakatlıklara veya ölüme yol açabilir. AKÖ için mevcut tedaviler ağrının ve görme kaybı, felç ve anemi gibi damar tıkayıcı krizlerin diğer komplikasyonlarının önlenmesine ve tedavi edilmesine odaklanmaktadır. Ancak şimdi FDA, bir ilki gerçekleştirerek, iki hücre bazlı gen terapisini (Casgevy ve Lyfgenia) hastalığın tedavisi için onaylayarak AKÖ hastalarının genel görünümünü iyileştirdi. Orak hücre hastalığı nadir? Zayıflatıcı ve yaşamı tehdit eden, karşılanmayan önemli bir ihtiyacı olan bir kan hastalığıdır ve iki hücre bazlı gen terapisini onaylayarak özellikle yaşamları hastalık nedeniyle ciddi şekilde bozulan bireyler için bu alanı ilerletmekten heyecan duyuyoruz.” FDA’nın Biyolojik Değerlendirme ve Araştırma Merkezi bünyesindeki Terapötik Ürünler Ofisi direktörü Nicole Verdun “Gen terapisi, özellikle mevcut tedavi seçeneklerinin sınırlı olduğu nadir hastalığı olan bireyler için daha hedefe yönelik ve etkili tedaviler sağlama vaadini taşıyor.”** Casgevy ve Lyfgenia, 12 yaş ve üzeri AKÖ hastalarını tedavi etmek için onaylanmıştır. Her ikisi de hastanın kendi kan hücresi üreten (hematopoietik) kök hücrelerinden yapılır ve bunlar değiştirilerek hastaya tek seferlik, tek dozluk bir infüzyon olarak geri verilir. İnfüzyondan önce hastalara, kemik iliğinden hücrelerin çıkarılması ve böylece bunların değiştirilmiş hücrelerle değiştirilebilmesi için yüksek dozda kemoterapi verilir. Lyfgenia, damar tıkayıcı kriz geçmişi olan hastaları tedavi etmek için bir lentiviral gen dağıtım aracı veya vektörü kullanıyor. Lentivirüsler, konakçı hücreye enfekte edildikten sonra virüs üretemeyecek şekilde modifiye edilmiş, insan immün yetmezlik virüsünden (HIV) türetilen RNA virüsleridir. Hastanın hematopoietik kök hücreleri, SCD’si olmayan birinin ürettiği hemoglobin olan hemoglobin A gibi işlev gören, gen terapisinden türetilen bir hemoglobin olan HbAT87Q’yu üretmek üzere genetik olarak değiştirilmiştir. HbAT87Q içeren kırmızı kan hücrelerinin oraklaşma ve kan akışını engelleme olasılığı daha düşüktür. Casgevy, FDA onaylı ilk iki gen terapisinden biri olmasının yanı sıra, CRISPR/Cas9 gen düzenleme teknolojisini kullanan ilk onaylı terapidir. Artan miktarlarda fetal hemoglobin (HbF) üretmek için hastanın hematopoietik kök hücreleri CRISPR/Cas9 kullanılarak değiştirildikten sonra, bunlar hastaya geri nakledilir ve burada kemik iliğine bağlanıp çoğalırlar. HbF’deki artış oksijen dağıtımını kolaylaştırır ve kırmızı kan hücrelerinin oraklaşmasını önler. Her iki tedavi de güvenlik ve etkinliğini değerlendirmek için klinik denemelerden geçmiştir. Casgevy ile hastaların yüzde 93,5’i, iki yıllık takip süresi boyunca art arda en az 12 ay boyunca şiddetli vazo-tıkayıcı kriz ataklarından kurtuldu. En sık görülen yan etkiler düşük trombosit ve beyaz kan hücresi sayımı, ağız yaraları, bulantı ve kusma, kas-iskelet sistemi ağrısı, karın ağrısı, baş ağrısı ve kaşıntıydı. Ve Lyfgenia ile hastaların yüzde 88’inde tedaviyi aldıktan sonraki altı ila 18 ay arasında vazo-tıkayıcı olaylar tamamen düzeldi. En yaygın yan etkiler stomatit (dudaklarda, ağızda ve boğazda yaralar), düşük trombosit seviyeleri ve kemoterapi ve altta yatan hastalıkla uyumlu beyaz ve kırmızı kan hücreleriydi. Lyfgenia ile tedavi edilen hastalarda kan kanseri ortaya çıktığı için etikette bu riske ilişkin bilgilerin yer aldığı bir kara kutu uyarısı yer almaktadır. Hem Casgevy hem de Lyfgenia için yapılan başvurular Öncelikli İnceleme, Yetim İlaç, Hızlı Takip ve Rejeneratif Tıp İleri Terapi unvanını aldı. Bu, diğer şeylerin yanı sıra, FDA’nın “karşılanmayan bir tıbbi ihtiyacı karşılamaya” ve “önemli yeni ilaçları hastaya daha erken ulaştırmaya” yönelik tedavileri “ciddi veya hayati önem taşıyan bir hastalığı tedavi etmek, değiştirmek, tersine çevirmek veya iyileştirmek” için onaylamayı uygun bulduğu anlamına geliyor. -tehdit edici hastalık veya durum.” ‘Yetim ilaç’, ABD’de 200.000’den az kişiyi etkileyen (SCD yaklaşık 100.000 kişiyi etkileyen) bir durumu tedavi etmeyi amaçlayan veya onaylandıktan sonraki yedi yıl içinde kârlı olmayacak bir ilaç olarak tanımlanıyor. Kaynak:DHA

Yaşam Bilimleri Endüstrileri Stratejik Öneme Sahip

2021 yılında, Türkiye’nin 19. sırada olduğu küresel ilaç pazarının değeri 1,4 trilyon ABD dolarına ulaşmıştır.Türkiye ilaç sektörüne ilişkin bazı önemli veriler ve rakamlar şunlardır: 2021 yılında Türkiye ilaç sektörü %28,8’lik büyüme göstererek 61,7 milyar TL’ye ulaşmıştır. Aynı dönemde birim satışlar 2,4 milyar olmuştur. Sektörde yaklaşık 500 şirket faaliyet göstermektedir. Aralık 2021 itibarıyla, en yüksek uluslararası standartları karşılayabilen 103 ilaç ve 11 hammadde üretim tesisi bulunmaktadır. Bu 103 üretim tesisinden 23’ü çok uluslu şirketlere aittir.  11 hammadde üretim tesisinden 3’ü çokuluslu şirketlere aittir.  İlaç endüstrisi 42.000’in üzerinde kişiye istihdam sağlarken 12.000’den fazla ürün üretmektedir. 2021 yılında biyoteknolojik ürünler, 40 milyon birim üzerinden 24,3 milyar TL değer ile reçeteli ürünlerin %36,8'ini oluşturmuştur.  Söz konusu biyoteknolojik ilaç pazarı 2021 yılında %28 büyüme ile toplam 10 milyar TL'ye ulaşmıştır.  Biyobenzer ilaç pazarı %68,4 büyüme ile 1,6 milyar TL olmuştur. 2017 yılında 1.02 milyon ABD doları olan ilaç ihracat hacmi, %87 gibi yüksek bir artışla 2021 yılında 1,91 milyar ABD dolarına ulaşmıştır.  Türkiye ilaç üreticileri, aralarında AB, Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesi ve BDT ülkelerinin de bulunduğu 170'ten fazla ülkeye ihracat gerçekleştirmektedir. Sektördeki yönetmelikler AB direktifleri ile uyumludur. Türkiye tıbbi cihaz sektörüne ilişkin bazı önemli veriler ve rakamlar şu şekildedir: Türkiye tıbbi cihaz pazarının değeri 2020 yılında 1,92 milyar ABD dolarını aşmıştır. Pazarın 2021-2024 yılları arasında TL bazında yılda %7,7 büyümesi beklenmektedir. Sağlık kampüsü projeleri, sektördeki artan talebi önümüzdeki birkaç yıl içinde karşılayacaktır. Büyüyen sağlık turizmi sektöründe 2022 yılının ilk üç çeyreğinde 876.000’e ulaşan turist sayısıyla birlikte, tıbbi cihaz talebinin de artması beklenmektedir. Sağlık Bakanlığı bu sayının 2023 yılına kadar 1,5 milyonu bulacağını öngörmektedir.​​ Tıbbi cihaz yönetmelikleri AB direktifleri ile uyumludur.​ Kaynak:AA

Türkiye’nin İlk Uzay Yolculuğunun Tarihi Açıklandı

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fatih Kacır, Beşiktaş’ta bir otelde katıldığı program öncesi basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin ilk uzay yolculuğu hakkında bilgi veren Bakan Kacır, tarihin netleştiğini, 9 Ocak 2024 olarak belirlendiğini söyledi. Uzaya çıkacak ilk Türk Astronot olan Alper Gezeravcı’nın uzay istasyonunda gerçekleştireceği çalışmalardan da bahseden Kacır, çok önemli görevler üstlendiğini ve yoğun bir çalışma temposu içerisinde olacağını söyledi. Kacır ayrıca, Alper Gezeravcı’nın uzay kıyafeti üzerinde ay yıldızlı bir peç bulunacağını ve bu şekilde Türk bayrağının uzaya taşınmış olacağını ifade etti. “İlk uzay yolculuğunun tarihi 9 Ocak 2024” İlk kez bir Türk astronotun katılacağı uzay programı hakkında konuşan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, “Malumunuz milletimizin heyecanla Türkiye’nin ilk uzay yolcusu, ilk Türk astronotumuz Alper Gezeravcı’nın Axiom-3 programı kapsamında gerçekleştirileceği uzay misyonunun tarihi 9 Ocak 2024 olarak belirlendi. Astronotumuz İspanyol, İtalyan ve İsveçli astronotlarla birlikte Türkiye’nin ilk insanlı uzay misyonunu gerçekleştirmiş olacak. Aynı zamanda ilk Türk uzay bilim misyonuna da imza atmış olacak. Daha önce de ifade etmiştik; Bu misyon kapsamında Türk bilim insanlarının teklif ettikleri onlarca bilimsel proje arasından seçilen 13 farklı bilimsel deney uluslararası uzay istasyonunda 14 gün boyunca Alper Gezeravcı tarafından gerçekleştirilmiş olacak. Böylelikle ilk Türk uzay bilim misyonu, hem küresel bilim literatürüne, hem de Türkiye’nin bundan böyle uzay bilim alanında gerçekleştireceği çalışmalara ilham kaynağı olmuş olacak. Gerçekleştirilecek 13 farklı bilimsel projenin biri Muş Bilim ve Sanat Merkezi’ndeki öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz tarafından hazırlanan proje. Bu da gerçekleştirdiğimiz uzay misyonunun gelecek nesillerimize örnek olması, özellikle gençlerimiz ve çocuklarımız için ilham kaynağı olabilmesi adına bizim için çok değerli olacak. Türkiye’nin ilk astronotunun gerçekleştireceği bu yolculuğun ve bu bilim misyonunun hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. Türkiye Yüzyılı’na yakışan bir proje olacağını ümit ediyor, milletimizin İnşallah bundan sonra uzay alanında gerçekleştireceği çalışmalar için de bir başlangıç niteliği taşımasını umuyorum” dedi. “Bu misyonun Türkiye Yüzyılının ilk günlerinde gerçekleşmesinden iftihar duyuyoruz” Fatih Kacır açıklamasının devamında, “Biliyorsunuz çok önceden aslında astronotumuz, pek çok fiziki, psikolojik ve teknik hazırlıklara başlamıştı. Biz bu süreci bir açık çağrıyla başlatmıştık ve 30 bine yakın vatandaşımız Türkiye’nin ilk uzay yolcusu olmak için başvuruda bulunmuştu. Bu vatandaşlarımız arasından temel kriterleri sağlayan 500’e yakın vatandaşımız aslında seçme sürecine dahil edildi. Yoğun fiziki ve psikolojik testler neticesinde iki Türk astronot adayımız belirlenmiş oldu. Alper Gezer Avcı ve Tuva Cihangir Atasever. Alper Gezeravcı hava kuvvetlerimizde yetişmiş bir pilotumuz. Bu açıdan havacılıkla zaten çok yoğun bir ilişkisi var. Havacılık alanında da muazzam bir tecrübesi var. Belirlenen döneminin akabinde özellikle bilimsel deneylerle ilgili çalışmaları başlattık. Az önce ifade ettiğim gibi 50’ye yakın bilimsel deney teklifini Türkiye Uzay Ajansı ve TÜBİTAK olarak bilim insanlarımızdan topladık. Bunlar arasında yapılan değerlendirmeyle biyoloji, genetik, tıp, malzeme bilimi gibi alan 13 farklı bilim deneyi tespit edildi. Bu bilim deneylerinin gerçekleştirilmesine yönelik eğitimler Türkiye’de farklı üniversitelerde tamamlandı. Astronotumuz nihayetinde uzay yolculuğunun başlangıç noktası olacak Amerika Birleşik Devletleri’ne seyahat etti. Halihazırda NASA tesislerinde bu seyahatin, bu bilim misyonunun hazırlıklarını devam ettiriyor. Misyona 2 hafta kala astronotumuz karantinaya girmiş olacak. Nihayetinde 9 Ocak’ta da diğer 3 astronotla birlikte İnşallah bu misyon gerçekleşecek. Elbette uzay misyonları malumunuz yakın vakte kadar her zaman bir tarih değişikliğiyle karşılaşabilir. Çok yakından tüm meteorolojik koşulları misyonu gerçekleştirmemizde paydaşlık ettiğimiz Axiom Space ve NASA izlemeye, takip etmeye devam edecek. Ama dün itibariyle Axiom Space tarafından, Axiom Uzay şirketi tarafından açıklanan tarih 9 Ocak olmuş oldu. Biz de bu misyonun önümüzdeki yılın ilk günlerinde, Türkiye Yüzyılının ilk günlerinde gerçekleşmesinden büyük bir iftihar duyuyoruz” diye konuştu. “Astronotumuz ay yıldızlı bayrağımızı uzaya taşımış olacak” Uzaya çıkacak ilk Türk astronotun üzerindeki taşıyacağı armanın önemine ve özelliklerine değinen Kacır, “Astronotumuz ay yıldızlı bayrağımızı uzaya taşımış olacak. Bu bizim için çok kıymetli. Astronotların üniformalarında taşıdıkları görev peçleri, görev armaları oluyor. Biz de ilk Türk astronotunun taşıdığı görev armasının özgün bir formda olması ve milletimizin umutlarıyla, tarihiyle ve geleceğiyle örtüşen unsurlar içermesini arzu ettik. Bu anlayışla astronotumuzun taşıyacağı arma sekiz köşeli Selçuklu yıldızı olarak tasarlandı. Aynı zamanda armanın en belirgin yerinde ay yıldızlı bayrağımız var. Ay yıldızlı bayrağımızın hemen üstünde de cumhuriyetimizin yüzüncü yılını simgeleyen “100” sayısı ve “100” simgesi var. Yine 16 Türk Devleti’ni simgeleyen 16 yıldız armanın içerisinde uzayda görünür vaziyette. Yine dünya haritası üzerinde Türkiye’yle örtüşen turkuaz renkte Türkiye haritası da yine astronotumuzun taşıyacağı armada yer almış oldu. Türkiye’nin ilk insanlı uzay misyonu da yine armada yer alan bir diğer ifade. Böylelikle köklerden göklere çıktığımız bu yolculuğun en önemli unsurlarını Türkiye’nin ilk insanlı uzay misyonunda astronotumuzun iftiharla, gururla taşıyacağı armada da simgelemiş olduk. Bunun da milletimiz tarafından beğenileceğini, takdir göreceğini ümit ediyoruz” şeklinde konuştu. Bakan Kacır, Türk astronotun uzaydaki görevlerinden bahsetti Bakan Kacır, Türk astronotun uzaydaki görevleri hakkındaki soruya ise, “Elbette bir turistik seyahate çıkmayacak. Ben astronot adayımız Alper Bey’le Amerika Birleşik Devletleri’ne gerçekleştirdiği yolculuğun hemen ötesinde çok kapsamlı bir toplantı gerçekleştirdim. Bana gerçekleştireceği 13 bilim deneyini çok detaylı şekilde anlattı. Bunları da bugün yarın önümüzdeki günlerde kamuoyuyla paylaşıyor olacağız. Ama şu kadarını ifade edebilirim; Türk bilim insanları tarafından özellikle genetik alanında çok iddialı olmasını hedeflediğimiz deneyler hazırlandı. Bütün bu deneyleri farklı yöntemlerle uluslararası uzay istasyonunda astronotumuzun görev icra edeceği kapsülde bulunduğu süre boyunca gerçekleştirecek. Ben Alper Bey’e, “Zannediyorum uluslararası uzay istasyonunun en çalışkan astronotu sen olacaksın” dedim. Çünkü bana anlattığı görevlerin tamamı bulunduğu sürenin uyku dışındaki tümünü kapsayacak şekilde yoğun görevler. Malumunuz insanoğlu hem dünyadaki yaşamını daha uzun ve daha konforlu hale getirmek çabası içinde, hem de aslında alternatif yaşam alanlarının arayışı içinde. Biz gerçekleştireceğimiz bu misyonun hem Türkiye’nin bilimsel çalışmalarına hem de küresel düzeyde, bilimsel çalışmalara önemli düzeyde katkı sunacağını amaçlıyoruz” ifadeleriyle yanıt vererek açıklamasını sonlandırdı. Kaynak:İHA

