27.03.2023
Meme kanseri histolojisi, genetiği ve tedaviye yanıt açısından yüksek patolojik ve biyolojik heterojenite gösterir. Östrojen ve progesteron reseptörü (ER, PR), insan epidermal büyüme faktör reseptörü 2 (HER2) ve KI67 ifadesi meme kanseri prognozu ve tedavisi için belirleyicidir. ER, PR ve HER2 ifadesinden yoksun tümörler, üçlü negatif meme kanseri olarak adlandırdığımız grup, kısmen sınırlı tedavi olanakları nedeniyle meme kanseri alt tiplerinin arasında kötü prognoz ile ilişkilendirilmiştir.
Meme kanserinde RANKL ve reseptörü RANK, potansiyel belirleyici biyobelirteçlerdir. RANK, hormon reseptör negatif tümörlerin yüzde 40'ında ve luminal tümörlerin yüzde 20'sinde ifade edilir.
Bu bilgiler ışığında İspanya Ulusal Kanser Araştırma Merkezi (CNIO) ve Bellvitge Biyomedikal Araştırma Enstitüsü bilim insanları, denosumab tedavisinden fayda görebilecek hastaları seçmek amacıyla, dört bağımsız kohorttan hormon reseptörü ifadesi olmayan 777 doku dahil 2 binden fazla meme tümöründe RANK proteini ve onun RANKL ligandının ifadesini analiz etti.
Araştırma ekibi, EMBO Molecular Medicine dergisinde, çalışma sonuçlarını "RANK, ER-negatif postmenopozal meme kanserinde kötü bir prognoz belirteci ve terapötik bir hedeftir" başlığıyla yayımladı. Bu çalışma RANK protein ifadesinin hormon reseptörü olmayan tümörlerde daha sık olduğunu göstermekte. Ayrıca kötü prognoz ve kemoterapiye zayıf yanıt ile ilişkilendirildi.
Güçlü preklinik verilere rağmen, RANKL inhibitörü denosumabın meme kanseri hastalarında kemiğin ötesinde terapötik faydası belirsizdir. Denosumabdan fayda görebilecek hastaları seçmeyi amaçlayarak, burada dört bağımsız kohorttan 2 binden fazla meme tümöründe (777 östrojen reseptörü negatif/ER-) RANK ve RANKL protein ifadesi analiz edildi.
RANK protein ifadesi, kötü prognoz ve kemoterapiye zayıf yanıt ile ilişkili olan ER- tümörlerde daha sık bulundu. ER− meme kanseri hastalardan türetilen ortoksenogreftlerde (PDX'ler), RANKL inhibisyonu, tümör hücresi proliferasyonunu ve çapını azalttı, tümör bağışıklığını ve metabolizmasını düzenledi ve kemoterapiye yanıtı iyileştirdi.
İlginç bir şekilde, tümör RANK protein ifadesi menopoz sonrası meme kanseri hastalarında kötü prognoz ile ilişkilidir. Kötü prognoz NFKB sinyalinin aktivasyonu, immün ve metabolik yolların modülasyonu ile oluşmakta ve bu durum RANK sinyalinin menopozdan sonra arttığını düşündürmekte.
Araştırma sonuçları , RANK protein ifadesinin menopoz sonrası ve ER- meme kanseri hastalarında kötü prognozun bağımsız bir biyobelirteci olduğunu ve menopozdan sonra RANK+ ER- tümörleri olan meme kanseri hastalarında denosumab gibi RANK yolu inhibitörlerinin terapötik faydasını desteklediğini göstermekte
Hormon reseptörü olmayan tümörler; Östrojen ve progesteron reseptörlerinden yoksun kanser hücrelerinin prognozu daha kötüdür ve tedavi seçenekleri sınırlıdır.
CNIO Transformasyon ve Metastaz Grup Başkanı Eva González-Suárez, "Hormon reseptörü negatif meme tümörleri grubunun heterojenliği göz önüne alındığında, bu hastaların prognozunu daha iyi ayırt eden biyobelirteçlere sahip olmanın, özellikle de bu biyobelirteçlerin en uygun tedavinin secilmesine izin vermesinin" önemine dikkat cekti. .
Araştırmacılar “Sonuçlarının güvenilirliğinin yüksek olduğunu’ vurgulayarak Denosumab tedavisinden fayda sağlayabilecek hastaların seçilerek meme kanseri denemelerine başlama seçeneğini yeniden etkinleştirebilecek bir grup hastanın olduğunu öne sürüyorlar.
González-Suárez, bu nedenle bir sonraki adımın "RANK reseptörünü ifade eden hormon reseptörü negatif tümörleri olan menopoz öncesi ve sonrası hastalarda bir klinik araştırma tasarlama" olacağı belirtiyor.
KAYNAKÇA: Aydınlık Gazetesi
Yazar Linki: https://www.embopress.org/doi/epdf/10.15252/emmm.202216715