ABB Robotik XTALPI İle İş Ortaklığı Kuruyor

ABB Robotik Hizmet Robotları Ürün Grubu Müdürü Jose-Manuel Collados, "XtalPi ile olan iş birliğimiz, ABB'nin yaşam bilimleri sektöründeki kolaboratif robotları için bir başka kilometre taşını temsil ediyor. ABB Robotik ve XtalPi, insanlarla yan yana çalışabilen otomasyon yoluyla laboratuvar araştırma ve geliştirmesini radikal bir şekilde geliştirecek. ABB, ilaç ve biyoteknoloji şirketlerinin yeni ilaçları daha hızlı ve daha az maliyetle geliştirmesini sağlayarak, hastalıkların önlenmesine yönelik daha fazla araştırmaya yardımcı olarak daha sağlıklı toplumlar ortaya çıkarmaya imkan sağlayacak. Şangay Zhangjiang'daki Yaşam Bilimleri ve Sağlık Hizmetlerine yönelik yeni Açık İnovasyon Laboratuvarımız, Houston'daki Texas Tıp Merkezi Kampüsündeki Yaşam Bilimleri ve Sağlık Hizmetleri Laboratuvarımızda yaptığımız çalışmaları tamamlıyor" dedi. 100’DEN FAZLA GOFA COBOT SATIN ALDI XtalPi, yaşam bilimlerinde akıllı ve dijital dönüşüm ile kimya endüstrisindeki yeni malzemeleri desteklemeye kendini adamış bir şirket. Yapay zeka teknoloji şirketi 2022'de Çin'in Şanghay kentindeki test tesisinde otomatik laboratuvar iş istasyonları oluşturmak için 100'den fazla GoFa cobot satın aldı. Bu yıl XtalPi, araştırmacılara otomasyon ekipmanları aracılığıyla yardımcı olabilmek amacıyla otomasyon merkezli XtalPi Akıllı Otomasyon markasını resmi olarak piyasaya sürdü. XtalPi Akıllı Otomasyon, ABB Robotik ile hedefledikleri endüstriler için yeni ilaç ve malzemelerin geliştirilmesinde yer alan sentez ve kristalizasyon süreçlerini otomatikleştirmek için GoFa™ cobot'larını kullanıyor. Otomatik laboratuvar iş istasyonları, çeşitli deney adımlarını tamamlamak için farklı modüller kullanılarak özel gereksinimleri karşılayacak şekilde özelleştirilebilir. ABB'nin GoFa cobot'ları tekrarlayan, manuel görevleri üstlenirken aynı zamanda aralıksız çalışarak deneylerin hızını artırıyor. Üretilen büyük hacimli yüksek kaliteli veriler, Tasarla-Yap-Test-Analiz araştırma döngüsünün verimliliğini artırmaya yardımcı olabilecek ve yapay zekayı bilime yönlendirmek için sağlam bir temel sağlayacak. GoFa cobot'ları, XtalPi Akıllı Otomasyon tarafından laboratuvar araştırma ve geliştirmesini daha hızlı ve daha verimli hale getirebilmek amacıyla hazırlık iş istasyonları, seyreltme ve filtreleme iş istasyonları, reaksiyon iş istasyonları, UPLC test iş istasyonları, glovebox iş istasyonları, numune depoları ve Otomatik Kılavuzlu Araçlar (AGV) geliştirebilmek için kullanılıyor. Her bir otomatik iş istasyonu, ABB'nin GoFa cobot'larının, glove box’lar da dahil olmak üzere (nem veya oksijenin bulunmadığı) bir dizi zorlu ortamda çalışarak, minimum denetimle kapakların açılması ve laboratuvar ekipmanlarının yerleştirilmesi, sıvı taşıma, numune ekleme, filtreleme, seyreltme, manyetik karıştırma, hızlı numune alma ve UPLC testi sıvı taşıma gibi karmaşık görevleri yerine getirdiği yüzlerce farklı deney gerçekleştirebilir. İŞ İSTASYONLARI ARASINDA OTOMATİK NUMUNE AKTARIMI GoFa cobot'larla donatılmış Otonom Mobil Robotlar (AMR), numuneleri iş istasyonları arasında otomatik olarak aktararak verimliliği artırırken maliyetleri daha da azaltır. Bir GoFa kobot ve dört döner sütunla donatılmış otomatik numune depoları, laboratuvar reaktifleri için kompakt ve verimli depolama ile erişim sağlayarak süreci daha verimli ve tamamen izlenebilir hale getirebilir. XtalPi Otomasyon Ürün Yönetimi Direktörü Chenxi Zhang şunları söyledi: "ABB ile iş ortaklığı sayesinde, insan-robot entegrasyon modelini uygulayarak laboratuvarlardaki verimliliği artırabiliriz. İlaç endüstrisine daha yenilikçi çözümler getirmek için XtalPi'nin akıllı yazılım sistemi ve sektör deneyimini ABB'nin robot teknolojisindeki uzmanlığıyla birleştirmeyi umuyoruz; bu da Ar-Ge sürecinde otomasyon ve robotların kullanımını genişletecek ve laboratuvarların otomasyonuna yardımcı olabilecek." Bu, ABB Robotik'in, 2022'de 5,1 milyar ABD doları gelirle önemli bir büyüme kaydeden ve 2028'de 7,1 milyar ABD dolarına yükselmesi beklenen laboratuvar otomasyonu pazarındaki son projesi. Kaynak:AA

Gıda Nanobiyoteknolojisi Üzerine İkinci Kitap Çıkarıldı

Nanoteknoloji alanındaki nadir eserlerden biri daha piyasaya çıktı. “Gıda Nanobiyoteknolojisi Cilt 1” kitabı Cumhuriyetimizin 100. Yılını kutladığımız 2023 yılının Mart ayında yayınlanmıştı. Şimdi de aynı editör grubu tarafından hazırlanan “Gıda Nanobiyoteknolojisi - Cilt II” kitabı Sidas Yayıncılık tarafından Aralık ayında okuyucuları ile buluştu. Nanoteknoloji alanında çalışan bilim insanları ve ilgi duyanlar için başucu niteliğinde bir eser diyen kitabın editörlerinden Bartın Üniversitesi, Fen Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi ve dünyanın en etkili bilim insanları listesinde yüzde ikilik dilime giren Doç. Dr. Zafer Ceylan: “ Bugün elinizde olan bu eser, Cumhuriyetimizin 100. Yılında, bilimsel faaliyetlerin çok daha önemli olacağı, Türkiye Yüzyılı kapsamında ikinci yüzyılımızın başlangıcında okuyuculara heyecan ve gururla sunmak istediğimiz bir eser olmuştur. Bu eserde, Bartın Üniversitesi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Alanya Üniversitesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi, Sinop Üniversitesi, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Elazığ Fırat Üniversitesi, Konya Selçuk Üniversitesi olmak üzere Ülkemizin Kuzeyi ile Güneyini, Batısı ile Doğusunu Gıda Nanobiyoteknolojisi kitabında bir araya getirmiştir. Yazarların nanoteknoloji ve/veya biyoteknoloji konularında çalışmaları mevcut”dedi. Bilim; merak ve insanın bilmek isteme arzusundan doğmuş, Orta Çağ’daki en güçlü düşmanlarını bile yenerek günümüz insanının hayatını kolaylaştıran pek çok olaya temel oluşturmuştur diyen kitabın ikinci editörü Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Raciye Meral ise sözlerini şöyle sürdürdü: “Gelişen ve değişen bilime gelişen teknoloji eşlik etmiştir. Asırlar önce kullanılmaya başlayan ve çağımıza damga vuran nanoteknoloji ise bilmek isteyen insanın ürettiği ve pek çok soruna çözüm olabilen bir teknolojidir. İşte bu nedenle, bu teknolojiyi anlamak, anlatmak ve yaygınlaştırmak akademisyenlerin görevlerinden birisidir. Bu anlayışla böyle bir eser kazandırmak istedik” Hayatın her alanında varlığını iyice hissetmeye başladığımız nanoteknoloji, terim olarak ilk kez 1974’te Norio Taniguchi tarafından kullanılmıştır diyen kitap editörlerinden Alanya Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Y. Birol Saygı: “Nanoteknoloji, 1 ile 100 nanometre arasında değişen ölçülerde yapılan mühendislik ve teknoloji çalışmalarının tamamına verilen isimdir. Nanoteknoloji, günlük yaşantıda kullanılan ölçü birimleri ile değerlendirilmesi yapılamayacak kadar küçük boyutlarda çalışmaların yapıldığı bir alandır. Bu nedenle kendine has bir ölçüm birimi vardır. Nanometre olarak isimlendirilen bu ölçü birimi; milimetre ya da santimetre gibi belirli bir büyüklüğü tanımlamak için kullanılır. Bir nanometre; bir metrenin milyarda birine eşit ölçü birimidir. Nano parçacık ise 1 ile 100 nanometre boyutlarındaki tek bir maddeyi ifade etmek için kullanılır. Bu parçalar çıplak gözle görülemez. Aynı zamanda geleneksel olarak kullanılan mikroskoplar ile bakıldığında da görülmesi mümkün değildir.”şeklinde konuştu. Altı bölümden oluşan kitabın bölüm başlıkları ve yazarları şöyle sıralanıyor; “Nanobiyoteknoloji Gıda Güvenliği-Beslenme- Maliyet- Regülasyonlar” başlıklı birinci bölümü Zafer Ceylan, Raciye Meral, Birol Saygı, Hande Seven Avuk, Can Okan Altan, Mehmet Mustafa Ekin, Cansu Atıcı kaleme aldı. “Nanopartiküllerin Genotoksik Etkilerinin Değerlendirilmesi-Testler” başlıklı ikinci bölümü Mehmet Cengiz Karaismailoğlu yazdı. “Nanotüp ve Gıda Yaklaşımları” bölümünü Ayşe Gürel İnanlı, Özlem Emir Çoban tarafından, “Nanoteknolojinin Gıda Ambalaj Endüstrisinde Kullanılması” başlıklı dördüncü bölümü Elvan Ocak, Abdullah Demirci, Şule Şirin ve 5.Bölüm “Fonksiyonel Gıda Kavramında Nanoprobiyotik ve Nanoprebiyotikler”i Nazik Meziyet Dilek, Halime Alp yazdı. “Biyokimya-Sağlık-Salınım Üçgeninde: Nanopartiküller” başlıklı altıncı bölüm ise Yusuf Ceylan, Kevser Betül Ceylan tarafından kaleme alındı. Kaynak:İHA

Antakya Eğitim Araştırma Hastanesi İnşaatında Sona Gelindi

Merkez Antakya ilçesi Gülderen Mahallesi'nde 57 bin metrekaresi kapalı olmak üzere 122 bin metrekare alanda kurulan hastanenin inşaat çalışmaları hız kesmeden sürüyor. Temeli 24 Mart'ta atılan ve çok sayıda personelle çalışmaların sürdüğü hastane inşaatının yüzde 90'ı tamamlandı. Tüm branşlarda hizmet verecek, 2 katlı çelik yapı olarak inşa edilen hastanenin, gelecek ay hizmet vermeye başlaması planlanıyor. Yeni yılda kent genelinde sağlık alanındaki ihtiyaçlara büyük oranda cevap verecek hastanede, 72 poliklinik, 89 yoğun bakım yatağı, 11 ameliyathane, 8 diyaliz, 13 görüntüleme odası, MR, tomografi, tam kapasiteli laboratuvar, KVC (Kalp ve Damar Cerrahi) Merkezi, bilgisayarlı tomografi, 16 fizik tedavi ve rehabilitasyon alanı, 18 onkoloji alanı, 3 endoskopi, 2 anjiyografi ve yanık ünitesi yer alacak. "HER TÜR SAĞLIK SORUNUNA HİZMET EDECEKTİR" Hatay Valisi Mustafa Masatlı, AA muhabirine, 6 Şubat ve devamındaki depremlerde yıkılan veya ağır hasar alan yapıların arasında hastanelerin de olduğunu söyledi. Sağlık alanındaki ihtiyaçları karşılamak için çalışmaların süratle sürdüğünü ve bunlardan birinin de Antakya Eğitim Araştırma Hastanesi olduğunu ifade eden Masatlı, şunları kaydetti: "Hastanemiz bitme noktasına geldi, yüzde 90'lar seviyesindeyiz. Hastanemiz 400 yatak kapasitesine sahip olup vatandaşlarımızın her tür sağlık ihtiyacına, sağlık sorununa hizmet edecektir. Yeni yılda başta merkez ilçemiz Antakya'mızın olmak üzere ilimizin sağlık alanındaki bütün ihtiyaçlarıyla ilgili bu hastanemizin kullanılacağını düşünüyoruz, öngörüyoruz. Şimdiden ilimize ve hastanemize gelen tüm hastalarımıza hayırlı olmasını temenni ediyorum." Kaynak:Basın Bülteni

Siemens Halthineers Türkiye 135 Yaşında

Şirket açıklamasına göre, 135. yılı vesilesiyle "geçmiş, şimdi, gelecek’" temasıyla Osmanlı Devleti'nden günümüze, Siemens Healthineers'ın Türkiye'deki tarihini anlatan bir kitap da hazırlayan şirket, Çırağan Sarayı'nda düzenlediği etkinlikle bir asrı aşan sağlık tecrübesini ve gelecek hedeflerini kamuoyuyla paylaştı. 135 yıldır Türkiye'yi yenilikçi sağlık çözümleriyle buluşturmaya devam eden şirket, Türkiye'de 600'ü aşkın çalışanıyla İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana’daki merkezlerinin yanında, ülke çapındaki saha operasyonlarıyla geniş bir çalışma ağında faaliyet gösteriyor. Diagnostik görüntüleme ve laboratuvar çözümleriyle her gün ülkemizdeki on binlerce kişinin yaşamına dokunan Siemens Healthineers Türkiye, sağlık kurumlarına, sağlık profesyonellerine ve hastalara değer yaratıyor. Yapay zeka, hassas ve kişiselleştirilmiş tıp, dijital çözümlerle sağlık verilerinin kullanımı ve yapay zeka alanlarında sunduğu çözümlerle sağlık profesyonellerine karşılaştıkları sorunların üstesinden gelmeleri için destek olan şirket, 2021 yılında kanser bakımında dünyanın önde gelen şirketlerinden biri olan Varian'ı bünyesine dahil ederek dünya tıbbi teknoloji sektörünün en kapsamlı portföyüne sahip şirketlerinden biri haline geldi. Açıklamada görüşlerine yer verilen Siemens Healthineers Türkiye Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Enis Sonemel, Osmanlı Devleti'nde atılan ilk adımlardan, Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı unvanı ve imzasıyla kurulan Cumhuriyet'in ilk röntgen sistemine kadar, Türkiye'nin tarihiyle kol kola yürüyen köklü bir geçmişe sahip olduklarını belirtti. Sağlık alanındaki kesintisiz inovasyonları Türkiye ile buluşturduklarını aktaran Sonemel, "Bu tecrübe ve insanı odağa alan güçlü kurum kültürümüz bir araya gelince ortaya 135 yıldır sürdürülebilen bir başarı hikayesi çıkıyor. Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümünde bu başarıyı devam ettirmek bizim için büyük bir gurur kaynağı." ifadesini kullandı. Sonemel, Türkiye'nin yüksek kalkınma potansiyelini gerçeğe dönüştürmek için tüm paydaşlarıyla birlikte Türkiye'de sağlık sektörüne katkı sağlamak için gelecek rotasını inovasyonla çizdiklerini aktararak, şunları kaydetti: "135 yıllık sürdürülebilir başarımızın baş mimarları hiç kuşkusuz paydaşlarımız ve çalışanlarımız. Bu vesilesiyle kendilerine teşekkür etmek ve tarihe iz bırakmak üzere, Cumhuriyetimizin 100. yılında, aynı zamanda 'Sağlıkla 135 Yıl’' adlı bir kitap hazırladık. Sunuş yazısında Cumhuriyet'imizin önemli tarihçilerinden Prof. Dr. İlber Ortaylı imzasının bulunmasından dolayı ayrıca gururluyuz. Türkiye'deki ürün, hizmet ve çözümlerimizle, günde 1 milyondan fazla insanın sağlıkla yaşamasına katkıda bulunan şirketimiz, 2025'e dek sağlık hizmetlerine erişimi artırmak için yoğun bir çaba içinde olacak." - Şirket, globalde tıbbi teknoloji alanında 15 binden fazla patente sahip Büyüme vektörlerinde sağlık hizmetlerini dijitalle dönüştürme ve yakın geleceğin en tehdit edici hastalıklarıyla mücadele hedefleri olduğunun altını çizen Sonemel, kardiyovasküler ve nörovasküler bakım ile kanser bakımına odaklandıklarını belirtti. Şirket, globalde tıbbi teknoloji alanında 15 binden fazla patente sahip. Yapay zeka çalışmalarına 90'lı yılların sonlarında başlayan Siemens Healthineers, bugün gelinen noktada pazara diagnostik görüntüleme, laboratuvar çözümleri ve servis hizmetleri ile 80'den fazla yapay zeka destekli ürün sunuyor. Bir hastanın dijital ikizini oluşturma, hassas ve kişiselleştirilmiş tıp, dijital çözümlerle sağlık verilerinin kullanımı ve yapay zeka alanlarında sunduğu çözümlerle sağlık kurumlarına ve sağlık profesyonellerine karşılaştıkları sorunların üstesinden gelmeleri için destek oluyor. Sağlık sektörünün iklim ayak izi, küresel net emisyonların yüzde 4,4'üne eşdeğer. Sağlık sektörü sera gazı emisyonlarında dünyada 5. sırada yer alıyor. Siemens Healthineers geliştirdiği teknolojilerle sera gazı salınımının azaltılmasına yardımcı oluyor. Siemens Healthineers, "Herkes için. Her yerde. Sürdürülebilir şekilde" mottosuyla, 70'ten fazla ülkede 70 binden fazla çalışanıyla hizmet sunuyor. Kaynak:Basın Bülteni

Yüksek Teknoloji Sanayi Yatırımlarının Tercihi Eskişehir OSB

Eskişehir’in Cumhuriyetimizin 100 yıllık tarihi boyunca, Türkiye’nin en önemli sanayi üretim merkezlerinden biri olduğunu belirten EOSB Yönetim Kurulu Başkanı Nadir Küpeli, sanayide ARGE’nin önemini erken kavrayan bir şehir olduklarını söyledi. Nadir Küpeli, “Eskişehir sanayisi ülkemizde AR-GE kavramının pek bilinmediği dönemlerde bile, bu işin önemini kavramış, sanayinin geleceğinin AR-GE ve inovasyondan geçtiğini gören çağdaş ve modern bir şehir olarak her zaman öne çıkmıştır. Köklü sanayi birikimimiz ve 1970’li yıllardan bu yana sanayide sürekli ihracat odaklı büyümekte oluşumuz, yabancı üreticilerle erken dönemde çok sık temas ve ticaret yapmamız, teknoloji transferini de beraberinde getirmiştir. Bunun üretime yansımasıyla da, sanayiciler arasında teknolojik yeniliklerin sanayide kullanımının ne kadar önemli olduğu erken dönemde fark edilmiştir” dedi. Sanayinin payı yüzde 50’ye ulaşacaktır. Eskişehir’de tüm sanayi kuruluşlarımızdaki çalışan sayısı 70 bin kişiyi geçmiş, OSB’deki çalışan sayımız ise 49 bine yaklaşmıştır” dedi. Eskişehir OSB, İstanbul ve çevre illerdeki sanayinin tercihi oldu  Eksiksiz ve gelişmiş altyapısının yanı sıra uygun arsa fiyatları ve dengeli sektörel dağılımı nedeniyle Eskişehir OSB’ye, yatırımcı ilgisinin arttığına dikkat çeken Nadir Küpeli, özellikle savunma, havacılık, raylı sistemler, beyaz eşya sektörlerinde yatırımcıların yoğun ilgisinin olduğunu açıklayarak, şöyle dedi: “Son 7 yıllık dönemde Eskişehir OSB’de 324 yatırımcıya 560 futbol sahası büyüklüğünde, toplam 4 milyon metrekarelik bir alanı yeni yatırımları için tahsis ettik. Her yıl ortalama 600 bin metrekarelik bir alanı yatırımcılara tahsis ediyoruz. Önümüzdeki 2 yıl içinde Eski Anadolu Teknoloji Araştırma Parkı A.Ş (ATAP) olduğunu söyleyen Küpeli, ATAP ile ilgili şu bilgileri paylaştı: “Şu anda Eskişehir Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nin yönetici şirketi de olan ATAP, bu düşünceden yola çıkarak, Birleşmiş Milletler Kalkınma için Bilim ve Teknoloji Fonu’ndan alınan destek ile 1990 yılında kuruldu. Yüzde 99 hissesi Eskişehir OSB Müdürlüğü’ne ait olan ATAP, Türkiye’de kurulan ilk teknoloji geliştirme bölgesi yönetici şirketi ünvanına da sahiptir. Sanayimizin daha fazla AR-GE yapması ve nitelikli ürün geliştirmesi için Eskişehir Teknoloji Geliştirme Bölgemiz, 2003 yılında hızla faaliyete geçirilmiştir. Şimdi aradan geçen 20 yıllık süreye baktığımızda bölgemiz büyük bir gelişme göstermiş olup, özellikle bölge yönetiminin tamamıyla OSB’ye geçmesiyle birlikte, bölgeye yeni yatırımlar kazandırılması, yeni modern tesislerin kurulması yönünde adımlar atılmakta.  Gelecek yüksek teknolojiye dayalı sanayide  Sağlıklı bir ekonomik büyüme ve 500 milyar dolarlık yıllık ihracat için sanayi yatırımlarına ağırlık verilmesi gerektiğine işaret eden Nadir Küpeli, özellikle de katma değerli, pazar potansiyeli yüksek ve ekonomiye ciddi katkı sağlayan sanayi sektörlerinde yatırımlara devam edilmesi gerektiğini belirtti. Küpeli, “Eskişehir, Türkiye'nin sanayi ve üretim sektöründe çok önemli bir yere sahiptir. Özellikle havacılık, savunma, beyaz eşya, otomotiv yan sanayi, raylı sistemler, metal ve makine sektörü, plastik ile gıda sanayi ve madencilik sektörlerinde faaliyet gösteren birçok orta ve büyük ölçekli işletmeye ev sahipliği yapıyoruz. Tüm sektörler her yıl yapılan yeni tesis yatırımlarıyla ciddi bir büyüme ivmesindedir. 2004 yılında Eskişehir’in milli geliri içinde sanayinin payı yüzde 33’ler düzeyindeydi. TUİK tarafından geçtiğimiz günlerde açıklanan illerin milli gelir rakamlarına göre 2022 yılında sanayimizin payı yüzde 47’ye ulaşmıştır. Sanayi sektörü, Eskişehir ekonomisini domine eden ve ayakta tutan ana gücümüzdür. Halen yapımı devam eden yüzlerce sanayi tesisinin devreye girmesiyle, birkaç yıl içinde ilimiz ekonomisinde şehir OSB’de üretime geçecek yeni sanayi tesisi sayısı 256 adettir. İstanbul ve civar illerdeki birçok sanayi kuruluşu, giderek ağırlaşan metropol yaşamının zorluklarından uzaklaşmak ve yaşam koşullarının çağdaş ve yüksek olmasından dolayı Eskişehir’e gelmek, yerleşmek ve burada üretim yapmak istiyorlar. Eskişehir’de büyük bir inovasyon ekosistemi oluştu Yıllar boyunca yapılan yatırımlarla Eskişehir’de büyük bir inovasyon ve AR-GE ekosisteminin oluştuğuna işaret eden Başkan Küpeli, bu konuda Eskişehir sanayiinde önemli adımlar atıldığını anlattı. Küpeli, bu adımlardan birinin sanayide AR-GE bilincini geliştirmek amacıyla 1984 yılında başlanan ve 2 yılda bir düzenlenen sanayide yeni ve ileri teknoloji kullanılmasını ve geliştirilmesini teşvik eden “Teknoloji Ödülleri Yarışması” olduğunu açıkladı. Küpeli, “Uzun yıllar devam ettirilmiş olan bu önemli yarışmada, bugün evlerimizde veya sanayinin birçok alanında kullandığımız onlarca ürünün bu yarışmalarda önemli ödüller aldığını görüyoruz” dedi. Diğer önemli bir adımın ise Eskişehir’de üniversite-sanayi iş birliğini geliştirmek amacıyla kurulandır. Eskişehir Teknoloji Geliştirme bölgemiz, il sanayimizin teknolojik dönüşümüne ciddi destek sağlamaya devam etmekte olup, halen 2 şehir, 4 üniversite ve yerleşkelerimizle dev bir inovasyon ekosistemi meydana getirmiştir. Bölgemizde sayıları 150’yi geçen firmamız, 1.400’ü aşan AR-GE personelimizle, 300’ün üzerinde hayati projeyle; kritik öneme sahip savunma sanayiine ve diğer sektörlere ait inovatif ürünlerin geliştirilmesine tüm hızıyla devam etmektedir.” Havacılık ve Savunma Sanayi yatırımlarının çekim merkezi Eskişehir OSB Savunma, havacılık ve raylı sistemler sektöründe Eskişehir’in çok büyük bir insan gücü potansiyeline sahip olduğunu belirten Küpeli “Bu sektörlerde üretim, çok ciddi insan gücü kaynağı, tecrübe, hassasiyet, bilgi birikimi ve uzmanlık istiyor. Neredeyse 100 yıla dayanan havacılık sanayi tecrübemiz ve insan gücü kaynağımızla bugün 60’ın üzerinde ana ve yan sanayi firmamızla, ülkemizin savunma sanayiine çok ciddi katkılar sağlıyoruz. Eskişehir olarak, yüksek teknoloji ürünleri ihracatında Türkiye genelinde birinci sırada, havacılık ve savunma sanayi ürünleri sektöründeki ihracata ise üçüncü sırada yer alıyoruz. Özellikle havacılık ve savunma sanayiinde üretim yapan firma sayımızın daha da artmasına büyük önem verdiğimiz için, OSB’mizden bu alanda üretim yapmak isteyen kuruluşlara öncelikle yer veriyoruz. Bizim için katma değerli ürün ve yüksek teknolojiye dayalı ürün üretimi en hayati konuların başında geliyor. Eskişehir’de yaratılan bu başarılı ekosistem yeni yatırımlar yoluyla sürekli birbirini beslemekte, sektörün daha hızlı gelişmesine imkan tanımaktadır” dedi. Bu alanlara yeni yatırım yapmak isteyen girişimci ve yatırımcılar ile mevcut üretim mekanı bakımından sıkıntı çeken, genişlemek isteyen ya da kendi ilinde üretim için nitelikli uzman personel bulamayan sanayicilere çağrıda bulunarak, Eskişehir’e davet eden Küpeli, “Yatırım için Eskişehir OSB, tüm talepleri karşılayacak her türlü altyapıya sahiptir ve birçok avantaj sunmaktadır. Özellikle yüksek teknolojili üretim yapan tüm sanayicilerimizi Eskişehir OSB’ye beklediğimizi, burada her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu belirtmek isterim” diye konuştu. Eskişehir OSB’nin KASGA Projesine Ödül Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) tarafından başlatılan ve son yıllarda “Ortak Yarınlar” adı altında sürdürülen sosyal sorumluluk projeleri ödül programı 2023 yılı sonuçları belli oldu. "Cumhuriyetimizin 100.yılında Çalışma Hayatı" odağında düzenlenen "Ortak Yarınlar" ödül programında Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi’nin Üretim ve Beceri Odaklı Kadın Sosyal Gelişim Atölyesi (KASGA) Projesi, “Çeşitlilik ve Kapsayıcılık Kadınlar İçin Fayda Yaratanlar” kategorisinde ödüle layık görüldü. EOSB Başkanı Nadir Küpeli, meslek sahibi olmak isteyen ve dezavantajlı gruplarda yer alan kadınların üretime kazandırıldığı KASGA projesinin ödüle layık görülmesinden dolayı büyük bir mutluluk duyduklarını aktararak, şöyle dedi: "Bir ekip çalışması sonucu alınan bu ödül doğru iş yapmanın en iyi örneğidir. Cumhuriyetimizin 100. yılında kadınlar için fayda yaratan projemizin, kadınların fayda yarattığı bir projeye dönüşmesinden büyük heyecan duyuyoruz. Sürdürülebilir kalkınma için sosyal gelişme ve sanayi iş birliğinin, ülkemiz kalkınma planlarında da öncelikli olarak yer alması, Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi Kadın Sosyal Gelişim Atölyemizin sürdürülebilir ve yenilikçi bir model olarak yaşamasında bizlere güç vermektedir. Bu ödül, Eskişehir OSB yönetimi ve personelinin çalışma azmini ve motivasyonunu artırmıştır. Projenin hayata geçmesinde büyük emekleri olan tüm paydaşlarımıza ve çalışanlarımıza sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum." Bu tür projelerle sanayide çalışan kadın sayısını artırmayı hedeflediklerini ifade eden Başkan Küpeli, “Sanayi işgücünün yaklaşık yüzde 25’ini kadınlar oluşturuyor. Bizim amacımız sanayimizdeki kadın çalışan sayısını daha da artırmak. Üretim ve Beceri Odaklı Kadın Sosyal Gelişim Atölyesi ve buna benzer projeler ile daha çok kadın kursiyere eğitimler vererek, bölgemizdeki kadın çalışan sayısını artırmaya devam edeceğiz” dedi. KAYNAK:DHA

Bu Yıl Uzaya Fırlatılan Roket Sayısı Açıklandı

SpaceX'in dün gece geç saatlerde Florida'daki Cape Canaveral Uzay Kuvvetleri İstasyonu'ndan gerçekleştirdiği son Starlink internet uydusu fırlatışı, insanların Dünya'dan ilk kez 200 roket fırlattığına işaret ediyor. SpaceX ve Çin roketleri uzay çağında sayısız uyduyu fırlatmaya devam ederken, ilk insanların Ay yüzeyine indiği Apollo döneminden bu yana astronotluğa yönelik küresel ilginin benzersiz bir şekilde arttığı bu dönemde, küresel uzay endüstrisinde yeni bir rekor kırıldı. SPACEX VE ÇİN ROKETLERİ REKOR KIRDI SpaceX'in dün gece geç saatlerde Florida'daki Cape Canaveral Uzay Kuvvetleri İstasyonu'ndan gerçekleştirdiği son Starlink internet uydusu fırlatışı, insanların Dünya'dan ilk kez 200 roket fırlattığına işaret ediyor. SpaceX ve Çin roketleri uzay çağında sayısız uyduyu fırlatmaya devam ederken, ilk insanların Ay yüzeyine indiği Apollo döneminden bu yana astronotluğa yönelik küresel ilginin benzersiz bir şekilde arttığı bu dönemde, küresel uzay endüstrisinde yeni bir rekor kırıldı. 2023 yılının son günlerine girerken SpaceX Aralık ayına güçlü bir başlangıç yaptı ve sekiz gün içinde dört roket fırlattıktan sonra Starlink'in son fırlatılışı ve Uzay Kuvvetleri için Falcon Heavy'nin yaklaşan fırlatılışı için birden fazla kez beklemek zorunda kaldı. Bu durum dünkü Starlink fırlatması ile bir önceki fırlatma arasında dokuz günlük bir boşluğa yol açarak firmanın bir takvim yılı içinde 100 roket fırlatmasını zorlaştırdı. Ancak SpaceX 2023 yılında büyük olasılıkla 100 roket fırlatmayacak olsa da, Pazartesi gecesi Starlink'in fırlatılmasıyla birlikte dünya ilk kez uzaya 200 roket fırlatmış oldu. Kaynak:AA

Dia Pro Sağlıkta İnovasyon ve Yerlileşmeye Öncülük Ediyor

IN Vitro Tanı Amaçlı Tıbbi Cihaz Yönetmeliği ve Tıbbi Cihaz Yönetmeliği kapsamında yer alan ürünlerin üretimini yapan, yerli malı belgesine sahip, alanında ilk yerli üretici olan Dia Pro, AB ülkeleri dahil 40’tan fazla ülkeye ihracat gerçekleştiriyor. 2007 yılında dışa bağımlılığı en aza indirmek amacıyla Gebze Plastikçiler Organize Sanayi Bölgesi’nde (GEPOSB) kurulan Dia Pro üretim tesisleri, 1983 yılından beri sektörde faaliyet gösteren diğer grup firmalarının en yeni üyesi olarak öne çıkıyor. 1000m2 kapalı temiz alanı olan Gebze’deki fabrika; Ar-Ge, Moleküler Biyoloji, Kalite Kontrol, Mikrobiyoloji ve Biyoteknoloji Laboratuvarlarına da sahip bulunuyor. Dia Pro genişleyen ürün portföyü ile dikkat çekiyor Başarılı AR-GE projeleri ile immünohematolojik, mikrobiyolojik test tanı kit ve cihazları, steril su ve türevleri ile tıbbi teknoloji çözümleri sunan Dia Pro, Türkiye’de pek çok ilke imza atan yerli ve milli bir firma olma özelliği sayesinde genç ve dinamik kadrosuyla hızla büyümeye ve ürün portföyünü genişletmeye devam ediyor. Dia Pro Koordinatörü L. Murat Köksal, yeni projeler ve yatırımlar hakkında bilgiler paylaştı. Dia Pro’nun; across markası altında kan gruplama kartları, bakteriyel ve virolojik enfeksiyon tanısında kullanılan tanı kitlerinin yerli bilgi-tecrübe birikimi ve yerli sermaye ile üreten ilk firma olarak Türk medikal sektörünün bu konuda dışa bağımlılığını ortadan kaldırdığına dikkat çeken Köksal, ürünler hakkında da bilgiler verdi. “across GEL isimli ürünümüz, kan gruplama kartları, tanımlama ve tarama hücreleri, yardımcı solüsyonlar olmak üzere 3 farklı ürün grubunu içeriyor ve 7 grup 30 farklı konfigürasyondan oluşuyor. across SYSTEM markalı ürün manuel ve tam otomatik kan gruplama test cihazları olmak üzere 2 farklı çalışma metodundan oluşuyor. Tam otomatik kan gruplama test cihazlarının, tasarımları ve çalışma özellikleri sayesinde farklı testlerin aynı zamanda çalışarak en kısa sürede sonuçlanmasına olanak sağlıyor. across AQUA ürünümüz steril inhalasyon suyu, solunum desteği alan hastalarda nemlendirme yoluyla hastaya konfor ve rahatlama sağlıyor. across BIO ise mikrobiyolojik boyalar ve otomatik boyama cihazları, tüberküloz tanısına özgü kitler ve toz besiyerlerinden oluşuyor. Ayrıca bakteriyel ve virolojik enfeksiyonlar tanı kartları içeriyor.” Yerli üreticiden global oyunculuğa yolculuk Türkiye’de başladıkları üretim, satış ve pazarlama tecrübelerini 40’tan fazla ülkede faaliyet gösterir konuma getirdiklerine dikkat çeken Köksal, hedeflerinin global pazarda köklü rakipler arasında yer alarak pazar paylarını artırmak olduklarını belirtti. Köksal, “Güney Amerika’da belirli ülkelerde devam eden ürün kayıt işlemlerinin tamamlanması sonrasında across markamızın yeni bir bölgede de aktif olarak satış ve pazarlama faaliyetlerini gerçekleştiriyor olacağız. Gelişmekte olan ülkelerde ise yüksek teknolojik ürünümüzün kullanımının artmaya başlamasıyla her geçen gün pazardaki hakimiyetimizi artırıyoruz” dedi. “İnovatif çözümlerle sektöre yön veriyoruz” Köksal ayrıca tıbbi laboratuvarlarda kullanılan standart testlerin yanında spesifik hastalıklara özgü tanı ve bu hastalıkların standart testlerde meydana getirdiği problemlere inovatif bir yaklaşımla çözüm üreterek sektöre yön verdiklerine işaret etti. Yeni projeler ve yatırımlar hız kazanıyor 2021 yılında Ar-Ge Merkezi olan ve 2022 yılında Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’nun açılışını gerçekleştirdiği Biyoteknoloji Laboratuvarı ile Dia Pro’nun iki adet patent başvurusuna onay aldığı, üç adet patent için de başvuruda bulunduğu bilgisini paylaşan Köksal, dördü tamamlanmış, biri devam eden 1501 TEYDEB TÜBİTAK projesinin bulunduğunu söyledi. Köksal, “Hedefimiz Türkiye ve yurtdışından üniversiteler ile ortak Avrupa Birliği projesi gerçekleştirmek” dedi. Orta vadede üretim adetlerini artırmak ve ürün portföyünü genişletmek amacıyla İstanbul Tuzla’da yeni üretim tesisi yatırımı gerçekleştirdiklerini bildiren Köksal, “AR-GE merkezimizin üzerinde çalıştığı biyoteknolojik ürün projelerini 3 yıllık projeksiyon içerisinde BİYOSAD OSB’de kurulmakta olan yeni fabrikamızda hayata geçirip, sektöre yerli ve milli destek vermeye devam edeceğiz. Böylece tanı kitlerinin geliştirilmesinde yurt dışına bağlılığın minimum seviyeye inmesine katkıda bulunacağız” şekilnde konuştu. Uzun vadede geleneksel serolojik yöntemler gelişen teknoloji sayesinde yerini daha güvenilir yöntemler olan moleküler tanı yöntemlerine bırakırken, Dia Pro kişiye özgü moleküler tanı kitlerinin üretimi ve global pazarlarda güvenilir çözüm sağlayıcısı olarak aktif rol edinmeyi hedefliyor. Ulusal ve uluslararası kullanıcıları bir araya getirerek hem transfüzyon immünolojisi hem de cihaz aplikasyon eğitimlerini yerinde ve sahada “across Academy” altında gerçekleştirdiklerini söyleyen Köksal, hedeflerinin uluslararası Dia Pro sempozyumu organize ederek geleceğe yön vermek olduğunun altını çizdi. Kaynak:AA

Sürdürülebilir Biyoteknoloji Çözümleri Geliştiren Şirket Yatırım Aldı

İklim değişikliğinin etkileri olağanüstü hava olaylarıyla, suya erişim problemleriyle ve kuraklıkla kendini gösterirken, yeşil ekonomiye geçişte özel sermaye şirketlerinin ve melek yatırımcıların odağı da değişti. Yatırımcılar, portföylerine döngüsel ekonomiyi destekleyecek girişim ve teknolojileri ekleme konusunda harekete geçti. Bu kapsamda, Türkiye’de 2023’ün son yatırım haberlerinden biri de su teknolojilerinden geldi. Sürdürülebilir biyoteknoloji alanında geliştirdiği patentli teknolojiler ve baz parametrelerin sağlanması konusundaki çalışmalarıyla, bugüne dek Avrupa Komisyonu dahil birçok kurum tarafından ödüllendirilen Baktek, Türkiye'deki yatırımlara odaklanan önde gelen özel sermaye şirketi PCP Teknoloji Fırsatları Fonu'ndan yatırım aldı. Su teknolojisi çözümlerine ihtiyaç artıyor Başta atık suların merkezi sistemlere salımında çevreye verilen zararı önlemek, suyun tekrar kullanımını sağlamak için yağ tutucular, atık su hatları, paket arıtmalar ve atıksu arıtma tesisleri gibi yerlere entegre edilebilen çözümler geliştiren Baktek’in Kurucu Ortağı ve CEO’su Alp Taşan, yatırımla ilgili şu açıklamayı yaptı: “Atık suların dünyamıza verdiği zararların en aza indirilmesi vizyonuyla çıktığımız bu yolculukta, yüksek teknolojilerimizle halihazırda pek çok noktada sürdürülebilirliğe katkıda bulunuyoruz. Aldığımız yatırımla Baktek’in genişleme adımlarını hızlandırmaya, tüm canlıların yaşamı için vazgeçilmez olan su kaybını engellemeye devam edeceğiz.” 100’den fazla şirket tarafından kullanılıyor Sürdürülebilir biyoteknoloji çözümleri geliştiren Baktek olarak, patentli teknolojilerle geleneksel uygulamalara kıyasla daha etkin atıksu arıtması sağladıklarını belirten Alp Taşan, “En az bakım gereksinimi, enerji verimliliği ve tak-çalıştır kolaylığıyla öne çıkan, IoT teknolojisinden güç alan BioGuy ve BioSea gibi ürünlerimiz; endüstriyel alanların, otellerin, alışveriş merkezlerinin, restoranların, hastanelerin, su dağıtım şirketlerinin, ev ve işyerlerinin de dahil olduğu onlarca noktada kullanılıyor. Türkiye’de ve yurt dışında 100’den fazla şirket Baktek’in çözümlerini tercih ediyor” ifadelerini kullandı. Uluslararası pazarları hedefliyor Baktek’in bu yatırımla uluslararası pazarlarda büyümeye, Ar-Ge ve Ür-Ge yatırımlarını artırmaya yönelik adımlarını hızlandıracağını belirten PCP Yönetici Ortağı Özlü Yalaza, şu değerlendirmeleri paylaştı: “Küresel bir biyoremediasyon çözümleri platformu oluşturulması yolunda Baktek Kurucu Ortakları Alp Taşan ve Murat Boygar Tatar ile güç birliği yapmaktan heyecan duyuyoruz. PCP olarak hızlı büyüyen, ihracat odaklı ve teknoloji destekli şirketlerin başarılı liderleri ve güçlü yönetim ekipleriyle ortak olarak, Türk şirketlerinin yurt içi ve yurt dışı büyümelerini desteklemeyi sürdüreceğiz” dedi. Kaynak:DHA

SEDEC’ten Sanayiciye Tedarik Köprüsü

40 yılı aşkın süredir birçok ülkede SEDEC gibi Güvenlik Sektörüne özel fuarlar ve etkinlikler yapılırken, Türkiye Ana Yurt ve Sınır güvenliğine yönelik ilk özel etkinliğini SEDEC ile 6 yıl önce hayata geçirmiştir. Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) ve Savunma ve Havacılık Sanayi İhracatçıları Birliği'nin (SSI) desteğiyle organize edilen SEDEC 2024, anayurt güvenliği temasıyla, dünyadan dev oyuncuları, uluslararası faaliyetlerde bulunan kurum ve kuruluşları, sanayicilerimizle 4. kez Ankara'da buluşturmaya hazırlanıyor. Her gün artan güvenlik talebi sebebi ile İhtiyaç makamlarının kullandığı ekipman ve hizmetlerin sanayicilerimiz tarafından üretilmesini öncelik olarak benimseyen SEDEC; bu yıl ki fuarda da anayurt güvenliği, sınır güvenliği, iç güvenlik, sahil güvenlik, şehir güvenliği ve savunma tedarik zincirinde dost ve müttefik ülkelerden gelen profesyonelleri bir araya getirecek. Siber güvenlik, veri ve bilgi güvenliğinin yanı sıra iletişimde çok büyük rol oynayan uydu teknolojileri de SEDEC 2024'in bu yılki kapsamında yer alacak. 21- 23 Mayıs 2024'de Ankara Congresium'da yapılacak etkinlikte katılımcı firmalar ilk gün yapılacak anayurt güvenliği, sınır güvenliği, iç güvenlik, savunma tedarik zinciri konularını kapsayan konferans dışında üç gün devam edecek seminer, workshop ve B2B/B2G'lere katılma hakkını elde edecekler. Katılımcı firmalar dışında sektöre kayıtlı ziyaretçilerimiz de SEDEC 2024 de ayrıca yer alabilecekler. Ülkelerin Profesyonelleri SEDEC 2024'ye Davet Edildi Asya, Pasifik ve Ortadoğu ülkeleri ağırlıklı olmak üzere 75'den fazla ülke temsilcisini, SEDEC 2024'de ağırlamaya hazırlandıklarını söyleyen SEDEC Türkiye Organizasyon Komitesi Başkanı Hilal ÜNAL, SEDEC'in ihracat odaklı ve stratejik öneme sahip bir etkinlik olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “Türkiye'de geliştirilmiş olan sistem ve ekipmanların dost ve müttefik ülkelere ihracatı ile ilgili olarak çalışmalarımızı söz konusu bölgelerde yoğunlaştırdık. Amacımız sanayicimizin güvenlik sektöründe üreten ve ihraç eden ülkelerde öne çıkması, bu kapsamda iş birliği imkanlarına ortam sağlamak amacıyla güvenlik ve savunma alanında dünyanın dev oyuncularından; Boeing, Airbus, Tawazun Holding, Rolls Royce, BAE Systems, KAI gibi alanında yetkin ve büyük firmaları resmi olarak etkinliğimize davet ettik.” Zayıf Güvenlik Ekonomik Kayıptır SEDEC 2024'nin Türkiye açısından iki ana amacı olduğunu ve bu amaçları gerçekleştirmek üzere düzenlendiğine dikkat çeken ÜNAL, “SEDEC 2024 ile ülkemizde güvenlik ve tedarik zinciri hizmetleri sağlayan Bakanlık, Başkanlık ve bağlılarının hizmetlerini en üst düzeyde verebilmeleri için tüm ihtiyaçlarının karşılanması ve Ar-Ge ve Ur-Ge çalışmalarıyla mamul, yarı mamul ürünler ve hizmet üreten sanayicilerimizin hem mevcut ihracatını arttırması hem de yeni ihracat pazarları geliştirmesi amaçlanıyor” dedi. Türkiye'nin, coğrafi konumu nedeniyle stratejik öneme sahip bir ülke olduğuna da dikkat çeken ÜNAL, sözlerini şöyle tamamladı: “Anayurt güvenliği sınırlardan başlar, Ülkemiz kara ve deniz sınırları düşünüldüğünde bulunduğu konum itibariyle stratejik öneme sahiptir. Bunun önemini her gün sınırlarımızda yaşanan olaylar ile görüyoruz. Coğrafi olarak komşularıyla uzun Kara ve Deniz sınırlarına sahip olan, Türkiye bugün sadece doğrudan sınır komşumuz olan ülkelerle değil, uzak sınırları olan başka ülkelerle de etkileşim içinde bulunmaktadır. Sınırlarımızın güvenliğini, illegal geçiş ve kaçakçılıktan kaynaklanan ekonomik kayıpların önlenmesi ve düzensiz göçmenlerin sebep olduğu sosyoekonomik zararların oluşmaması için en üst düzeyde sağlamak zorundayız. Unutulmamalıdır ki güvenliğinin tesisinde caydırıcı ve önleyici güvenlik hizmetleri her zaman daha ekonomiktir.” Kaynak:İHA

Sıfır Atık İle Zeytinyağı Üretimi

Faruk Durukan, “15 yıl önce zeytin meyvesinin yağından, etinden, çekirdeğinden, kara suyundan istifade edilerek hiçbir atık kalmaması üzerine projeye başlamıştım. Bunu başardık. Yeni geliştirilen teknik ile çekirdeğini zeytinden ayırıp zeytinyağı üretimi yapmaya, çekirdeği de ilaç sanayisinde kullanmaya başladık” dedi. 15 yıl önce zeytinyağı üretiminde sıfır atık hedefiyle projeye başladıklarını ifade eden Durukan “Bu çalışmamız 2008 yılından bugüne kadar devam etmekteydi. Neticeye şu anda ulaşmış durumdayız. Ben 15 yıl önce zeytin meyvesinin yağından, etinden, çekirdeğinden, kara suyundan istifade edilerek hiçbir atık kalmaması üzerine projeye çalışmasına başlamıştım. Bunu başardık” dedi. Zeytinyağından sıfır atık projesi dahilinde üretilen makinelerin ve tekniklerin tamamen yerli ve milli imkanlar ile üretildiğine değinen AR-GE Firması sahibi Durukan “Şu anda bütün makinaları kendi imkanlarımızla Türk mühendisleriyle üretildi. Kendimiz ürettik ve üretime de geçtik. Bu çalışmamız evlerde zeytinyağı üretilebilecek bundan sonra. Her bir ev istenirse zeytinyağı fabrikası şeklinde zeytinin en iyi şekilde işleyerek yağını çıkarabilecek. Burada şu anda en kaliteli zeytinyağı üretmiş durumdayız” dedi. “İMHA EDİLİP YAKILIYORDU” Yeni yöntem ile hem sıfır atık zeytinyağı üretildiğini, hem de en kaliteli zeytinyağlarının üretiminin yapıldığına değinen Faruk Durukan “Halk arasında zeytin sütü dediğimiz sızma dediğimiz zeytinyağını basınç görmeden elde ettiğimiz bir yöntem. Bizim bu çalışmamızda öncelik çekirdekleri ayırarak. Zeytin çekirdeklerini ayırarak uzaklaştırıldıktan sonra zeytin meyvesinden elde ettiğimiz hamurun yağını, su vermeden, ısı vermeden soğuk sıkım olarak elde ediyoruz. Bu aşağı yukarı 4-5 dizyem dediğimiz ve antioksidan değerleri yüksek bir yağ elde etmiş oluyoruz. Daha sonra bu çıkan kalan yağı alındıktan sonra kalanda zeytin ezmesi oluyor. Bunu ister ekmeklere katabilirsiniz, ister tarhana yapabilirsiniz. Börek çörektir, aklınıza gelebilecek her şeyde kullanabilirsiniz. İsterseniz sabah kahvaltılarında zeytin ezmesi olarak da kullanabilirsiniz.” diye konuştu. Zeytinyağın üretimde atık olarak ortaya çıkan ve doğa kirliliğine de sebep veren karasu, prina gibi atıkların bu yöntem ile ortadan kaldırıldığına değinen Faruk Durukan “Peki şu anda bunlar ne oluyor inanın şu anda bunlar yakılıyor imha ediliyor. Oysa biz insan insana faydalı bir ürün haline getiriyoruz. Sonra bu çekirdekler ne oluyor? Bu çekirdeklerin içerisinde kırılarak embriyosunu alıyoruz. Bunu da ilaç ham maddesi olarak hem yurt içi hem yurt dışına satıyoruz. Bunlar dünyanın aslında en kıymetli maddeleri. Ama şu ana kadar bunlar sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada imha edilip yakılıyordu.” ifadelerini kullandı. Yapılan bu yeni yöntem ile ülke ekonomisine katkı sağlanacağını ifade eden AR-GE Firması sahibi Faruk Durukan “Allah’ın bu kadar mükemmel yarattığı bir ürünün biz bugüne kadar sadece yağını kullanıyorduk. Diğer tarafları yağdan kalan atıklar atılıyordu. Bu inanın ülke ekonomisinde çok ciddi bir miktar kayıptı” şeklinde konuştu. Kaynak:Basın Bülteni

Didim Devlet Hastanesi’nin Kalitesi Artıyor

Her geçen gün sağlık imkanları artan Aydın'ın sevk alan değil sevk eden bir il olması için Aydın İl Sağlık Müdürlüğü koordinesinde çalışmalar aralıksız devam ederken, hastanelerin altyapısı da güçlendiriliyor. Bu kapsamda Aydın'ın Didim ilçesinde başlatılan 23 bin 278 metrekare kapalı alana sahip, 75 yataklı, 32 poliklinik ve 10 yoğun bakım yataklı Didim Devlet Hastanesi ek bina inşaat çalışmaları da hız kesmiyor. Kış aylarında yerleşik nüfusun giderek artmaya başlaması ve yaz aylarında ise oluşan nüfus yoğunluğuna bağlı sağlık hizmetlerinin daha etkin bir şekilde sağlanabilmesi hedeflenen ek hizmet binasını ziyaret eden Aydın İl Sağlık Müdürü Dr. Eser Şenkul, inşaat alanında incelemelerde bulundu. Konu ile ilgili Aydın İl Sağlık Müdürlüğü'nden yapılan açıklamada "İl Sağlık Müdürümüz Dr. Eser Şenkul, yapımı devam eden Didim Devlet Hastanesi ek bina inşaat alanında yerinde inceleme ve değerlendirmelerde bulundu. 23 bin 278 metrekare kapalı alana sahip, 75 yatak sayılı, 32 poliklinik ve 10 yoğun bakım yataklı kapasiteli Didim Devlet Hastanesi ek binası inşaatını ziyaret eden İl Sağlık Müdürümüz, inşaat çalışmaları ve güncel durum hakkında yetkililerden bilgiler alarak, çalışmalarda görevli personellere kolaylıklar diledi" ifadeleri yer aldı. Sağlık Bakanlığı tarafından hastaneye tomografi cihazı kazandırıldı. Yeni cihazla birlikte vatandaşların tomografi ihtiyacının daha hızlı karşılanması, tanı ve tedavi süreçlerinin en kısa sürede tamamlanmasının amaçlandığını ifade eden İl Sağlık Müdürü Dr. Eser Şenkul, "Hastanemizin mevcut tomografi cihazının tam olarak ihtiyaçları karşılayamamasından dolayı Sağlık Bakanlığımız ile yapılan görüşmeler neticesinde değiştirilmesi kararı alınmıştır. Yapılan görüşmeler neticesinde yeni tomografi cihazımız Sağlık Bakanlığımız tarafından hastanemize tahsis edilmiş olup, değerli vatandaşlarımıza hizmet vermeye başlamıştır. Hizmet kalitemizin arttırılması ve hasta memnuniyetinin sağlanması için gece gündüz demeden çalışmaya ve vatandaşlarımızın en iyi sağlık hizmetini alması için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Aydınımıza hayırlı olmasını temenni ediyorum" ifadelerini kullandı. Kaynak:İHA

Yerli Firmalar Seri Küp Uydu Üretimine Başlıyor

İşbirliği kapsamında Türkiye’de yerli seri küp uydu üretimine geçilmesi hedeflenirken Telekomünikasyon Uydu ve Elektronik Sanayicileri İş İnsanları Derneği (TUYAD) Başkanı Hayrettin Özaydın, bu ay itibariyle 5 şirketin birlikteliğiyle Küpsat AŞ isimli bir şirket kuracaklarını ve 2024’te ilk küp uyduları üreterek SpaceX aracılığıyla uzaya göndereceklerini açıkladı. Uzay Savunma Komutanlığı kurulacak  Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nda (BTK) düzenlenen “Cubesat Vision Uluslararası Yakın Yörünge Küp Uydu ve Küçük Uydu Konferansı” kapsamında yakın yörünge uydu üretim ve araştırma geliştirme faaliyetlerinde bulunmak isteyen yerli şirket ve yatırımcılar ile Kanada merkezli QSTC isimli uydu şirketi arasında önemli bir protokol imzalandı. 48 üyesi ile son bir yılda 17 milyar dolar ihracata imza atan TUYAD’ın Başkanı Hayrettin Özaydın, daha önce yurtdışında yaptıkları fuar çalışmalarının aynısını bu yıl Cubesat Vision Konferansı ile Türkiye’de yaptıklarını anlatarak, “Fuarda Türkiye’de ve yurtdışındaki firmaların tanıştırılmasını sağladık. 25 ilden gelen iletişimcilere afet anında iletişimin sağlanması için eğitim verdik. Uydular iletişimde her zaman önü kesilemez ve son alternatifimiz. Afet anında bu ekiplerin sahaya koşmasını sağlıyoruz” dedi. Türkiye’nin kara, hava ve deniz alanlarının yanı sıra uzay alanlarını da koruması gerektiğini kaydeden Özaydın, Türkiye’de bu kapsamda bir Uzay Savunma Komutanlığı kurulmasının da önemli olduğunu kaydetti. Seri küp uydu üretimine geçilecek  Türkiye’de yakın yörünge uydu üretim ve araştırması yapan yerli firmalar Hedef Elektronik, Skytech, NETA, Profen ile Kanadalı Uydu şirketi QSTC arasında imzalanan protokolle bu ay içerisinde 1 milyon dolar sermayeli Küpsat isimli ortak bir şirket kuracaklarını ve seri küp uydu araştırma ile üretimine başlayacaklarını kaydetti. Uyduların ilk etapta haberleşme ve gözlem maksatlı kullanılacağını ardından ise savunma amacıyla kullanılacak uyduların da ekosisteme dâhil olacağını anlatan Özaydın, “İlk 6 ayda kendi uydumuzu imal edip fırlatmak için harekete geçiyoruz. Yine fırlatma için randevu alarak 2024 yılı içerisinde SpaceX aracılığıyla uydularımızı fırlalatacağız” diye konuştu. "Türkiye ile iş birliğinden mutluyuz"  Kanada QSTC Yönetim Kurulu Başkanı Gurvinder Chohan ise Türkiye ve yakın bölgede iş imkanlarını değerlendirmek istediklerini belirterek, üretimin lokal olarak yapılması ve ürünlerin geliştirilmesinde destek olmayı amaçladıklarını kaydetti. Chohan, “Türkiye’deki uydu teknolojileri ve uydu üretimi için burada olmak muhteşem bir şey. İşbirliğinin artarak devam etmesi için önümüze bakıyoruz” diye konuştu. Kaynak:AA

Sağlıkta Dev Yatırım Başladı

Ak Parti Bursa Milletvekilleri, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı ve Ak Parti İl Başkanı; Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmenin ardından Vali Mahmut Demirtaş başkanlığında, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, Ak Parti İl Başkanı Davut Gürkan ve Sağlık Müdürü Dr Orkun Yıldırım’ın da bulunduğu heyet biri bin yataklı 5 yeni hastanenin yer seçimi için incelemelerde bulundular. "6-7 noktada yer incelemesi yaptık" Ak Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan, Osmangazi ile Yıldırım’a hizmet verecek bin yataklı yeni hastane için 6-7 farklı alternatif nokta olduğunu belirterek, "Bursalı vekillerimizle Bakan Fahrettin Koca’yı ziyaretimizde konuyu gündeme getirdik. İlk olarak Acemler’deki 1315 yataklı Ali Osman Sönmez Hastanesi’nin inşaatı ile Muradiye Devlet Hastanesi’nin 200 yataklı yeni bölümünün inşaatlarının hızlandırılması için gerekli talimatları verdi. Osmangazi ile Yıldırım’a hizmet verecek bin yataklı yeni büyük hastane için de Valimiz ile birlikte 6-7 noktada yer incelemesi yaptık" dedi."Bursa’ya 2024 yılı içerisinde yeni 5 hastane kazandıracağız" Bursa’ya yeni bin yataklı hastane yeri aradıklarını; önceliğin depremsellik olduğunu ifade eden Ak Parti İl Başkanı Davut Gürkan, "Ankara Caddesi, Demirtaş bölgesi, Samanlı ve İstanbul yolunda muhtemel 6-7 arsada inceleme yaptık. Bursa’ya 2024 yılı içerisinde yeni 5 hastane kazandıracağız. Bin yataklı olan devlet hastanesi merkezi bölgelere yakın olacak. Çekirge Devlet Hastanesi’nin Ali Osman Sönmez Hastanesi’ne taşınmasıyla bölgeye 400 yataklı fizik tedavi rehabilitasyon ve geriatri merkezi kazandırmayı hedefliyoruz. Ankara Caddesi Yüksek İhtisas Kavşağı’ndaki eski fakülte binasına Yıldırım’a hizmet verecek 200 yataklı butik hastane ile karşısına yeni bir diş hastanesi kazandırmayı amaçlıyoruz. Nilüfer’de Fatih Sultan Mehmet Bulvarı’ndaki 27 dönümlük hastane alanına 400 yataklı Nilüfer Devlet Hastanesi ya da branş hastanesi inşa edeceğiz. Özlüce’deki Dörtçelik Çocuk Hastanesi’nin bir bölümü Ali Osman Sönmez Hastanesi’ne taşınacak. Bir kısmını da Fethiye’deki Yüksek İhtisas Hastanesi’nin ek binasında değerlendirebiliriz. Özlüce Ertuğrul bölgesinde çocuk hastanesinin boşaltacağı arsaya 400 yataklı yeni hastane yapmayı planlıyoruz" dedi. "11 yeni aile sağlığı merkezi kurulması gündemde" Acemler’de 1315 yataklı Ali Osman Sönmez Sağlık Kompleksi inşaatının hızlandırılması için Bakan Fahrettin Koca’nın talimat verdiğini kaydeden Başkan Davut Gürkan, "Hastanenin bir an önce açılması için gerekli çalışmalar biraz daha hız kazandırıldı. 1315 yatak ve bir çok hastane olacak. 2024 yılı içerisinde bir trafik düzenlemelerine de ihtiyacımız var. Vali bey özellikle onu takip ettiriyor. Orayı da rahatlatmak istiyoruz. Muradiye’deki Memleket Hastanesi’nin hayata geçirilmesi için 200 yatak artı Onkoloji Hastanesi’nin Acemler’e taşınmasıyla buradaki işlerin de hızlandırılması yönünde Bakan Bey talimat verdi. Bunlarla beraber bir çok yerde aile sağlığı merkezi vardı. Sağlık Bakanımız projelerine baktı. Hızlandırıldı. 11 yeni aile sağlığı merkezi kurulması gündemde" ifadelerini kullandı.Bursa’da yatak sayısı 2 bini aşkın 5 yeni hastanenin temelini 2024 yılı içerisinde atmayı hedeflediklerini vurgulayan Başkan Davut Gürkan, Ali Osman Sönmez Hastanesi’nin de devreye girmesiyle Bursa’da sağlık alanında hiç bir sıkıntı kalmayacağını sözlerine ekledi. Kaynak:İHA

Dünya Sağlık Örgütü'nden Covid Kararı

DSÖ'den yapılan yazılı açıklamada, elde edilen verilere göre JN.1 varyantının şu anda küresel halk sağlığı için oluşturduğu riskin ‘düşük’ olarak değerlendirildiği belirtildi. Açıklamada "Buna rağmen kuzey yarım kürede kış mevsiminin başlamasıyla birlikte JN.1, birçok ülkede solunum yolu enfeksiyonlarının yükünü artırabilir" ifadeleri kullanıldı.DSÖ'nün verileri sürekli izlediği kaydedilen açıklamada, gerektiğinde JN.1'in risk değerlendirmesini güncelleyeceği de vurgulandı. Açıklamada, mevcut Kovid-19 aşılarının, JN.1 ve SARS-CoV-2'nin dolaşımdaki diğer varyantlarından kaynaklanan ciddi hastalık ve ölümlere karşı koruma sağlamaya devam ettiği hatırlatıldı.​ Enfeksiyon ve ciddi hastalıklara önlem alma çağrısının yapıldığı açıklamada, önlemler arasında kalabalık, kapalı veya havalandırmanın yetersiz olduğu alanlarda maske takılması, mümkün olduğunca güvenli mesafenin korunması, ellerin düzenli olarak yıkanması, şiddetli hastalık riski yüksek olanlar için Kovid-19 ve gribe karşı aşıların güncel tutulması ile hastalık belirtileri olanlar için test yapılması da yer aldı. JN.1, daha önce BA.2.86 alt türev varyantlarından biri olarak inceleniyordu. JN.1, geçtiğimiz ayın sonlarında ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) raporunda belirtilmesinin ardından dikkat çeken en son COVID-19 varyantı olarak kayıtlara geçmişti.Yeni ve bol miktarda mutasyona uğramış türün, Omicron’un, spesifik olarak BA.2.86 (Pirola) varyantının soyundan geldiğine inanılırken, şu anda yaygın olduğuna inanılmasa da, Avrupa ve ABD’de ortaya çıktığı tahmin ediliyor. Kaynak:İHA

NASA James Webb Uzay Teleskobuyla Uranüs'ün Yeni Görüntülerini Çekti

URANÜS'ÜN HALKALARI NASA, yaklaşan ikinci yaş gününü kutlamak amacıyla Uranüs'ün daha yeni görüntülerini yayınladı. Her ne kadar Satürn halkalarıyla meşhur olsa da 1977 yılında Uranüs'ün çevresinde halkalar keşfedildi. Dış halkalarından biri güneş sistemindeki diğer tozlu halkalar gibi kırmızımsı, dış halka ise Satürn'ün E halkası gibi mavidir. BAŞKA BİR EVRENE AÇILAN KAPI Öte yandan Uranüs'ün, James Webb Teleskobuyla çekilen görüntüleri uzayda farklı bir evrene geçiş kapısı gibi yorumlandı. İKİ YIL ÖNCE FIRLATILDI James Webb Uzay Teleskobu, 25 Aralık 2021'de Güney Amerika'nın kuzey kıyısı açıklarında fırlatıldı. İşte teleskopun son iki yılda yakaladığı muhteşem görüntülerden bazıları. HALKA BULUTSUSU Messier 57'nin yeni James Webb görüntüleri, soluk bir hale ile çevrili ve birçok narin yapıya sahip ana halkayı açıkça gösteriyor. TARANTULA NEBULASI Tarantula Nebulası yıldız oluşum bölgesi, daha önce kozmik tozla örtülmüş on binlerce genç yıldızı da içeren yeni bir ışıkla gösteriliyor. WHIRLPOOL GALAKSİSİ M51 galaksisi, belirgin sarmal kolları nedeniyle Girdap olarak adlandırılır. YARATILIŞIN SÜTUNLARI Yaratılış Sütunları, NASA'nın James Webb Uzay Teleskobu'nun kızılötesi ışığa yakın görüntüsünde bir renk kaleydoskopudur. RHO OPHİUCHİ BULUT KOMPLEKSİ İnsan gözüyle görülemeyen ancak JWST tarafından tespit edilebilen maddenin görselleştirilmesi olan bu görüntüde yaklaşık 50 genç yıldız bulunmaktadır. Kaynak:DHA

Bu Yıl En Çok Konuşulan Teknolojik Gelişmeler

OpenAI hamlesiyle bir anda iş alan ve yeteneklerini bile değiştiren bir teknoloji ortaya çıktı: ChatGPTOyun değiştiren teknolojileri üretebilmek o kadar önemli ki Reuters’ın “The Information”ın bir makalesinde atıfta bulunduğu haberde geçtiğimiz yıl şirketin geliri 28 milyon ABD doları iken 2023 yılında bu miktar 1 milyar ABD dolarından fazla oldu. Büyük ihtimalle bu yılın zaferi ChatGPT üreten ve yıllarca bu yönde çalışmalarını sağlayan Sam Altman’ın olmuş oldu. Bu yılın bir başka önemli olgularından bir tanesi de Elon Musk’ın Twitter’ın başına geçmesi ve bir süreliğine Twittter’ın kaosa sürüklenmesi.Bir Harvard uzmanının CNBC’ye yaptığı “Elon Musk’ın sosyal medyayı anladığını düşünmüyorum.” sözlerine katılıyorum. Elon Musk, biraz da dengesiz gözükerek sosyal medyayı ve merkeziyetsiz çalışmaları açıkçası tuhaf bir hâle getirmeye yönelik çalışmalar yaptı. Öyle ki alternatif olarak Mark Zuckerberg, Threads’i kullanıma sundu. Sonrası malum. Adaptasyonu zor oldu ancak Twitter durduk yere yara aldı. Son günlerde Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek’in de üzerine çalıştıklarını söyledikleri kripto para teknolojilerinde ise 2023 yılı bir hayli hızlı ve rüzgârlı geçti.2023, küresel düzenleyici değişikliklerin, teknolojik ilerlemelerin ve endüstriyi izleyen toplulukların etkisiyle kripto dünyasında büyük bir dönüşüme tanıklık etti. Düzenleyici çabalar, 2023'te kripto alanının belirleyici unsuru hâline geldi. MICA'nın 2024'te kullanıcılar ve kripto borsaları için atacağı adımların, ilerleyen süreçte bu sektöre olumlu ya da olumsuz etkileri olacağını tahmin etmek güç değil. Forbes’a göre uzmanlar, metaverse'ün 2030 yılına kadar küresel ekonomiye 5 trilyon dolar ekleyeceğini ve 2023'ün önümüzdeki on yıl için metaverse'ün yönünü belirleyen yıl olacağını tahmin ediyor.Artırılmış gerçeklik (AR) ve sanal gerçeklik (VR) teknolojilerinin ilerlemeye devam edeceği öngörülüyor. AR ve VR teknolojilerinde bugüne kadar gelinen noktada adaptasyon zor olsa da önümüzdeki yıllarda takip edilmesi gereken alanlardan biri, metaverse'teki çalışma ortamları olacak. 2023'te daha etkileyici toplantı ortamlarında konuşabileceğimiz, beyin fırtınası yapabileceğimiz tahmin ediliyor. Biyoteknoloji çalışmaları da ilginç bir seyirde ilerliyor. Materyal ve bitkilerin genetiklerini düzenleyerek üzerinde değişiklik yapılabilecek bir teknoloji.Kendi kendini iyileştirme gibi tamamen yeni özellikler üretilmesini sağlayacak çalışmalar yapılıyor. Kısa süre önce onaylanan gen düzenleme teknolojisi olan CRISPR’in “CRISPR-Cas9” terapisi dünyada ilk kez onaylanmıştı. CRISPR-Cas9 terapisi çeşitli hastalıkların tedavisi olarak klinik deneylerde yer alacak. İş gücü kıtlığı ve yaşlanan nüfus nedeniyle artan tıbbi hizmet talebine yanıt olarak, Şanghay merkezli bir firma olan Fourier Intelligence, sağlık tesislerinde kullanılabilen bir insan benzeri robot geliştiriyor. Fourier Intelligence'ın CEO ve Kurucu Ortağı Zen Koh, "Gelecekte, GR-1 tamamen bakıcı, terapi yardımcısı veya yalnız yaşayan yaşlılar için evde bir refakatçi olarak görev yapabilir." açıklamasını yapmıştı. Elon Musk’ın sahibi olduğu Tesla ise geçtiğimiz günelerde Optimus adını verdiği insansı robot prototipinde yaptığı iyileştirmeleri gösteren bir video yayımlamıştı.Optimus Gen 2 olarak adlandırılan bu robotun, şirketin kendi üretim operasyonlarında kullanmaya başlamayı planladığını belirtilmişti. Tesla, Optimus Gen 2 başarılı olur ve kullanışları kanıtlanabilirse robotu satmaya başlayacak.Technavio tarafından hazırlanan yeni bir rapora göre, insansı robot pazar büyüklüğünün 2022'den 2027'ye kadar 16,05 milyar dolar artacağı tahmin ediliyor. Kaynak:DHA

Tarım Sektörü İçin Yeni Nesil Gübre Geliştirildi!

Yeni nesil mikrobiyal gübre olan BiON-G Ultra’nın yaklaşık 8 yıllık bir Ar-Ge çalışmasının ürünü olarak raflarda yerini aldığını belirten Çabuk, “Geliştirdiğimiz Mikrobiyal gübreler, bitkinin temel ihtiyaç duyduğu azot ve fosfatı sağlamaktadır. Aynı zamanda, toprağın su tutma kapasitesinin arttırılması ve bitkinin minerallere erişimini kolaylaştırması, kök gelişimini desteklemesi ve dolayısıyla toprak iyileştirilmesi gibi üstünlüklere sahiptir. BiON-G Ultra içeriğinde bulunan bakteriler Microbiota Biyoteknoloji Ar-Ge ekibi tarafından doğadan izole edilerek, azot tutma ve fosfat çözme yetenekleriyle seçilen özel bakterilerden oluşmaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından verilen lisans ve tescil belgeleri olan BiON-G Ultra aynı zamanda Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından marka tescili olan bir üründür. Ahmet Çabuk, kıraç arazilerde de etkin kullanılabilmesi için TÜBİTAK destekli bir Ar-Ge çalışmasının da devam ettiğini söylediBiON-G Ultra’nın yaklaşık 3 yıldır çiftçiler tarafından başarıyla kullanıldığını söyleyen Ahmet Çabuk, çevre dostu olmasının yanı sıra maliyetleri azaltacak stratejilerin geliştirilmesine de katkı sağlamasıyla birlikte Anadolu’nun verimli topraklarından izole edilen bakterilerin toprak iyileştirilmesinde ve verimli ürünlerin alınmasındaki katkıları kullanan çiftçilere kazanç olarak da döndüğünü ifade etti. Kaynak:AA

Samsung ve ASML Arasında Tarihi Anlaşma

Samsung Electronics'in patronu Lee Jae-yong birkaç hafta önce yarı iletken çip ekipmanı üreticisi ASML ile önemli iş anlaşmaları yapmak üzere Hollanda'ya bir iş gezisine çıkmıştı. Görünüşe göre bu ziyaret oldukça verimli geçmiş durumda. Aktarılanlara göre Samsung ve ASML, yeni nesil yarı iletken tesisi kurmak için anlaşmaya vardı. Bu anlaşma Samsung’un elini TSMC’ye göre oldukça güçlendirecek gibi duruyor. ASML ve Samsung’un tarihi işbirliği Bilmeyenler için ASML, 7nm ya da daha iyi seviyede gelişmiş EUV (Extreme Ultraviolet) çip yapım ekipmanları üreten tek firma konumunda. Bu tür EUV makinelerinin her biri milyonlarca dolara mal oluyor ve ASML bu tür makinelerden yılda sadece 40-50 tane üretebiliyor. Haliyle bu son teknoloji çip üretim ekipmanlarının temini Samsung ve TSMC için çok kritik bir öneme sahip. Samsung Electronics geçtiğimiz hafta ASML ile 755 milyon dolar değerinde bir anlaşma imzaladığını duyurdu. İki şirket Güney Kore'de EUV teknolojilerinin geliştirileceği bir yarı iletken çip araştırma tesisi kurmak için yatırım yapacak. Bu anlaşma ile birlikte Samsung, High-NA (Numerical Aperture) EUV litografi tarayıcı ekipmanlarını da güvence altına aldı. Güney Kore’de kurulacak yeni çip araştırma tesisinde ASML ve Samsung Electronics mühendisleri EUV çip üretim teknolojisini geliştirmek için birlikte çalışacak. Samsung'un ASML ile yaptığı anlaşma, 2nm çip üretim ekipmanını Güney Kore'ye getirmeye odaklanmaktan ziyade, yeni nesil ekipmandan daha iyi yararlanabilmek için Hollandalı firma ile bir ortaklık kurmaya odaklanıyor.ASML önümüzdeki aylarda 2nm nodunda yonga üretecek ekipmanı piyasaya sürecek. En yeni ekipman, ışık toplama kapasitesini 0,33'ten 0,55'e çıkaracak ve bu da yonga üreticilerinin 2nm nodunda yongalar yapmak için ultra ince desenleme teknolojisini kullanmasına olanak tanıyacak. ASML önümüzdeki yıl bu tür on ekipman üretmeyi planlıyor ve Intel'in bu makinelerden altısını satın aldığı söyleniyor. ASML önümüzdeki yıllarda bu tür çiplerin üretim kapasitesini yılda 20'ye çıkarmayı planlıyor. Samsung, ASML'den 2nm çip ekipmanı satın aldıktan sonra, 2025'in sonlarında 2nm çip üretimine başlamayı planlıyor. Ancak unutmamak gerek, üretime başlamak ile bunların cihazlarda kullanılması arasında önemli bir fark var. Öncelikle üretilen yonga plakalarının verimi, yani bu plakalardan elde edilebilecek sağlıklı çiplerin sayısının istenen seviyeye çıkarılması gerekiyor. En nihayetinde önümüzdeki birkaç yıl içinde yarı iletkenler alanında TSMC, Samsung ve Intel merkezli ciddi bir rekabet olacak diyebiliriz. Kaynak:İHA

Türkiye İlaç Sektörü Raporu Sağlık Sektörüne İçin Bir Rehber Olacak

AIFD ve EFPIA sponsorluğunda IQVIA tarafından hazırlanan Türkiye İlaç Sektörü Raporu 2023 kamuoyuyla paylaşıldı. Türkiye ilaç sektörünü objektif ve karşılaştırmalı yıllık veriler ışığında inceleyen raporda, küresel ilaç pazarı büyüklüklerinden sağlık harcamalarına, geri ödeme süreçlerinden, ilaç değer zincirinin önemli bileşenleri olan üretim, dış ticaret, yatırım ve Ar-Ge alanlarına kadar derinlemesine güncel analizler bulunuyor.   Bir ilk niteliğindeki rapor sağlık sektörüne rehber olacak Raporun Türkiye açısından bir ilk niteliğindeki bilgi ve verileri ortaya koyduğunu vurgulayan Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği Genel Sekreteri Dr. Ümit Dereli şu ifadeleri kullandı:  “Türkiye İlaç Sektörü Raporu 2023, hem Türkiye hem de dünya ilaç sektörüne ait araştırma, analiz ve çıkarımları bağımsız bir şekilde ortaya koyarak, geliştirilmesi gereken alanları göstermenin yanı sıra sektörümüzü ileriye taşıyacak bir rehber olma özelliğini taşıyor. Rapor çalışması çerçevesinde, ülkemiz ilaç sektörü birçok farklı boyutta ve objektif verilerle muadil ülkeler ile kıyaslandı. Bu kapsamda raporun ilaç sektörümüzün doğru konumlandırılmasına imkân sağlayacağına inanıyoruz. Her yıl düzenli olarak yenileyeceğimiz ve bu yönüyle bir anlamda sektörümüzün almanağı niteliğini kazanacak bu raporla, sağlık sektörümüzün nabzını tutarken, kamudan akademiye ve özel sektöre kadar tüm paydaşlarımıza bir başucu kaynağı sunmayı hedefliyoruz.”  Kaynak:Basın Bülteni

ULPATEK, SODEX 2023 Fuarında

Türkiye'nin hava filtreleri konusundaki öncü firmalarından Ulpatek, SODEX 2023 fuarında lansmanını yaptığı ürünler ile dikkatleri üzerine çekti. Firma, yüksek enerji tasarrufu sağlayan yeni hava filtresi modeli "SUPERIOR" ve filtre değişiminden büyük kolaylık sağlayan “TOOL FREE” HEPA kutusu ürünleriyle fuar ziyaretçilerinden büyük ilgi gördü.                       ULPATEK'in tanıttığı "SUPERIOR" hava filtresi modeli, A+ enerji verimliliği ile dikkat çekiyor. Yüksek performansı ve enerji tasarrufunu birleştiren bu model, gelişmiş teknolojisi sayesinde yüksek filtrasyon verimliliği sağlarken enerji tüketimini minimuma indiriyor. Bu özellikler, işletmelerin enerji maliyetlerini azaltmalarına ve sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmalarına katkıda bulunuyor. Hava kalitesi yönetiminde çözüm arayan endüstri profesyonelleri, mühendisler ve çevre bilincine sahip işletmeler için ideal bir seçenek sunuyor. Yeni sergilenen diğer bir ürün “TOOL FREE” HEPA Kutusu modelinde ise alet kullanmadan filtre değişiminin sadece tek bir teknisyen ile kolayca gerçekleştirilmesine olanak sağlanıyor. Ayrıca mahalden basınç, aerosol besleme ve aerosol okuma nozullarına kolaylıkla ulaşma imkanı sağlanması gibi gelişmiş özellikleriyle de sektörde inovasyonun öncüsü olduğunu gösteriyor.                                              ULPATEK Genel Müdürü Ganim Dokuyucu, "Müşteri memnuniyetini ve çevresel sürdürülebilirliği her zaman ön planda tutuyoruz. Yenilikçi yaklaşımımız, kaliteli ürünlerimiz ve müşteri odaklı hizmet anlayışımızla sektörde güçlü bir iz bırakıyoruz. SODEX fuarı, bu vizyonumuzu daha geniş kitlelere ulaştırma fırsatı sundu. Fuarda tanıttığımız yeni ürünlerimiz kullanıcılara zamanda ve enerji tüketiminde büyük tasarruf sağlamayı hedeflerken, sektörde standartları yeniden şekillendirmeyi amaçlıyor." dedi. ULPATEK, sektördeki inovasyon liderliğini sürdürmeyi ve yeni ürünleriyle enerji tasarrufu sağlamaya devam etmeyi hedefliyor. Kaynak : Basın Bülteni

Yerli İlaç Üretiminde Yüksek Teknoloji Etkisi

“Sağlık birlikte paylaştığımız hazinedir” mottosuyla dünyayı daha sağlıklı bir geleceğe taşımak için çalışan World Medicine, sürdürülebilir kalite standartlarını yenilikçi bakış açısıyla birleştirerek dünya çapında ulaşılabilir ve etkili ürünler sunuyor. Yatırım stratejimiz bizi ilaç ihracatında tek marka yapacakHayata geçirdikleri yatırımlarla global pazar paylarını istikrarlı bir ivmeyle arttırmaya devam ettiklerini ve Türkiye’yi World Medicine’ın dünyada ilaç üretim üssü konumuna getirme hedefi doğrultusunda yatırım yaptıklarının altını çizen World Medicine Yönetim Kurulu Başkanı Ruşen Kalender; Hedefimiz doğrultusunda Ar-Ge’ye ve üretime önemli yatırımlar yaptık. 2022 yılı ihracat verileri doğrultusunda bir kez daha Türkiye İlaç İhracatı Şampiyonu olduk. Yatırımlarımızın karşılığında bugün 50’den fazla ülkeye ihracat yapar konuma geldik. Türkiye’de ürettiğimiz ilacı dünyaya ihraç etmek ve bu başarının kalıcı olmasını sağlamak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Yatırım stratejimiz bizi ilaç ihracatında tek marka yapacak!”dedi. Geçtiğimiz yıl Çerkezköy’de Türkiye’nin ve Doğu Avrupa’nın en büyük ilaç üretim tesislerinden birini faaliyete geçirdiklerini anlatan World Medicine Yönetim Kurulu Başkanı Ruşen Kalender, “Çerkezköy fabrikamızda yıllık 1,3 milyar kutu üretim yapıyoruz. Tesisimiz tamamen yüksek teknolojiden oluşan bir alt yapıya sahip. Teknoloji, üretimden enerji yönetimine kadar fabrikamızın her bölümünde ve tüm otomasyon süreçlerimizin merkezinde yer alıyor. Laboratuvarlarımız ve üretim alt yapımız, kaliteyi artıran, hatayı tamamen ortadan kaldıran ve en önemlisi zamanı kısaltarak bize hız kazandıran son teknoloji cihazlarla donatıldı. Fabrikamızda; non-steril likit ve yarı katı formlar, katı formlar, steril formlar ve liyofilize toz formların üretimini, başta Avrupa olmak üzere uluslararası sertifikalarla tasdiklenmiş şekilde standartlara uygun olarak yapıyoruz.” dedi. Teknoloji ile insan hatası minimuma iniyor World Medicine Çerkezköy fabrikasının laboratuvarlar alt yapısının da çok güçlü olduğunun altını çizen Ruşen Kalender, kimyasal ve mikrobiyolojik analizlerin yapılmasında birçok teknolojik ekipmandan faydalanıldığını belirtirken, “Laboratuvarımızın teknolojik alt yapısı oldukça güçlü. Bu laboratuvarlarda birbirine entegre olarak kurulan sistemler sayesinde olabilecek insan hatalarının minimumda olmasını sağlıyoruz. Sistem üzerinde yapılan işlemleri her an kayıt altında tutuyor; böylelikle dışarıdan müdahalelerin de önüne geçilmiş oluyoruz.” diye konuştu. Enerji yenilenebilir kaynaklardan sağlanıyor İlaç üretiminde sürdürülebilirliğin de hayati önem taşıdığını paylaşan Ruşen Kalender, “Yatırım yaparken mutlaka faaliyetlerimizin çevresel etkisini göz önünde bulundurarak yeşil enerjiye yatırım yapıyoruz. World Medicine Şirketler Grubu’nun enerji sektörüne yaptığı yatırımlar vesilesi ve özellikle Güneş Enerji Santrali yatırımımız ile ilaç üretim tesisimiz ve genel merkezimizin bütün enerji ihtiyacını yenilenebilir kaynaklardan sağlamayı amaçlıyoruz. Fabrikanın içindeki ısı yönetiminden havalandırmaya hatta üretim bandına kadar hem kullandığımız enerji hem de enerji sektörüne yaptığımız yatırımlarla Çerkezköy Fabrikamızı ilk yeşil enerji kullanan ilaç fabrikası olarak nitelendiriyoruz” şeklinde konuştu. İlaç analizi dışa bağımlılıktan çıkacak Kendi ürünlerinin ruhsatlandırma çalışmalarında kullanmak ve yurtiçi-yurtdışı hizmet vermek amacı ile, WMARGE Merkezi çatısı altında, WMINOLAB İnovasyon laboratuvarını kurduklarını ve dünya çapında ilaç otoritelerinin talep ettiği ilaç analizlerini artık kendi bünyelerinde tüm şirketlerin ve laboratuvarların hizmetine açtıklarının anlatan Ruşen Kalender, “Bu laboratuvarımızı ilaç otoritelerinin talep ettiği ileri teknik analizlerin yapılmasına imkân tanıyan yüksek hassasiyete sahip teknolojik ekipmanlarla donattık. Bu sayede Türkiye genelinde bu analizleri dışa bağımlı olmaktan çıkarmayı hedefliyoruz. İleri teknoloji analiz hizmetleri sunan laboratuvarımız ile hem sektöre hem de Türkiye ekonomisine katma değer yaratmak için çalışmalarımıza devam ediyoruz” açıklamasında bulundu. Kaynak:Basın Bülteni

Laboratuvarda İnsan Dokuları Oluşturan Vivodyne 38 Milyon Dolar Yatırım Aldı

Yapay zeka destekli biyoteknoloji şirketi Vivodyne, 38 milyon dolar yatırım aldı. 38 milyon dolarlık yatırım turuna Khosla Ventures liderlik etti. ABD merkezli şirketin yatırım turunun diğer katılımcıları arasında CS Ventures, Kairos Ventures, Bison Ventures ve MBX Capital yer aldı. 2020 yılında Andrei Georgescu ve Dan Huh tarafından faaliyete geçen Vivodyne, temelde laboratuvarda yetiştirilmiş insan dokuları ve yapay zeka kullanarak ilaç keşfi süreçlerini optimize ediyor. İlaçların insan vücudu üzerindeki etkilerini daha iyi anlaşılmasına yardımcı oluyor.  Şirket, insan dokularını laboratuvarda yetiştirerek birçok farklı organ ve dokunun benzerini oluşturabiliyor. Bu dokular, gerçek insan dokularına oldukça yakın özellikler taşıyor ve ilaçların bu dokular üzerinde test edilmesine imkan tanıyor. Vivodyne, robotik otomasyon ve yapay zeka kullanarak aynı anda binlerce hatta on binlerce doku üzerinde testler yapabiliyor. Bu testler, ilaçların bu dokular üzerindeki etkilerini ölçmek ve değerlendirmek için kullanılıyor. Yapay zeka, bu testlerden elde edilen verileri analiz ediyor. Bu analizler, ilacın dokular üzerindeki etkilerini, olası yan etkileri ve terapötik etkinliği hakkında önemli bilgiler sunuyor. Veriler, ilaç geliştirme sürecindeki kararları desteklemek için kullanılıyor.Vivodyne'ın teknolojisi, ilaçların insan dokuları üzerindeki etkilerini daha gerçekçi bir şekilde değerlendirerek, klinik denemelere geçmeden önce daha güvenilir verilere dayalı kararlar alınmasına olanak tanıyor. Bu da ilaçların geliştirilme sürecinde daha hızlı ve etkin bir yol izlenmesini sağlıyor. Vivodyne, robotik sistemlerle birlikte çalışarak aynı anda 10 binden fazla farklı insan dokusunu test edebiliyor. Bu süreçte elde edilen veriler, yapay zekanın eğitimi için kullanılarak büyük boyutlu insan veri setleri oluşturulabiliyor. Yani şirket, otomatik sistemler sayesinde büyük ölçekte test yapabiliyor ve bu testlerden elde edilen bilgilerle yapay zekayı eğitmek için geniş veri kümeleri oluşturabiliyor. Kaynak:AA

NASA Samanyolu’nun Tam Merkezinden Fotoğraf Paylaştı

NASA’nın James Webb Uzay Teleskobu, Samanyolu galaksisinin merkezini inceleyerek daha önce keşfedilmemiş detayları gün yüzüne çıkardı. Yeni görüntüler, galaksinin dinamik yapısını gözler önüne serdi. NASA evrenin gizemini çözmeye bir adım daha yaklaştı.NASA Herkesi Şaşırttı, James Webb Uzay Teleskobu, Samanyolu’nun Merkezini Görüntüledi. James Webb Uzay Teleskobu (JWST), Samanyolu’nun merkezini çevreleyen gaz ve tozun incelenmesiyle önceki görüntülerde keşfedilmemiş özellikleri araştırmacıların dikkatine sunuyor. Yapılan son gözlem, kızılötesi ışıkta evreni görme yeteneği sayesinde daha önce fark edilmemiş detayların yakalanmasını sağladı.Bunlar arasında protosta kümeleri ve yıldızlara dönüşmekte olan yoğun toz ve gaz kümeleri yer alıyor. Araştırmacılar, bu teleskop ile elde edilen çözünürlük ve hassasiyet düzeyi sayesinde bu bölgede birçok yeni detayı keşfetme şansı yakaladıklarını vurguluyor. Webb ile çekilen görüntüdeki alan, yaklaşık 50 ışık yılı genişliğinde ve Dünya’dan 25.000 ışık yılı uzaklıkta konumlanmış durumda. Bu gözlemler, JWST’nin galaktik merkezdeki yıldızları inceleme kabiliyetiyle, galaksinin diğer bölgelerine göre farklı oluşum süreçleri hakkında bilgi sağlama potansiyeline sahip olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmacılar, bu bölgede incelenen yıldızlar sayesinde, galaksinin iç bölgelerindeki yıldız oluşumu hakkında benzersiz verilere ulaşabileceklerini belirtiyorlar. NASA bu keşfi ile uzayın gizemini çözmeye bir adım daha yaklaşmış durumda. Bizler de Samanyolu Galaksisi’nin ve uzayın gizemlerini merakla takip etmeye devam ediyoruz.Gelecek yıllarda daha gelişmiş teleskoplar sayesinde evrenin hiç keşfedilmemiş boyutlarını da görebileceğiz gibi duruyor. Kaynak:DHA

Nobel AFF, Kazakistan'da Meme Kanserine Biyoteknolojik İlaç Üretecek

Nobel AFF, Kazakistan Başbakanı Alikhan Smailov başkanlığında düzenlenen 6. Kazakistan Küresel Yatırım Yuvarlak Masa Toplantısı'nda, Kazakistan'da meme kanseri tedavisine yönelik biyoteknolojik ilaç üretme konusunda tarihi bir anlaşma imzaladı. Türkiye’nin uluslararası ilaç şirketi Nobel İlaç’ı da bünyesinde bulunduran Ulkar Holding’e bağlı Nobel AFF, Kazakistan Başbakanı Alikhan Smailov başkanlığında düzenlenen 6. Kazakistan Küresel Yatırım Yuvarlak Masa Toplantısı'nda, Kazakistan'da meme kanseri tedavisine yönelik biyoteknolojik ilaç üretme konusunda tarihi bir anlaşma imzaladı. Kazakistan Sağlık Bakanlığı Kurumu SK-Pharmacia LLP, Kazak Onkoloji ve Radyoloji Araştırma Enstitüsü ve İsviçreli ilaç firması Roche ile yapılan dört taraflı iş birliği anlaşması, meme kanseri tedavisine yönelik üç 2 ilacın Nobel Almatı İlaç Fabrikası'nda üretiminin önünü açıyor. Bu tarihi anlaşma ile Nobel, biyoteknolojik ilaç üretiminde önemli bir atılım gerçekleştirirken, ulaştığı tüm coğrafyalarda insan sağlığı için güvenilir ve erişilebilir ürünler sunma vizyonu doğrultusundaki çalışmalarını hızlandırıyor. İmza töreninde konuşan Nobel İlaç Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Nobel AFF Genel Müdürü Selçuk Tanrıverdi, konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “İnsanın sağlık hizmetlerine ulaşmakta zorluk yaşadığı dünyamızda; faaliyet gösterdiğimiz tüm coğrafyalarda nitelikli ilacı erişilebilir kılmayı, en önemli sorumluluklarımızdan biri olarak görüyoruz. Bu amaçla, eşdeğer ilaç ve farklı hastalıklar için ilaç etken maddelerinin geliştirilip üretilebilmesi amacıyla 2013 yılında biyoteknolojiyi stratejik öncelik olarak tanımladık. Söz konusu alanda öncü olma hedefimizle 2019 yılında Türkiye’nin en yüksek kapasiteli biyoteknolojik hammadde ve üretim tesisi yatırımını gerçekleştirdik. Kazakistan’da Nobel AFF ile attığımız bu imza ile de biyoteknolojik ilaç üretimi alanındaki çalışmalarımızı yeni bir boyuta taşıyoruz. Sağlık için Değer ilkemiz doğrultusunda çalışmalarımızı tüm hızımızla sürdürerek yenilikçi çözümler ile hastalar için sürdürülebilir değer yaratmaya devam edeceğiz.” İlaç alanında ülkede inovasyon ve ilerlemeye öncülük ediyor Sağlık için Değer ilkesi ile faaliyet gösteren yüzde yüz Türk sermayeli ilaç şirketi Nobel, ilk yurtdışı yatırımlarından birini Ulkar Holding bünyesinde Nobel AFF adıyla 2002 yılında Kazakistan’a gerçekleştirmişti. GMP sertifikasını Kazakistan’da alan ilk şirket olan Nobel AFF, ihracattaki başarısı ve vergi sıralamasındaki konumu ile dikkat çekiyor. Nobel AFF Kazakistan ilaç sanayisinde inovasyon ve ilerlemeye öncülük ediyor. Nobel AFF, 500’e yakın çalışanı, yıllık 750 milyon tablet, 250 milyon kapsül, 20 milyon şurup ve süspansiyon, 10 milyon krem ve pomat üretim kapasitesi ile faaliyetlerine devam ediyor. Kaynak : Basın Bülteni

E-bülten için aşağıdaki bilgileri doldurmanız yeterli.

Giriş Yap

Şifremi Unuttum Kayıt Ol

Kayıt Ol

Şifremi Unuttum